Sabah gözümü açtığımda öcü gibi tepemde sinirli sinirli dikilen annemle göz göze gelince ufak bir çığlık attım. Biraz kendime gelince 'ne oldu' gibisinden kafamı salladım, konuşmak için en ufak hareketimi bekliyormuş gibi kelimeleri ardarda sıraladı.
"Senin şu alarmın sen hariç herkesi uyandırıyor Gazel, ayrıca senin saatten haberin var mı? Artık gece kaçta uyuduysan sabah kalkmak bilmiyorsun. Ben demedim mi sana gün içinde uyuma diye? Bak işte geç kalıyorsun böyle daha kahvaltı yapmadın çabuk hazırlan Asel yine seni bekliyor kapıda bekleye bekleye bir hâl oldu kızçağız. Ben bilmem hemen hazırlan çok geç kaldın." Kısık gözlerle annemin hızlı hızlı söylediği cümleleri anlamaya çalışırken Asel'in kapıda beklediği lafını duyduktan sonra gerisini pek dinlemeden yataktan hızla kalktım fakat kalktığım gibi geri oturdum.
Malum demir eksikliği.
Etraf dönmeyi bırakınca banyoya koşup işlerimi hallettim. Okul formamı giyip kısa saçlarımı açık bıraktım. Tam çıkacakken aynada kendimle göz göze geldim ve kendimden tiksinip tipimi biraz düzeltmek adına neredeyse fark edilmeyecek bir makyaj yaptım, geceden hazırladığım okul çantamı tek koluma takarak koşarak evden çıktım.
Asel'in adeta küfür eden bakışlarıyla tekrar karşılaştım. Ama bu sefer bayağı geç kalmış olmalıyız ki kolumdan tuttuğu gibi benle beraber koşmaya başladı.
Okul yolu biraz uzundu. Önce minibüs durağına gitmemiz gerekiyordu, ki durak yolu da uzundu. Durağa geldiğimizde nefes nefese kalmıştık şoförün tuhaf bakışlarını umursamadan ücreti verip ikili koltuğa oturduk.
Nefesimiz düzene girsin diye bir süre sessiz kaldık. Bu sırada minibüs hareket etmişti çoktan. Fazla yolcu yoktu fakat ortam aşırı sessiz olduğundan Asel sesli konuşmaya çekinip telefonundan not defteri uygulamasını açtı ve ne yazdığını görmesem de az çok tahmin edebiliyordum.
'Sana sülale boyu saydırmadan önce, yüzüğü ne yaptın?' Telefonu elinden alıp eski yazıyı silip bir şey yazmadan parmağımdaki yüzüğü gösterdim. Anladım der gibi başını salladı ve notlardan konuşmaya devam ettik.
Okulun önünde indiğimizde etraftaki sessizlikten dersin çoktan başlamış olduğu farkına vardık. Güvenlik kapısından içeri girip koşarak merdivenleri çıkmaya başladık. Benim şubem D Asel'in şubesi C idi. Aynı sınıfta olmak için çok uğraşmıştık fakat müdürler yapmamıştı. A sınıfının kapısı açıktı, önünden geçerken ikimizin de çok sevdiği ingilizce hocasının dersinin olduğunu gördük, normalde selam verirdik ama şuan öyle bir vakit yoktu ne yazık ki.
Ama hoca kapıdan bizi görünce el salladı ve bana eliyle 'gel' işareti yaptı. Sınıftan içeri girdiğimde çok gergindim çünkü kimseyi tanımadığım bir sınıfta herkes bana bakıyordu.
Neyseki sınıfta çok durmadım, geç geldiğimiz için azarladı biraz ve benim sınıfımın defterini getirmemi istedi.
Asel kendi sınıfına girdi, ardından kapıyı çalıp ben girdim. Ders kimyaydı, kimya hocası hem sınıf hocamızdı hem de dersimize giriyordu. Geç kaldığım için özür dileyerek duvar kenarındakı sırama oturdum.
Sonunda ders bitmişti, dersler bloktu ve seksen dakika ders, on dakika tenefüsümüz vardı ve öğle arası diye bir şey yoktu. Ama biz geç kaldığımız için ilk dersi bir saat görmüştük.
