BÖLÜM BİR: YALNIZ DEĞİLSİN

41 6 6
                                    

(SELAMM!! Bu benim sonunu getirebileceğimi düşünüp yazdığım ilk kitap olucak suan sadece birazdan okuyacağınız bölümü yazdım umarım begenirsiniz beğeneceğinizi düşünüyorum lütfen fikirlerinizi yazmayı unutmayın iyi okumalar)

-

Nereden geldiğini bilmediğim bir ses ile karşı karşıyaydım. Yalnız olduğumu sanıyordum ama biliyordum ki hiç bir zaman yalnız değildim, hiç bir zaman yalnız değildik. Ormanın derinliklerindeki sese karşı yürüdüm sese daha çok yaklaştığımda o ses çığlığa dönüştü. Sanırım bu yardım çığlıklarıydı...

BÖLÜM BİR
"yalnız değilsin."

Nihayetinde son ders zili çaldı. Haftada 5 saat psikoloji işlemek fazlasıyla psikoloji bozucuydu. Psikoloji dersini ne kadar sevmesem de en iyi olduğum ders de oydu. Eve gidip dinlenmek şuan istediğim tek şeydi. Toparlanıp sidney'i bekledim. Sidney benim lise yıllarında ki en yakın arkadaşımdı üniversitede olmamıza rağmen hala en iyi arkadaşım. Kendisiyle zıt kutuplar gibi olmamıza rağmen anlaşmayı başarabiliyorduk. Bir üst sınıfta sidney kalıyordu. Bu yüzden aşağı inerken beni de sınıfımdan alması mantıklıydı. Çok geçmeden sidney geldi hemen onun koluna girip okuldan çıkmaya çalıştım.

"Bekle Emma nerede?" Dedi sidney.
Emma ise bizim 3. Üyemizdi fazlasıyla enerjik ve pozitif olandı. Ve onunla ise üniversitenin ilk günü tanışmıştık.

"Aklım bir karış havada onu unutmuşum. Ama zaten şuan yanımızda olması gerekmiyor muydu? Senden önce genelde hep o gelirdi benim sınıfa." Dedim etrafıma bakınarak. Bir anda okulun elektrikleri kesildi. Etraf çok karanlık değildi ama bugün hava yağmurlu olduğu için gökyüzü kararmıştı.

"Lanet olsun! Ödüm koptu." Diyerek çıkıştı sidney.
Ben ise sessiz kalıp etrafıma bakındım koridorun sonunda bir gölge gördüm. Onun Emma olabileceğini düşünerek o yöne gitmek için Sidneyin kolunu bıraktım.
"Hey Cassandra nereye?" diye bağırdı arkamdan sidney.
"Sen dışarıda bekle ben Emma'yı bulup geliyorum."
Sidney söylenerek okuldan çıktı. Bende koridorun sonuna doğru ilerliyordum. ilerledikçe koridor karanlığa gömülüyordu gözlerimi kısıp ilerlemeye devam ettim. Bir anda arkamda bir el hissettim hemen arkamı döndüğümde gördüğüm kişi Emma'dan başkası olmazdı.
"ödümü kopardın Emma!" dedim bağırarak. Emma gülümseyerek koluma girdi ve konuşmaya başladı.

"korkmana gerek yok zaten yalnız değildin." Diyerek yine beni korkutmayı başarmıştı.

"Ne saçmalıyorsun Emma? zil çalalı on dakika oldu on dakikadır seni bekliyorduk neredeydin?"

"Tamam, tamam... kızma! Bayan catherine'nın yanındaydım. Yarın okul kamp gezisi düzenliyormuş arkadaşlarına haber ver diye söyledi. Gidecek miyiz? Kesinlikle gitmeliyiz cass lütfen."
Diye yalvarmaya başladı Emma. Lânet olsun ona asla hayır diyemiyordum. Beni her seferinde manipüle edebilmeyi başarıyordu.

"Sidney dışarıda bekliyor gidip ona da haber verelim." Dedim ve dışarı çıktık. Sidney ileride ki bankta erkek arkadaşı Charles ile oturuyordu. Yanlarına yaklaştığımızda Charles'ın sidney'e kamp gezisinden bahsettiğini duyabiliyorduk. Yanlarına ulaştığımızda ise Charles ve sidney ayağa kalktı. Hepimiz evin yolunu tutarak birlikte yürümeye başladık. Şanslıydık çünkü hepimiz neredeyse aynı sokakta oturuyorduk. Charles ise bizden bir sokak ötedeydi.
Sidney, Emma'ya neredeydin sorusunu sormadan önce emma cevapladı.
"Sid, bayan catherine'nın yanındaydım. Üzgünüm geç kaldığım için ama kamp gezisinden bahsetti..." dedi özür diler bir ses tonuyla. Emma ve sidney genellikle hiç anlaşamazdı ama birbirlerini çok severlerdi. Bende kızlara karşı sevgimi pek gösteremesem de onları her şeyden çok seviyordum... Sidney Charles'ın kolundan çıkıp Emma'nın koluna girdi. Ben ise ortalarında kaldım.
Sidney, "özür dilemene gerek yok emmy. Ayrıca kamp gezisinden haberim oldu. Ee gidiyor muyuz?" Dedi hepimize ayrı ayrı gülümseyerek.

"Bende Senin fikrini merak ediyordum sid. Hepimizin fikri evet ise gidiyoruz anlamına geliyor değil mi?"
Dememle birlikte herkes "EVET!" Dedi. Bir kaç dakika daha sohbet ettikten sonra evlerimize ayrılma vakti gelmişti. Charles Sidney'in yanağına bir öpücük kondurdu ve kendi sokağına doğru yol aldı. Geriye sadece üçümüz kalmıştık. En sonunda üçümüz de evlerimize dağıldık. Eve ulaştığımda çantamı yere fırlatıp kendimi yatağımın üzerine bıraktım ve derin bir nefes aldım. Evet psikoloji dersi gerçekten yorucuymuş. Beni yoran şeyin sadece psikoloji dersi olmadığı gerçeği de oldukça üzücüydü. Cebimden telefonumu çıkardım ve rastgele bir müzik açıp dinlemeye başladım. Şans eseri en sevdiğim müzik açılınca yüzüme bir gülümseme geldi.

You drew stars around my scars but now i'm bleedin...

Şarki sözlerini mırıldanırken aklıma gideceğimiz kampın nerede olacağı geldi. Kampların ormanda yapıldığını biliyordum ormana mi gidecektik? Daha doğrusu hangi ormana? Hemen cevabı almak için okul grubuna baktım tam baktığımda okul müdiresi bayan catherine yazıyordu.

"Sevgili çocuklar yarın kamp gezisi düzenliyoruz. Katılmak zorunlu değildir. Katılmak isteyenler yarın saat 09.00'da çantalarına gerekli eşyaları koyup okulun önünde hazır dursun. Hepinizin başınızda sınıf öğretmenleriniz duracaktır. Ayrıca kamp "Mortal forest"* de yapılacaktır ve 2 gece sürecek. İyi günler..."

[*Mortal forest: ölümlü orman]

Masajı ilk gören bendim benden sonra Emma ve sidney'de görmüştü. Yataktan doğruldum ve bilgisayar masama geçtim ardından arama motorunu açıp, ölümlü orman hakkında bilgiler yazıp arattım. Bu ormanı bir çok efsanelerde duymuştum. Bu ormanın lanetli olduğundan bahsediliyordu bir efsaneye göre de bu ormanda uzun süre kalan insanlar akli dengesini kaybedip kendilerini öldürürmüş. Umarım bunlar sadece efsaneden ibarettir... Bu orman hakkında doğru bilgiler bulmaya çalışıyordum ama yalnızca efsaneler ve bu ormanda yıllar önce yaşanan gizemli cinayetlerden bahsediyordu. İlgimi bu gizemli cinayetler çekti. Ölümlü orman gerçekten ölümlü mü? İşte bu ormanda yaşanan gizemli cinayetler. Tam siteye tıklayacağım anda elektrikler gidip geldi. Evde yalnızdım ve bu beni oldukça korkutmuştu. Bilgisayarın yeniden başlatılmasını bekliyorken camdan dışarıya baktım. Kara bulutlar gökyüzünü kaplamıştı ve hafif yağmur çiseliyordu. Gözüm bir anda odamın kapısına dikildi içimi gereksiz bir korku kaplamıştı. Nefes alış verişim bile beni korkutuyordu, dikkatimi kapıya verdikten sonra bilgisayarın ekranına bakmak için kafamı hareket ettirdiğimde kapımın önünden bir gölgenin geçtiğini gördüm. Bunun doğru olmadığını biliyordum çünkü evde yalnızdım. Yatağımın üzerinde duran telefonuma bir bildirim sesi gelmişti. Oturduğum yerden yatağa uzandım ve hızla telefonumu kapıp geri çekildim. Ekrana baktığımda nefesim kesildi bu bilinmeyen bir numaradan gelen mesajdı. Mesajda ise; yalnız değilsin. Yazıyordu...

ÖLÜMLÜ ORMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin