sept

159 21 7
                                    

selam, yorum yaparsanız sevinirim!

"Jennie!".

İngiltere'nin kasvetli bir sabahına daha gözlerimi açarken, kendimi alıştığım saten çarşafların arasında bulamamak garipti.

İlk birkaç saniye gözlerim nerede olduğunu anlamadı ama uyku mahmurluğum gider gitmez içinde bulunduğum otel odasını kavradım ve hafifçe doğruldum.

"Jennie!".

Sert bir yumruk daha kapıya indiğinde yerimden zıpladım. Aptal erkek kardeşim nezaket kavramı hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bir insanı bu şekilde uyandırmanın mantıksız olduğunu kimse ona söylememiş gibiydi.

"Ne var aptal?" diye bağırdım yeni uyandığım için güçsüz çıkan sesimle. Seungmin ofladı ve "Seni bekliyoruz." dedi sinirle. "Yerim ve aptal Prens'in randevusu için.".

Yüzüme yastık bastırdım. Bugün aptal randevularına eşlik edeceğimiz tamamen aklımdan çıkmıştı ve ben eve gitmek istiyordum. Eve gidip yatağıma yattıktan sonra bütün gün Taehyung ile dün gece konuştuklarımızı düşünmek yapmak istediğim tek şeydi.

"Geliyorum.".

Bıkkınca söylendim. Hızlıca saçlarımı düzeltip hazırlanmalıydım. Bir prensi bekletmenin doğru olmayacağını biliyordum bu yüzden elimi gerçekten yapabileceğim en fazla şekilde çabuk tuttum.

Yarım saat olmamıştı ki aşağıdaydım. At arabasının önünde bekleyem Jungkook ve Seungmin'in yanında duruyordum. Gözlerim her ne kadar Taehyung'u arasa da bulamıyordu. Ortalıkta değildi, o ve Cyrill kaybolmuş gibiydi.

"Sonunda geldin mi?".

At arabasının içinden gelen ses memnuniyetsizliğini açıkça belli ediyordu. Herhangi biri onun bir prensle buluşmak için çok heyecanlı olduğunu ve onu beklettiğim için sinirlendiğini düşünebilirdi ama Yerim muhtemelen tüm bu olaylardan nefret ediyordu.

Seungmin'in yardımıyla at arabasına bindiğimde yanılmadığımı anladım. Yerim minik topuzu ve lila elbisesiyle bana bakarken gerçekten mutsuz gözüküyordu. Kare yaka elbisesinin boynunda zarif inciler vardı. Elindeki dantel eldivenler, inci tokaları ve tüm bu görüntü her ne kadar asil bir prenses görüntüsü ortaya koysa da Yerim'in asık suratı her şeyi bozuyordu.

Bir şey söylemedim. Bir şey söylemedim çünkü onunla uzun süren bir tartışmaya girmek istemiyordum. Sadece kafamı yasladım ve gözlerimi kapattım, gidene kadar biraz daha uyuyabilirdim.

xxx

Saat öğlen üçe geliyorken güneş dünün aksine havadaydı amma ısıttığı söylenemezdi. Erkek kardeşim ve yanımızda yaverlik eden Jungkook'la birlikte sıralanmış sandalyelere oturuyordum.

Yerim karşımda duruyordu. Prens Josef'in söylediği her neyse kaşları havaya kalkıyor, sanki onu anlamak için öne eğiliyordu. Muhtemelen Prens'in ağır aksanından dolayı söylediği hiçbir şey Yerim'e bir şey ifade etmiyordu. Sadece anlamsız gözlerle karşısındaki genç adama bakıp duruyordu. Bazen öne doğru eğiliyor, sonra kaşlarını kaldırıp gözlerini sıktıktan sonra Prens Jofes'in bir kez daha konuşmasına neden oluyor ve yüzünde oluşan aydınlanmış ifadeyle geri çekiliyordu.

"İzlemesi gerçekten çok acınası.". Seungmin ayaklarını uzattığı sandalyeden çekerken rahatsız bir nefes verdi. Yerim ve Prens'in oturduğu masay bakıyor, yüzünü buruştururken kafasını iki yana sallıyordu. "Prens gülüp duruyor, Yerim ise boşlukta kaybolmuş gibi, gülümsemesi bile aptala benziyor.". Hafifçe omuzlarını kütletti. Ona katılıyordum, Prens Josef'in ilgilendiği bir gerçekti ama kardeşimi tanıyordum. İlgisini çekse bile bir aptala benzeyeceğini bir kenara bıraktığımızda bile şu an gerçekten kaybolmuş duruyordu. "Ben biraz yürüyeceğim." dedi Seungmin ayağa kalktığında "Böylece Yerim yerine utanmayı biraz atlatabilirim.".

savoir || taennie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin