5

211 32 6
                                    

Apartman günlük sessizliğine gömüldüğünde ve evdeki hayaletlerle yeterince uğraştığıma kanaat getirdiğimde yine sokağa kaçıyorum.

İnsanlar korktuklarına evlerine sığınıyor, bense sokaklara.

Merdivenlerden inerken hayaletlerimin ensemde alıp verdikleri solukları hissediyorum. Beni buradan kaçıp gitmem için teşfik ediyorlar.

Kırık kızlar hiç bir yere ait değildir, gece kelebekleri olsalar bile.

Hayaletlerimi kulak ardı edip sokağa çıkıyorum. Öğle saatleri, akşam olmasına iki saat var. Çerkez asıllı gibi duran bir kadın çamaşır asıyor, aşağı mahalleden gelenler yine apartmanımıza yazılar yazıyor. Ve çocuklar, çocuklar yaşadıkları yere aldırmadan kocaman gülerek oyun oynuyorlar.

Çocukların masumiyeti bu kirli mahallede bile değişmiyor işte. El değmemiş hayalleri, it kopuk dolu bu mahallede yeşermeye devam ediyor.

Onları kıskanıyorum, saflıklarını. Pislenmiş üstlerine rağmen o kadar temiz bir gülümsemeleri varki! Elimde değil işte. Benim annem hiç sokağa çıkıp oynamama izin vermedi, hiç üstümü kirletmeme izin vermedi. Hiç bilmem sokakta kirlenmeyi, hiç bilmem sokakta bir ağızdan aynı ekmeyi yemeği. Sokak kurallarınıda bilmem mesela. Ama o kuralların her yerde geçerli olduğunu bilirim.

Büyük çocuklarla oynarsan mızıkmaya hakkın yoktur.

"Selam." Başımı kaldırıp yanıma, kaldırıma çöken Niran'a bakıyorum. Benim gibi hüzünlü gözlerle çocuklara bakan yüzünü inceliyorum. Karamel rengi saçlar, beyaz ten, düzgün bir burun ve soluk yeşil gözler ile o kadar güzel ki! Şuana kadar tanıdığım en güzel transgender Niran.

"Geçen hafta gelmedin, seni beklemiştim." Sesimdeki gücenmiş tona hakim olamıyorum. Buda benim zayıflığım işte. Verilen sözler tutulmayınca daha da çok kırılıyorum.

"Özür dilerim."
"Özür dileme, neden bana çaya gelmediğini söyle onun yerine."
"İşim vardı."
"Yine seni rahatsız ettiler değil mi?"

Sustu.

"Peki sana-?"
"Hayır."
"Kendini nasıl hissediyorsun peki?"
"Boş. Ya sen?"
"Boş."

Bir çocuk bağırarak topa vuruyor, diğer çocuklarda ona bağırıyor. Çok fazlaca toz kaldırıyorlar. Belime bağladığım gömleğin koluyla siliyorum yüzümü.

"Şimdi çaya gelsen olmaz mı?" Başını kaldırıp apartmana bakıyor. Balkonundan sarkan bir teyze çatık kaşlarla bakıyor bize.
"Apartmandakiler beni sevmiyor." Diyor teyzeyi kast ederek.
"Bu kadar aykırı kişinin yaşadığı bir apartmanda yaşamak onun seçimiydi, bunlara hazırlıklı olmalıydı. Hem sen bana misafir geleceksin, ona değil." Hafifçe sırıtarak omzuma vuruyor ve ayağa kalkıyor.

"Belki sonra. Sonra konuşalım olur mu?" Başımı sallıyorum oda başını sallıyor. Sonra ellerini ceketinin cebina sokuşturup yürüyor.

Sonra konuşamıyoruz. Sonra hiç bir zaman konuşamıyoruz.

Niran bir kaç gün sonra bir nefret cinayetine kurban gidiyor.

Gece KelebeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin