3. Bölüm

125 6 6
                                    

Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı unutmayın🫶🏾

Kriz eşiğinde kafamı bulandıran her ne varsa unutmam lazımdı. Kendimi kontrol etmeyi öğrendiğim zaman buna engel olabiliyordum ama ilaçlarımı almadıkça artık engelleyemiyordum.

Dışarıdaydım ve şimdi suç işleme olasılığım daha yüksekti çünkü zihnim bana bunu söylüyordu. İstediğini yapmam lazımdı. Yapmazsam acı çekiyordum.

Her şey kafada bitiyor derlerdi. Bana her şey kafada başlıyordu. Eğer zihnimdeki bana öldür derse öldürür, acı çektir derse acı çektirirdim. Zihnime bağlıydım.

Gözlerim evin içini tarıyordu. Dışı cam olduğu için bahçeyi ve yeşilliği görüyordum. Yalnız değildim. Bakışlarımı dışardan çekip Atilla'ya çevirdim. Gözlerimiz kesiştiğinde yüzü ifadeden yoksuzdu.

"Neden senin evindeyiz?" Sorduğum soruyu cevapsız bıraktı bir süre, ardından konuşmak için araladığı dudaklarıyla, "İnsanlar için en güvenli yer burası," dedi. Benim için değil insanlar için.

Dudaklarım usulca kıvrıldı. "Zarar verebileceğim insanlardansın sende."dediğimde alt dudağını yaladı. "Dene," dedi fısıltılı ama keskin sesiyle.

Keskin çene hattı ve belirgin elmacık kemiğinde gezindi bir süre gözlerim. Beni dağın başındaki kendi evine getirmişti. Burada insanlar yoktu, canlılar yoktu. Zarar verebileceğim hiçbir şey yoktu.

Kendim hariç.

"Konuya gireceğim direkt." dedi ve oturduğum koltuktan üstüme eğildi. Onunla birlikte bende vücudumu geriye çekerken başını yavaşça omzuna eğdi.

"Evlen benimle." Duraksadım. Sinirden gözlerimin beyazladığına emindim. Benimle dalga mı geçiyordu?

"Ne diyorsun lan sen?" Ellerimi göğsüne koydum ve üzerime eğilen vücudunu itekledim. Bir adım gerilediğinde ayağa kalktım. Uzun boyundan dolayı kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Burun buruna olmamızı umursamadım.

Irzıma mı geçecekti?

Sağ elimi yumruk yaptım ve yüzüne sağ kroşeyi geçirdim. Kafası sağa yattığında sinirle gözlerini yumdu. "Dalga mı geçiyorsun amına koyayım sen? Sırası mı?" Tekrar üzerime adımladı ama gerilemedim. Gözleri tehlikeli bir karanlığa gömüldü. Sinirli bir nefes verdi. Fazla yakın olmamızı umursamadan çenemi dikleştirdim.

Dövmeli, kemikli elini kaldırdığında vurmasını beklerken çeneme koydu ve başını eğdi. Kendimi geri çekmek istesemde tek bir adımımda koltuğa düşecektim bu yüzden adım atmadan öylece durdum. Kafasını yeterince yakın değilmişiz gibi biraz daha eğdi ve kulağıma doğru fısıldadı. "Beni dinle," yanağımda sıcak nefesini hissediyordum. Devam etti. "Sana zarar vermek istemiyorum." Tok sesiyle cümlesini tamamladığında elim elini kavradı ve sertçe itti.

"Veremezsin zaten! Elin başka yerlerde gezinmeden uyarıyorum. O elini kırarım." Yüzündeki alaylı ifadeyi takmadım ve koltuğa oturdum. Uyandığımda dolapta benim için konulmuş elbiselerden birini giydiğim derin dekolteli, yırtmaçlı mini elbisemi ve görünecek bacaklarımı umursamadan bacak bacak üstüne attım. Rahat tavrımı bozmadan kollarımı ilk gün onun yaptığı gibi küçük koltuğun kenarlarına koydum.

Aynı şekilde yüzündeki rahat ve alaylı ifade bozulmazken açıklama yapmaya koyuldu; "Seni sevmiyorum." dedi ve karşımdaki koltuğa oturup yayıldı.

Başta geriye yaslanarak başını geriye yatırdı ama sonra rahat edememiş gibi öne doğru eğildi ve kollarını dizlerine yasladı. Gözleri direkt gözlerimi buldu. "Veya sana takıntılı bir ruh hastası değilim. Yıllardır peşinde de değilim. Seni tanımıyorum. Bu konuda anlaşalım." Dudaklarım kıvrıldı. Bende öne eğilip kollarımı dizlerime koydum. "Klişe olalım diyorsun?"

DUMANIN FISILDADIKLARI+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin