24- F'❤️‍🩹

1K 114 10
                                    

Şapkamı çıkarıp terleyen alnımı elimin tersiyle silerken derin bir nefes aldım. Bunalmıştım bunca sıcaktan. "Benim işim bitti, size kolay gelsin beyler." diyen Jihyo ile somurtup "Kaybolma bir yere, annene ben hesap veriyorum sonra." demiştim sahte bir sinirle.

Beni takmadan önlüğünü çıkarırken "Kaçtım ben!" diyip kaçar gibi çıkmıştı marketten.

Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi devirdim. Bu kız tam bir kaçıktı. Annesi annemi tanıdığı için onu bana emanet etmişti ama annesini çileden çıkardığı gibi beni de çıkarmıştı en sonunda. Anne nereden buluyorsun böylelerini tanrı aşkına?

"Sevgilim?"

Chan'ın seslendiğini fark ettiğimde ayağa kalktım. Şapkasını ters takmış ellerinde tuttuğu dondurmalarla bana sesleniyordu. Gülerek yanına gittiğimde "Yine mi gittin oraya kadar?" dedim şaşkınlıkla.

Omuz silkti. "Sen çok seviyorsun oranın dondurmalarını."

"Hani bize ulan?"

Changbin ve Jeongin sahilden buraya koştura koştura gelmişti yanımıza. Chan ellerini gösterip "Sen akşama kadar susmazsın diye sana da aldım maalesef." diyince Changbin hemen kapmıştı dondurmasını.

Evet, ikisi birbirine hâlâ gıcıktı. Jeongin'le sevgili olması bu gerilimin dozajını daha da arttırmıştı ayrıca. Birkaç hafta önce inatlarını kırıp nihayet sevgili olmuşlardı.

Changbin sürekli Chan'ın beni ondan alışını dile getirdiği için Chan da karşılık olarak Jeongin'i üzmemesi için onu her defasında tembihlemiş ve aralarında böyle bir gerginliğin ortaya çıkmasına sebep olmuştu.

Aslında pek belli etmeseler de seviyorlardı birbirlerini. Hatta Changbin, Chan'ın tam işe ihtiyaç duyduğu bir anda ona bir teklifle çıkagelmiş ve mutlu etmişti hepimizi. Babası sahilin en işlek marketini Changbin'e bırakmıştı ve o da tek başına bu işin altından kalmayacağı için Chan'ı işe almıştı.

Ben de arada bir yardıma geliyordum, hem evde yapacak bir şeyim yoktu hem de onları görmek istiyordum.

"Erimesin dondurmalar, oturalım hadi."

Müşterilerin olmamasını fırsat bilerek sandalyelere oturup yemeye başladık dordurmalarımızı. Plaj şemsiyesi sayesinde biraz olsun serinlemiş hissediyordum ve üstüne dondurma da iyi gelmişti.

"Selam, biz geldik!"

Jisung koşturarak yanımıza geldiğinde onun bu keyifli tavrına sırıtmıştım. "Hayırdır?" dedim Minho da yanımıza vardığında.

"Aynı okula çıktık, düşünebiliyor musun Hyunjin!"

"Nasıl ya?" diyip telefonumu çıkardım. "Açıklandı mı tercihler?"

"Evet, birkaç dakika önce baktık biz de."

O an tercih sonuçlarımı aratırken buldum kendimi. Chan'la beklediğimiz gibi iyi bir puan yapmıştık, Minho ile Jisung da öyleydi. Seungmin ve Felix'in ne yaptığını henüz bilmiyorduk, hem tatildelerdi hem de sürpriz olsun demişlerdi.

Changbin de bu sene iyi puan yapamadığını düşünüp seneye tekrar çalışacağını söylemişti. Hem Jeongin'le çalışacağı için pişman değildi bu kararından.

Ellerim titrerken sonuç ekranının açılmasını bekledim. Diğer elimle Chan'ın elini sıkıca tuttuğumda aynı şekilde o da kendi sonuçlarına bakıyordu. Birkaç saniye sonra ekranda beliren yazıları okudum hızlıca.

Gördüğüm şeyle çığlık atıp Chan'a sarıldığımda ağlamaya başlamıştım. "Kazandın mı, ne oldu sevgilim söylesene?"

Chan panikle konuştuğunda "Kazandım!" diye bağırmıştım sevinçle. En çok istediğim üniversiteyi tutturmuştum resmen. "Sevgilin geleceğin mimarı olacak."

Gözyaşlarımı silip "Sana söylemiştim sevgilim." dedi. Saçlarımdan öptü uzunca. "Çok sevindim."

Hepsi beni tebrik etmeye başladığında bu sefer Chan'ın sonucuna bakmıştık. Hukuk okumak istiyordu o da. İlk olarak aynı okulu yazmıştık fakat ikinci tercihi gelmişti. Yüzü düşer gibi olunca "Uzakta değiliz ki," dedim ellerimizi kenetleyip. "Hem çok güzel o okul."

Gülümsemişti böylece. Hayallerimizin bir okul yüzünden yok olmasına ihtimal yoktu. Dediğim gibi uzakta değildik, aramızda bir engel de yoktu. Birbirimizi istediğimiz an görebilecektik en önemlisi.

Biz böyle konuşmaya dalarken Jisung'un telefonu çalmıştı. "Felix arıyor, hatırladı bizi sonunda."

Telefonu açar açmaz ekranda bize el sallayan Felix ve Seungmin ikilisini gördük. Arkalarında deniz, tepelerinde güneş ve etraflarında onlar gibi tatil yapan bir sürü insan vardı. Onlar mutlu mutlu bize selam verdiğinde gülümsemiştim kocaman.

Kafamı Chan'ın omzuna yaslayıp huzurlu anın tadını çıkardım. Aylar önce bu halde olduğumu söyleseler inanamazdım bile fakat öyle güzeldi ki sevgilim ve arkadaşlarımla olan her anım, bizi bir araya getiren nedenlere bile şükrediyordum.

"Hadi yine iyisiniz, Avustralya'yı resmen ayağınıza kadar getirdik." Seungmin konuşurken kamerayı etrafında döndürüp bize oraları göstermişti. "Hadi poz verin de hatıra kalsın."

Hepimiz poz verdiğimizde ekran görüntüsü almıştı. Biraz daha konuşup telefonu kapattığımızda müşterilerin gelmesiyle toparlanmaya başladık. İç çektiğimde Chan kalkmamı engelleyip bana oturmamı söylemiş ve müşterilerle o ilgilenmişti.

Elim çenemde onu izlerken gülüşlerimden bir yenisi can buldu dudaklarımda.

ve son

oncelikle merhaba ve bu kitaba gosterdiginiz ilgi icin de coookkk tesekkurlerr🙈

yazmaya ilk basladigimda asla sonunu gorememistim kafama estigi gibi yazdim ve ayrica bu kadar sevilecegini de bilmiyordum bu yuzden mutluyum bunun icin. ilk defa bi ficimde final yazabildim icim biraz buruk olsa da buraya kadar iyi geldigimi dusunuyorum

cok tesekkur ederim hepinize, baska ficlerde gorusmek uzere kendinize guzel bakin ❤️‍🩹

wicked game, hyunchan✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin