Kafamın içinde dolaşan ses artık daha da belirginleşmişti ve kulaklarımı acıtıyordu.
-Efsun uyan,efsun kendine gel artık!
Gözlerimi açmak için göz kapaklarımı zorluyordum...
Gözlerimi açtıktan sonra sersemleşmiş halimle bulunduğum yerin neresi olduğunu idrak etmeye çalışırken az önce kafamını içinde dolaşan sesin rüya olmadığını başıma dikilen berrak ve defneden farkettim
Berrak:
-sonunda uyanabildin!
Kızlar biz buraya nasıl geldik?
Kalp atışlarımın hızla attığını,aramızda geçen kısa bir sessizlikten anlayabilmiştim.
Defne:
-Bilmiyorum.
Berrak:
-evet bende hatırlamıyorum.Gözlerimi açtığımda üçümüz de burda ölü gibi yatıyorduk.
Hemen olduğum yerden kalkıp etrafı süzmeye başladım.Burası bir deniz kenarıydı ve etrafta bizden başka hiçbir canlı yoktu.En kötüsü güneş batmak üzereydi ve buraya nasıl geldiğimizle ilgili hiçbir fikrim yoktu.Üçümüzde olanları anlamaya çalışan,beynini milyon kere zorlamasına rağmen hatırlamayan üç şaşkın gibi birbirimizin gözlerine bakmaya başladık.Bir süre konuşmadık.O anda hiç beklemediğim bir şekilde berrak ani bir hareketle bir eliyle kolumu tutup, diğer eliyle uzun açık saçlarımı geriye götürüp faltaşı gibi açılmış gözleriyle boynuma baktı.
Berrak:
- Defne buraya gel! Benim gördüğümü sende görüyormusun?
Ben öylece durmuş şimdi de defnenin şaşkınlığını izliyordum.Ve bana birşey anlatmamaları sinirimi bozdu.Berrak'ın kolumu tutan ellerini iterek:
-Ne olduğunu bana da anlatıcakmısınız yoksa güneşin batmasını mı bekliyceksiniz?
Nasıl geldiğimizi bilmediğimiz bir yerdeydik
ve karanlık çökmeye başlıyordu.Bütün bunları düşünürken berrakın yaptığı ani hareket beni korkutmuştu.Berrak sonunda konuşmaya karar verdi:
-Efsun boynunda bir iz var! Boynumdaki doğum lekesi den bahsediyorsanız bunu bildiğinizi sanıyordum. Deyip gülerek gergin ortamı dağıtmaya çalıştım.Gülmeyi kesip başımı kaldırdığımda defne ve berrak'ın yüzünde hiçbir gülme belirtisi olmadığını, gayet ciddi şekilde gözlerini üzerime diktiklerini farkettim.Hemen bulunduğum yerden berrak'ın çekiştirilmekten harap olmuş, kullanılmıycak duruma gelmiş yerdeki çantasına yünelip,içinden boynuma bakabileceğim bir ayna ,telefon ya da herhangi yansıması olan bir cisim aradım ama içinde biraz su bulunan matardan başka birşey yoktu.Elimi hemen ceplerime götürdüm...
- Kahretsin!
Defne:
- Ne oldu Efsun?
- Telefonum yok ,seninde yok Berrak.Çantana koymuştun öyle hatırlıyorum.
-Defne senin telefonun yanındamı? Hemen elini kapşonuna ardından pantolonun ceplerine götürdü.Yaşadığı bıkkınlık hissi ile elini başına götürüp olumsuz anlamda başını iki yana salladı.Bugün çok inanılmaz bir gün geçiriyordum. Bütün günlerden farklı, enteresan bir gün...Üçümüzün telfonlarının da aynı anda kaybolması tesadüf olamazdı.
- Ne oldu önemli bir şey mi var?
Berrak'ın sesiyle yol bulmaya çalıştığım ama herseferinde çıkmaza düştüğüm,içinde kaybolduğum düşünce dünyasından ayrıldım.Az önce sorduğu soruyu anlamamış gibi Berrak'a dönerek
-hı bir şey mi dedin?
Berrak:
-Az önce çantamda ne aradın?
- kızlar boynumda bir iz olduğunu söylediniz ona bakmak için içinde kendimi görebileceğim bir cisim aradım.Ne yazık ki bulamadım.Siz söyleyin nasıl bir iz neye benziyor?
Defne hemen yanıma yaklaştı ve boynuma baktı
-Efsun yarımay şeklinde bir iz bu
- Yarımaymı?
-Yani evet benzetebildiğim tek şey bu
- bir dakika
Defne:
- Ne oldu
- sanırım aynı iz sende de var!
Karanlığın çökmüş olmasından önce farkedemedim ama şimdi yakın mesafede olduğum için görebiliyordum.bahsettiği o iz'in aynısı Defne'de de vardı.Hemen defneyi
Yana çekip,yanımda bulunan berrak'ın boynuna baktım.
-Sanırım bu sefer hapı yuttuk!
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMPAS
Mystery / Thriller"oyun içinde oyun" Hayallerinizi bize empoze edemezsiniz! ... gözlerimizi açtığımızda büyük bir oyunun içinde olduğumuzu anlamıştık.Peki kurtulmak için çabaladıkmı?HAYIR.