Üçümüz de boynun sol tarafında,yarımay şekline benzeyen bir iz olması sizce de normalmi?
Genetik değidi.Bugün oluşmuş bir izdi.Kendiliğinden oluşmuş olması imkansızdı. En azından aynı anda olması mümkün değildi.Ama şuan asıl önemli olan bu iz değil,buraya nasıl geldigimizdi?
Başımı iki elimin arasına alarak az önceki tedirgin halimden eser kalmamış bir şekilde sakince düşünmeye başladım.Her gece olduğu gibi,dün gece de günlük rutinlerimizi tamamlayıp,alışkanlık haline getirdiğimiz uyku saatimiz için yemek masasından saat 11 gibi kalkmıştık.Akşam yemeğini geç yerdik. Saat 10:00 akşam yemeği için yemek masasında hazır bulunur, yarım saat by james'in verdiği fakat bir işe yaramayan öğütlerini dinler, 11:15 gibi yemeğimizi bitirir,12'ye kadar geçen süre içerisinde de istediğimizi yapmakta özgürdük.
Hayatımız bir saat gibi işliyordu.Dünün diğer günlerden tek farkı yemek masasına oturmuş by james'in gelmesini beklerken ,arayıp önemli işleri olduğunu,bugünlük yemekte bize eşlik edemiyeceğini söylemesiydi.O gün yemeğimizi yedikten sonra odalarımıza geçtik.En son uyumak için gözlerimi kapattığımı hatırlıyorum.Ama o gözler açıldığında görmesi gereken yeri değil,gökyüzünü görüyorlardı.
Olanlara anlam vermek için aklım ruhumla Birlikte dün' e gitmişken,derin bir nefes alıp,üşüyen ellerimi ceplerime götürdüm.Başımı kaldırıp defne ve berrak'a baktığımda onlar da benimle aynı şeyleri düşünecek olmalılar ki az önceki pozisyonumu devralmış,gözlerini sadece bir noktaya dikmiş öylece duruyorlardı.Ben onların bu sessizliği bozmasını beklerken,berrak ani bir hareketle yerdeki çantasını alıp, bize dönerek:
-Bugünlük bu kadar macera yeter! Karanlık çöktü.Ne olup bittiğini evde anlamaya çalışırız. Hadi gidelim.
- Haklısın burası tehlikeli olmaya başladı.Biraz daha düşünürsek,düşünecek bir beynimiz kalmaz! Dedim.
Defne gülerek:-Doğru söylüyorsun.Geriye kalan tek şeyi de düşünerek yakmayalım!Her ne kadar espiri yapsa da sözlerinde acı bir sitem vardı.
Hadi ama defne amma da çok söylendin! Deyip,çekiştirerek koluna girdim.Berrak'da boş kalan diğer koluna girdi.
-Benmi çok söylendim? Allah'tan kork efsun!Daha yeni ağzımı açtım.Kol kola girmiş , eve gitmek için nasıl geldiğimizi bilmediğimiz bu yerden uzaklaşırken,defnenin espiriye vurmuş sitem dolu cümlesiyle kendimizi tutamıyarak kahkaha'yı patlattık.
-"Ağlanılacak hale gülmek "dedikleri olay bu olsa gerek dedim. Gülmemi devam ettirerek...
Biz bütün bu olup bitenleri espiriye vurmuş öylece yürürken,arkadan bi çığlık sesi duyuldu. Bir şekilde gülmeyi kestiğimizde ben bacaklarımın tutamadığını farkettim.
-Bu neydi şimdi?
Defne ve berrak'a baktım.Bu soruma vercek cevapları yoktu.çünkü benimle aynı durmdaydılar.Arkamıza bakmaktan korktuğumuz için birbirimizin kollarını daha sıkıca kavrayarak,olduğumuz yerde zaman durmuş gibi hiçbir hareket belirtisi olmadan öylece donup kaldık.Sanki birimizden biri hareket edecek olsa bu bizim sonumuz olucaktı!
-imdattt! Yardım edin, yardım edin lütfen
Duyduğumuz bu yardım çığlıkları dan sonra aynı anda arkamızı döndük.az önce bizi hareket ettirmiycek duruma getiren o korku şimdi büyük bir şaşkınlığa dönüşmüştü.
Berrak:
-Benim gördüğümü sizde görüyormusunuz?
...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMPAS
Mystery / Thriller"oyun içinde oyun" Hayallerinizi bize empoze edemezsiniz! ... gözlerimizi açtığımızda büyük bir oyunun içinde olduğumuzu anlamıştık.Peki kurtulmak için çabaladıkmı?HAYIR.