Biraz hava almak ve kantine gitmek için sınıftan çıktım. O sırada Asel elinde iki simit ve iki vişneli meyve suyuyla geliyordu. Canım arkadaşım ya beni de düşünürmüş.
Az önce çıktığım sınıfıma geri girerken sıramın üstüne oturdum, yemeğe başladım o sırada da Asel ile hiç yapmıyormuşuz gibi boş muhabbetler ettik.*On dakikada ne kadar muhabbet edilebilirse*
Tenefüs çaldı, sınıfa kimse gelmeyince durumdan şüphelenip ders programını kontrol ettim.
Lan ders beden!
Koşa koşa bodrum kattaki soyunma odasına girdim, benimle beraber bir kaç kişi daha olduğunu görünce sakinleşip dolabımdan eşofmanlarımı aldım ve giydim.
Bahçeye çıktığımda sınıf çoktan sıraya dizilmişti, neyse ki hoca öyle kızan bir hoca değildi. Bir şey demedi ve sıraya geçmeme izin verdi.
Doğru düzgün voleybol bile oynayamayan ben, hocanın yaptıracağı futbol parkurunu görünce ufak bir sinir krizi geçirdim.
Önce topu bir sağ ayak bir sol ayak olarak sürmemiz ve dubalara çarpmamamız gerekiyordu. Sonrasında kalenin direğine topu dokundurmadan şut çekmemiz, ardından zemine koyduğu çubuklara basmadan hızlı hızlı koşmamız gerekiyordu.
Hocam bunları gerçek futbolculara yaptırıyorlar ama ya
Bütün sınıf liste sırasına göre yaptı, bu sırada hoca başımızda değildi ve ben listenin sonlarındaydım. Benden sonra olan bir kaç kişi vardı. Sıra bana geldiğinde kaledeki çoçukla bakıştık, muhtemelen 'bana yardım et' gibi bakmış olmalıyım ki beni ve benden sonrakileri hazır hoca yokken yaptırmadan geçirdi.
Hoca geldiğinde herkes yaptı mı? Diye sordu ve sınıftakiler benim ve diğerlerinin yapmadığını bilmesine rağmen kimseyi ispiyonlamadı.
Seviyorum ben bu sınıfı.
Sonunda gün bitmişti ama aşırı yorgun hissediyordum. Sınıfın kapısında Asel ile buluşup okul kapısında yine minibüs beklemeye başladık.
Saat akşam yediydi, fakat hava sıcaktı ve hava çok karanlık değildi. Bu yüzden minibüs beklemek yerine hem hava alırız diyerek okuldan biraz uzak olan tramvay durağına gitme önerisi sundum Asel'e, kabul etti ve yokuş aşağı yürümeye başladık.
Bir yandan sohbet edip bir yandan yürüyorduk, sonunda durağa varmıştık. İneceğimiz yer iki durak sonrasıydı, binmemizle inmemiz aynı oldu diyebiliriz.
Sonunda sokağa gelmiştik, Asel ile vedalaşıp eve girdim. Kapıda beni karşılayan anneme selam verip odama geçtim ve çantayı gelişi güzel bir yere fırlattım, yüz üstü yatağa adeta çuval gibi kendimi bıraktım. Amacım beş dakika gözlerimi dinlendirmekti fakat uyuya kalmıştım yine.
Annemin çığlık seslerini ve etraftaki yoğun gaz ve duman kokusunu alınca hemen ne olduğunu idrak etmeye çalıştım...
Evimiz yanıyor.
Panikleyerek kolumu ağzıma ve burnuma tuttum. Alevler odamın kapısına gelmişti, oradan çıkmam imkansızdı. Bu yüzden camdan atlamayı düşündüm, ikinci katta oturuyorduk atlasam belki incinmezdim bile.
Aniden etraf dönmeye başladığında odanın ortasına yığıldım.
Sonunda yeni bölümm
Arkadaşımın yb at artık ısrarlarına dayanamadım.
Lütfen hayalet okuyucu olmayın, oy ve yorumlarınızı bekliyorum.Görüşürüzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARIEL
FantasiArsanın taşlı yoluna girdik, küçük çakıl taşlarına tekme atarak yürürken taşların arasında parlayan bir şey dikkatimi çekti. Önce cam sandım fakat cam gibi değildi, cam bu kadar parlamazdı. Eğilip elime aldığımda güneşin altında çok kaldığından olsa...