5.

260 13 17
                                    

*Linda*

Sonunda kafeye gelmiştim, uykusuzluktan mıdır ya da yorgunluktan mıdır bilinmez çok berbat hissediyordum. İçeri girmiş ve Nehirle konuşmuştum bana Amberın tekrar abisinin yanına döndüğünü söylemişti.

Moralim gitgide düşerken hemen hazırlanmaya başladım, bugün çok önemli siparişler verilecekti, adamlar bir haftadan önce oğulları için doğum günü pastası hazırlatmışlardı. Nehir ve Selin bensiz yapmak zorunda kalmışlardı. Keşke kötü durumda olmasaydımda yardım edebilseydim.
O yüzden bunu onlara geri telafi etmek için her işlerine yardımcı olmam lazım!
Baya yorulucaktım ama onlarda yorulmamış mıydılar ? Hemde benim yüzümden...

Kafamı bu düşüncerden kurtardım ve işime koyuldum. Nehir yanıma geldi ve omzuma elini koydu.

"Sana gelmemen gerektiğini söylemiştim ama sen inatla beni dinlemiyorsun." Suratındaki ifade sinirli mi ya da üzgün olup olmadığını sorgulatıyordu bana. Belki ikisi aynı andadır ?

"Biliyorum ama ben yokken çok iş yaptınız ve karşılığını vermek istiyorum.." Gözünün içine bakıyordum izin versin diye.

"Linda biz arkadaşız ben olmayınca seninde aynısını yapacağını biliyorum, kendine fazla yüklenme bugün ama olur mu ?" Ne zaman tuttuğunu anlamadığım elimi öptü ve siperişlerini götürmeye başladı. Kendisi yeri geldiğinde ya kardeşim ya da ablam oluyordu ve bu...çok güzel hissettiriyordu.

Kendi kendime gülümsedim kasanın başına geçip müşterilerin siparişlerini almaya başladım. Bugün yorucu bir olmaz umarım.

___________________

Tam aksine en zor günlerden biriydi, para alacağımız için şanslı mıydık yoksa çok yorulacağımız için şanssız mıydık ? Neyse buna daha fazla kafa yoramadım ve elimdeki tabakları önümdeki iki gence verdim. Bana teşekkür ettiklerinden sonra hızlıca Nehir'in yanına gittim.

"Sıradaki ne ?" Nehir kafasını hızlıca kaldırdı ve bana siparişleri uzattı.

"Hemen 12. masa acele et baya oldu onlar isteyeli." Kafamı salladım ve hızlı ama sakin adımlarla ilerledim. Masaya vardığımda kısa saçlı ve gözlüklü biri vardı ve karşısındada Hürkan...
Ne ?

Onu görünce ağzım şaşkınlıkla açıldı. Onu görmeyi beklemiyordum, hem ne zaman gelmişti ve nasıl fark etmemiştim ? Hürkan kafasını kaldırdı ve bana bakıp sırıttı.

"Geldiğimi bile görmedin ya yazıklar olsun!" Gözümü devirdim ve siparişleri verdim. Özürünü dilemek için mola zamanını bekleyeceksin Hürkancım.
O kelimeyi bilerek gıcıklığına söylemiştim. Bana şaşkın ve alınmış bir şekilde baktı. Karşısında oturan arkadaşıda kıkırdadı bizim sohbetimize.

"Özür mü ? Ben niye özür dileyecek mişim ? Her dediğimi doğrulayan sensin!" Bu çocuk ciddi miydi gerçekten ?

"Valla cidden seninle uğraşamam şu an." Uğraşmakta istemiyordum zaten, acaba onu arkadaşım yapmakta hata mı etmiştim ? Emin değilim sadece yeni tanıştığımız için hala bir soğukluk ve gerginlik vardı aramızda.
Buzların kırılması uzun sürücek demekki.

Selin'in yanına gittim kafamı omzuna koydum, o da hemen kafasını benimkine yasladı. Çok seviyorum bu kızı..

"Yine ne oldu ?" Dedi fısıldayarak, duyulması zordu ama nasılsa duymuştum.

"Sana bahsettiğim Hürkan varya..."

Güldüğünü omzunun sallanışıyla anladım.

"Geldiğinde görmüştüm, yakışıklı çocuk  neyini beğenmedin ?" Biraz düşündüm. Evet yakışıklı çocuktu ama tipim değildi. Arkadaş olabileceğimizde şüpheliydi.

Aşk mı, Takıntı mı ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin