14- i can't help myself and you don't have to say that it sparks across flesh

1.4K 184 63
                                    

Bir şeylere alışmak beni çoğu zaman korkuturdu. Ya onca şey diğer gün hiç yaşanmamış gibi olursa diye düşünüp kafa patlatmaktan yorulmuştum.

Beni ona alışmak yormuştu belki de.

Yanımdaydı, birkaç dakika önce de karşımdaydı. Birkaç saat önce yine aynı şekildeydi. Günlerdir yan yanaydık, okul sınavları yorucu geldiğinden okuldan sonraya bırakıp farklı yerlerde ders çalışmak için anlaşmıştık.

Mesela dün ve ondan önceki gün kafedeydik. Şu an bunları anlatmak bile çok tuhaf geliyordu ama oturup sohbet bile etmiştik. Birbirimizin gözlerinin içine baka baka gülmüştük. Uzaktı. Bana öyle uzak geliyordu ki bu kelimeler kalbime ağrı saplanıyordu.

Sonrasında onun arkadaşları da gelmiş oturmuştuk hep birlikte. Her şey sanki çok normal gibiydi, bir ben gariptim sanki.

Sessizce iç çekip "Sen çöz, ben geliyorum." demiştim ayağa kalkarken. Kafasıyla beni onayladığında önüne dönmüştü. Odamdan çıkıp mutfağa gittim. Koca bir bardağa su doldurup dikledim. Çok gergin hissediyordum.

Bir tabağı abur cuburla, bardakları da meyve suyuyla doldurup odama girmiştim yeniden. Hava soğuk olduğu için bugünlük dışarıda ders çalışmaya pek sıcak bakmamıştı ama salak gibi atlayıp eve getirmiştim onu.

Changbin 'beni ihmal ediyorsun' ya da 'o şerefsizi odamıza nasıl sokabilirsin' diye trip atmasaydı bari. Evet, odamı sahiplendiği için odamız diyordu. Of çok özlemiştim onu da.

Tepsiyi masaya bırakıp ona baktım. Geldiğimi bile fark etmemiş gibiydi, hâlâ soruyla ilgileniyordu. Dudaklarımı yalayıp sandalyeye oturdum. Elinden kalemi aldığımda irkilmişti. "Gayet güzel gitmişsin ama sonu gelmedi galiba."

Oflayıp alnını ovaladı. "Evet, aşırı gıcık oldum soruya."

Soruya hızlıca göz gezdirip çözdüğümde ona da anlatıp tekrar çözmesini istemiştim. Sonunda yapabildiğinde "Kolaymış." diyip sırıtmıştı.

Gülüp ağzıma bir kraker attım. Diğer sorulara bakmaya başladık sonrasında. Saçlarım gözüme girip rahatsız ederken sorunun sonuna kadar direnmeye çalışmıştım. Bağlamadığım zaman böyle oluyordu. Sinir bozucuydu gerçekten.

Soruya odaklandığım sırada gözümün önündeki saçım bir anda çekilmişti. Bir eli nazikçe onları kulağımın arkasına iterken gözleri bende değil kitaptaydı.

Nefesimi tutup şaşkınlıkla ona baktım. Kitaba dalgınca birkaç şey yazıp sonrasında benim ona baktığımı fark etmiş olmalıydı ki kaşlarını çatıp bana baktı. Bakışları gözüm ve saçım arasında gidip gelirken bir anda "Ya ben çok özür dilerim, refleksle oldu. Gerçekten." demişti aceleyle.

"Sorun değil." dedim bakışlarımı kaçırıp. Şu an şapşal bir bebekten farksızdı hareketleri. Yanaklarını sıkmamak için zor duruyordum.

Kalp atışlarım bağımsız bir hızla atmaya başlarken ayağa kalkıp komodinin üzerindeki tokayı aldım. Yerime geri oturduğumda telefonunu eline aldığını gördüm. Çaktırmadan bakmaya çalıştığımda tıpkı önceki günlerde de olduğu gibi instagramın dm kısmındaydı.

Parmağı her seferinde kapattığım hesabın üstünde duruyor, birkaç saniye öylece bekliyor ve sonra geri çıkıyordu. Bunu yaptığını fark ettiğim ilk gün boğazıma koca bir yumru oturmuştu sanki.

Tokayı avucumun içinde sıktığımı fark ederken yumruk yaptığım ellerimi yavaşça açmıştım. Şu an ne yapacağımı bile unutmuştum resmen. Gözlerini üzerimde hissettiğimde kafamı hafifçe ona döndüm.

"Senin için bir sakıncası yoksa ben toplayabilir miyim saçlarını?"

Yutkundum. Birkaç saniye ne dediğini anlayamamış gibiydim. Bu soruyu gerçekten kendisi mi sormuştu yoksa aptal beynimin bir oyunu muydu, bilemediğimden oturup ağlamak istemiştim o an.

Kafamı usulca sallayıp tokayı ona vermiş ve nefesimi tutmuştum yine. Elleri saçlarıma değip nazikçe aralarında gezindiğinde gözlerimi kapattım. Öyle güzel bir andı ki hiç bitmesin istiyordum.

"Yumuşacık." demişti fısıltı gibi çıkan bir sesle.

Sonunda toplama işlemini bitirdiğinde kafamı hafifçe kendisine çevirip eserine bakmış ve memnun bir ifadeyle gülümsemişti. Teşekkür edip sandalyemi biraz uzaklaştırmıştım. Aksi takdirde kalp atışlarımı duyması pek sağlıklı olmazdı.

O kendi sorusuna dönerken ben de sessizce krakerlerimden yemeye devam edip ödevimi yapmaya başlamıştım. Dakikalar geçip giderken gözlerimi ovuşturup uyuşan uzuvlarımın çözülmesi için ayağa kalktım.

Kitaplığa yönelip dağılan eşyaları düzelttim. Kafamı arkaya çevirip ona baktığımda kitabın kapağını kapattığını gördüm. "Çok yoruldum." dedi kollarını esnetirken. Sonrasında ayaklanıp kendini yatağıma atmış ve tavana bakmıştı bir süre.

Bakışlarım hâlâ onun üzerindeyken gözlerimi kırpıştırıp önüme döndüm. Uzandığı yerden doğrulup oturmuştu bu sefer. Bana baktığını hissederken sertçe yutkundum. "Manga koleksiyonun var sanırım?"

"Hmm." dedim dalgınlıkla. "Ortaokuldan beri."

Anladığını belirten bir mırıltı çıkardı. Bir süre hiçbirimiz konuşmazken hangi seriden olduğuna bile bakmayıp rastgele aldığım kitapla ona doğru yürümüştüm. Yatağımın hemen dibine, ona yakın bir yerde bağdaş kurup oturdum.

Sayfaları çevirirken kafasını bana yaklaştırdığını fark ettim. Sıcak nefesi saçlarıma ve boynuma çarparken ürpermiştim. Yanaklarım muhtemelen kıpkırmızı olmuştu çünkü cayır cayır yanıyordu.

Çenesini usulca omzuma yerleştirdiğinde vücudum bir an için kitlenmişti. Şaşkınlıkla ona baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Güzel kokusu çok yakınımdaydı ve ben nefes bile alamıyordum.

Aldığı nefesler düzene girerken uyuduğunu düşündüm. Gözleri hafifçe titrese de hiç açılmamıştı. Büzdüğü dudaklarına baktım. Aklıma gelen görüntü onlara dokunmak istememe sebep olmuştu.

Ben onu öpmüştüm.

Titrek bir nefes çıktı dudaklarımın arasından. Ona dokunmak için kaldırdığım parmaklarım dudaklarının hareket etmesiyle havada kalmıştı. "Keşke," demişti yanağını omzuma yaslayıp kafasını diğer tarafa çevirirken. "Sana aşık olsaydım."

**

SELAAMMM BENIM GUZEL OKUYUCULARIM MINIK AILEM COK OZLEDIM SIZI😭😭🤧💗💞💘

2,5 aydir hicbir fice yb atamadim paslanmisim🙁 ama tempoyu cabuk yakalarim diye dusunuyorum (umarim

iyi okumalar size obtummm<3

wicked game, hyunchan✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin