Birisi

194 108 206
                                    

Kaybetmek. Acı ve zor bir süreci beraberinde getiren durum. Acı çekersin, itiraz edersin, öfkelenirsin ve yenik düşüp nihayetinde kabullenirsin. Bazı kayıpların geri dönüşü olmaz bu hayatta. Mesela sevdiğin birisini toprağa gömdüğün zaman kıymetini daha iyi anlasan bile olan olmuş, her şey bitmiştir. Ölmüş bir insanın mezarının başında ağlamak sadece kendi vicdanımıza dayalı bir durumdur. Zira ölen kişinin senin göz yaşlarına değil, ölmeden önce göstermen gereken sevgiye, saygıya ve huzura ihtiyacı vardı.

Kaybedilen güven. Geri dönüşü olmayan başka bir durum. Ömrün boyunca bunu ruhunda ve kalbinde taşımaya devam edersin. Güvensizlik seni boğarken yalnız kalmış, korkmuş ve bir hiçe dönüşmüş olacaksın. Çünkü güvenemediğin için kendini bu duruma hapsetmek zorunda kalacaksın.

Ağlayacaksın ama geçmeyecek, neden mi ? Çünkü güvenmemenin en doğrusu olduğunu anlayacaksın ve hayatın boyunca kimseye güvenemeyecek olduğunu fark ettiğin için tekrar ağlayacaksın.

Piyanonun başında oturan adam parmakları tuşların üzerinde, başı eğik bir şekilde kıpırdamadan duruyordu. Dünyanın tüm yükü oğuzlarındaymış gibi büküktü sırtı.

Siyah saç tutamları alnına düşmüş, gözleri kapalı bir şekilde bekliyordu. Peki neyi bekliyordu ? Neden çalmıyordu ? Uzun parmakları neden tuşların üzerinde özgürce dans etmiyordu ?

Eğik sırtı sarsılırken gözlerinden bir damla yaş aktı. Tuşların üzerindeki parmakları kayarak düştü. Eğik sırtı biraz daha eğildi. Bu adam fazlasıyla bitmiş, tükenmiş gibiydi. Kaybetmiş, her şeyi elinden alınmış gibi görünüyordu. Piyanonun başından kalkmıyordu, ama çalmıyordu da. Oturduğu yerde sarsıla sarsıla ağlıyordu.

Titreyen ellerini yumruk yaparak tüm gücüyle sıktı. Başını geriye atarak gözlerini açtı. Bir kaç damla daha gözlerinden akarken yeşil gözlerindeki acının, yorgunluğundan daha fazla olduğu anlaşılıyordu. Göz yaşı yanağı boyunca ilerleyip yere düşerken adam dudaklarını aralayıp nefes aldı. Sanki yeterince nefes alamıyormuş gibiydi. Zorlukla yutkunurken adem elması hareket etti.

Bu adam acı çekiyordu. Canı yanıyordu ve bunu engeleyecek bir şey yapamıyordu. Arkasından adım sesleri duyduğunda başını biraz daha önüne eğdi, göz yaşlarını saklamak ister gibi.

Genç adam üzgün gözler ile piyano başında oturan adama baktı. Onun için üzülüyor, bu hallerini görmek canını yakıyordu. Nihayetinde çocukluk arkadaşı olan bu adamı hiç bu kadar tükenmiş görmemişti. Yavaş adımlarla yanına yaklaştı ve elini sağ omuzuna koydu.

"Efe, kardeşim toparlan artık. Sen bu değilsin. Kendini yıpratma artık. Seni böyle görmeye dayanamıyorum."

Tüm içtenliğiyle söylediği sözler adama ulaşmıyor gibiydi. Arkadaşının söyledikleri havada asılı kalırken genç adam gözlerinden akan yaşları hızla sildi. Yerinden kalktı ve arkadaşına bakmadan yürüdü. Esmer adam pes etmeyerek Efe' nin önüne geçerek konuşmaya devam etti.

"Bir buçuk yıl oldu ! Her şey geride kaldı, kendine bu şekilde eziyet etmenin kimseye faydası yok !"

Efe duymazdan gelerek karşısındaki adamın yanından geçmeye çalıştı, ama bu ona yardımcı olmadı. Esmer adam, Efenin kollarından tutup eğdiği yüzüne baktı.

"Kendini bu eve kapattın ! yemiyorsun ! içmiyorsun ! uyumuyorsun ! Sadece lanet piyanonun başına geçip kendine acı çektiriyorsun ! Ölmeyi bekleyerek yaşıyorsun ! Ah pardon, yaşamak dedim ! Sen apaçık kendini yavaş yavaş öldürüyorsun !"

Efe yutkundu. Bir şey söylemek için ağzını açtı. Karşısındaki adam, uzun zamandır susan adamın ağzından bir kelime duyma umuduyla baktı ona. Ama Efe dudaklarını daha sıkı yumdu. Sanki konuşmamaya yeminliymiş gibi sessizce durdu.

Gizemli KemancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin