İKİNCİ BÖLÜM

618 65 95
                                    

Yirmi Beş Mayıs.

Yirmi beş mayısın daha ilk dakikaları içerisine giren ev halkının gözleri yalnızca bir adamın üzerine dikilmişti.

On iki kişilik ailenin babası evin baş köşesine oturmuş saatlerdir süren konuşmanın bir yere varmasını bekliyordu. En büyükleri dedeleri konuşsun diye bekleyen adam lafı oğluna vermiş olması hem canını sıkmış, hem tahammülünü zorlamıştı.

Cengiz Çelebi Alkas, bugün bir evin akşam yemeğine davet edilmişti. Fakat kendi tarafından davetin icabet etmesi yemek değil, evin kızları olmuştu.

Sırasıyla 16, 14, 13 yaşında olan kızlar hakkında kulağına çalınan haber daveti kabul etmesine sebep olmuştu. Ve haberi kulağına bizzat evin büyük kızı Meryem ulaştırmıştı.

Cengiz kendisine gelen aramanın şokunu saatler boyu aşamamış hâlâ toprağında böylesi zorlanmaların olmasıyla yalnızca kendisinden utanmıştı. Meryem'in babası Tahir hâlâ konuşuyor, günlük konuların sıkıntısından bahsediyordu. Adam Cengiz Çelebi Alkas'ın yalnızca yemek daveti için geldiğini düşünüyordu, eğer aptal değilse tabi diye içinden geçiren Cengiz, yalnızca bunun için burada olmadığını bilirdi.

Konuşmalar bir yere varmayacak anladı Cengiz, bağdaş kurduğu yerden biraz hareketlendi. "Meryem," dedi dinç bir sesle. Tahir'in lafını böldüğü için üzülmedi. "Yanıma otur kızım." dediğinde önce Cengiz'in kardeşi Celep, sonra da Tahir kaşları çatmış ona bakıyordu.

"Hayrolsun Cengiz Bey," dedi Tahir. Anlam veremedi, Doğu'nun emri altında olduğu adam ne demeye on altı yaşındaki bir kızı yanına oturmasını istiyordu.

Doğu'nun toprağından sorumlu adam sinirlenmedi. Böylesi adamlara az rast gelmemişti, Tahir ilk değildi elbette ve ilk olmayan şeylere sinirlenmek gibi huyları yoktu. Onu bugün evine çağıran Meryem'di, korkulu gözlerle kapı eşiğinde saatlerdir dikilmiş Cengiz'i izliyordu.

"Meryem gel." dedi, Meryem salonda bekleyen her insanın ferdinden çekindi. Adımları ileriye gitse öleceğini sandı. "Sana güzel bir haberim var. Gel sen de duy babanda duysun." diye ısrar etti.

Tahir'in gel der gibi bakan gözlerinden sonra anca adım attı Cengiz'in yanına vardı.

Meryem örgülü saçlarını iki taraftan bırakmış, yaşına göre upuzun boyu, yanağında iki derin çukur vardı. Gözleri biraz kaygılı bakıyordu ama güvenin kalbine sindiği de belliydi. Dizinin üstüne bıraktı kendini Meryem, ellerini kucağında toparladı bekledi.

"Teğmen Asmin Babil'i tanır mısın?" diye sordu, muhatabı yalnızca Meryem'di.

Aniden gelen soru karşısında Meryem anlamaya çalıştı. "Teğmen?" dedi, sorar gibi. Hatırlayamadı.

"Jandarmadaki Teğmen Asmin?" dedi Tahir, konuşmaya atladı. "Tanırız." dedi, kendine bile sıra vermeyen adama Cengiz yüzünde ifade değiştirmeden baktı. "Buralarda epey iz bırakmış, unutulmaz."

Cengiz bu cümleyi duyacağını en başından beri biliyordu. Başını salladı. "Güzel, unutmamışsınız." dedi.

"Niye sordun?"

Cengiz konuşan adamdan çok yanına oturmuş kıza baktı. "Diyadin ilçesinde yeni bir iş merkezi açmış." dedi, en başta tepkileri çözmeye çalışıyordu. "Hem eğitim, hem iş gücü içinde bulunan bir merkez. Bugün beni aradı, ricada bulundu." dediğinde Meryem'in solgun teni açıldı. "Doğubayazıt'tan güvenilir bir ekip toplayıp onun yanına göndermem gerekiyordu, ekibin yarısı hazır birkaç kişi eksik vardı benim de aklıma sen geldin." demesiyle gözlerinin içi açıldı.

ÇELEBİCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin