Medya: Karan
Ben geldimmmm😊. Umarım sevdiğinizi bir bölüm olur.Beğenmeyi unutmayın bebeklerr💃🏻💃🏻
Etrafıma bakarak içeri doğru yürüdüm sanırım evde kimse yoktu işte bu çok iyi. Kimseyle uğraşmadan odama çıkmak için asansöre doğru adımlarken sorgulayıcı bir ses kulaklarımı doldurdu.
"Ayda?"
Sarı Çiyan en son konuşmak isteyeceğim kişiydi. Kapı girişinde durmuş bana sen ne ayaksın bakışları atıyordu.
"Efendim" dedim kabanımı sıkarken.
"Neden evdesin sen?" birkaç adım daha atıp beni daha yakından detaylıca süzdü. "Bir sorun mu var?" cevap vermemi beklerken ben kabanımı daha fazla sıkıyordum kendimi yakalanmış gibi hissetmem normal mi?
"Hayır yok, dersim erken bitti" deyip gelen asansöre kendimi attım.
Asansörde derin nefesler alıp odama bıraktım bedenimi. Telefonumu çantamdan alıp aramalara baktım. 2 defa Furkan abi, 5 defa da Yağmur aramıştı. İkisiyle de konuşacak durumda değildim çünkü beni iyi tanıyorlardı ve ben rol yapabilen biri hiç olamamıştım. Onları üzmek ya da bu konularla yüzleşmek en son isteyeceğim şeydi.
İlk Yağmur'a mesaj attım. 'Bugün okula gelemiyorum, sanırım üşüttüm yarın görüşürüz olur mu?' yazıp ikinci bir mesaj daha gönderdim. 'Uyuduğum için aramalarını görmemişim kusura bakma lütfen' yazdım. Furkan abime de 'Uyuyordum abi o yüzden cevap veremedim yakışıklıma' yazdım.
Arayan ya da soran başka birileri olmadığı için telefonu kenara bırakıp üstümü çıkarmadan yatağıma girdim. Uyumak istiyordum ve çok yorgundum gözlerimi kapatıp yataktan birkaç defa döndükten sonra uyuyabildim.
*
*
*
*
Gözümü açtığımda direkt duvardaki saate baktım 16.08'i gösteriyordu. Yaklaşık 5 saattir uyumuştum ve kendimi biraz daha dinç hissediyordum. Yatağımdan uyku mahmurluğunun vermiş olduğu uyuşuklukla kalktım. Üstümdekileri çıkartıp açık mavi bir jean ve triko mor tonlarda bir badi giydim. Yazma isteği ile dolup taşıyordum bu saatlerde bedenim belki Didar'ı atlatmıştı ama ruhum daha yeni kavrıyordu yaşananları.
Yeni evimde, yeni ailemde ilk yenilişimi yazmak için kitaplıkta duran defterimi alıp umutsuzlukla çalışma masasına bıraktım. Keşke... keşke temiz bir sayfayla başlasaydım onlarla ve ben umudumu sarsmamalıydım yazacaklarımla.
Kalemimi gelime alıp başladım yazmaya, zehrimi akıtmam gerekiyordu.
'Hala mutluluğu arıyorum... Bulmak mümkün mü? Yerini bilip beni götürecek kimse yok mu? Anne ne demek? Baba nasıl kokar? Abiler sever mi kız kardeşlerini? Ah şu sevilmek için çırpınan yanlarım, razı değilim senden! Nasılda umutlu nasılda vazgeçmiyorsun sen öyle. Atamazken kirli lekelerini, elindeki bezde neyin nesi? Silmek izlerimi yok eder mi?
Düşüncelerim ard arda beynimden geçip dökülen kalemim, bildiğin bir şey yok mu senin. Var gibi sanki adı Barlas olsa gerek. Belki de umudum bu direnişi abimden alıyordur kim bilir.
O ev Timuçin ve Çınar'ın olduğu çukur; paranın varken yok, babalığın yokken var olduğu yerdi. Sevginin el altı edildiği, mutluluğun uzaklarda bir ses gibi duyulduğu yer. Nefes alırcasına kalp kırılırdı, ben hangi nefeslerin eseriydim?'
Dolu gözlerim en son yazdığım soru işaretinde gözyaşı olarak düşerken hızla kapattım defteri. Bu sefer yazmak rahatlatmamıştı beni, aksine ilk defa daha kötü olmuştum. Yazarken ölür müydü insan ölüyordu işte ben kaç defa ölmüştüm hatırlamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKÇALI AİLESİ - Gerçek Aile Kurgusu
Chick-LitBeklemek sanki üzerime zimmetlenmişti benim. Bitmeyen bir bekleyiş, gelmeyen bir beklenenin olduğu zimmetti bu. Hayallerim bu bekleyişle prangalanmış umudumun belini bükmüştü. Tüm bekleyişim dört harfti adı ise Aile.