Hafif serin bir hava hakim ortama. Sabahın erken saatleri olması etkili bu duruma. Imm, sanırım sabahın 5'i olmalı. Gece uykusunu sevmediğimden bütün gece kendime yapacak şeyler çıkarırdım. Genel olarak yeni şeyler dener, farklı pozlar verir ve paylaşırdım. Genelde gece aktif olurdum ve böylesi daha çok hoşuma giderdi. Sabahları çekim olmazdı genelde. Güneş doğduktan sonra yatağıma gider ve öğlene kadar uyurdum. Çok renkli bir insan bile olsam renksizliği, sadece siyahın içinde yaşamayı tercih edebilirdim. Bütün şehir sessizken, herkes susmuşken daha rahat hissediyorum kendimi.
...
Kurulmuş alarm ile gözlerimi araladım. Balkonda uyuyakalmış olduğumdan biraz üşümüştüm. Bugün çekimlerin olduğunu biliyordum ama bu tepkiler garipti. Benimle ilgilenen bir müdürüm vardı ama bu gidişle olmayacak gibiydi. Art arda gelen 25 cevapsız arama için ya kovulmuş ya da mutlaka bir bok yemiş olmam gerekiyordu. Geri ararken bütün hayatımı gözlerimin önünden geçirdim. Başka iş bulamayacağımdan değil, sadece işimi ve iş yerimi sevdiğim için umarım kovulmamışımdır diye düşünüyordum. Aniden açılan telefon ile kendime geldim.
"Taehyung, ne bok yiyordun?"
"Namjoon-shi, yeni uyandım. Bir sıkıntı mı var?"
"1 saat içinde burada olmalısın Taehyung, bir sıkıntımız var."
"Kovulma gibi bir şey mi?"
"Ahh, hayır. Sadece tam saatinde burada olmak zorundasın."
Arkadan gelen yabancı ses ile telefon kapandı. Şimdi gerçekten merak etmiştim. Kovulma değil ama sıkıntı. Ha bir de 25 arama vardı tabii işin içinde. Kesinlikle sıçmış olmalıydım.
Hazırlanmış ve tam saatinde Müdürüm Kim Namjoon ile onun odasında oturuyorduk. Üzerimdekiler onlar için abes değildi çünkü alışıklardı. Beyaz ve omuzlarında açık işlemeler bulunan bir tişört ile bacaklarıma tam yapışan bir siyah pantolunum vardı. Omuzlarındaki işlemeler köprücük kemiklerimi süsler gibi ortaya çıkarıyordu. Siyah ceketimi çıkarıp yanıma koymuş ve dakikalardır stresten elleri titreyen ama belli etmemek için bilgisayarında bir şeylere bakıyormuş gibi yapan adama bakıyordum.
"Umm, ben çıkıyorum."
"Nereye Taehyung? Otur yerine"
"Konuşacaksan konuş o zaman Namjoon-ah."
"Birini bekliyoruz."
Hmm'ladıktan sonra koltukta biraz aşağı kaymış ve rahat pozisyon almıştım. Yaklaşık yarım saat geçerken ben iyice sıkılmıştım. Oturuşumu düzeltip tam ağzımı açacakken kapının çalınmadan aniden açıldığını duydum. Kafamı çevirdiğimde ciddi giyimli ama ona ters karakteri var gibi duran birisi girdi. Kapıyı çalmadığı için 'sen kimsin amk' dercesine bakıyordum. Kafamı çevirdiğimde Namjoon-ah ayağa kalkmış, resmen hazır ola geçmişti. Ben ise yerimde kıpırdamadan oturmaya devam ettim. Bakışlarını benim üzerime çevirdiğinde gözlerimi kaçırmadım. Hiç istifini bozmadan karşımdaki koltuğa oturdu. Gözleri bir saniye bile ayrılmıyordu benden. Hafif öne eğilerek dirseklerini bacaklarına koydu ve ellerini önünde birleştirdi.
"Kim Tae-Hyung. 24 yaşında cüretkâr bir model. 4 yıldır aynı iş yerinde düzenli modellik yapıyor."
"Ne diye benim hayatımı bana anlatıyorsunuz?"
"Yüksek gelirlisin. 13 katlı binanın en üst katında, dubleks dairede oturuyorsun. Geceleri aktif olup götünü paylaşmaktan zevk alıyorsun."
"Benimle böyle nasıl konuşabilirsin?! Ağzını toplamanı öneririm."
Namjoon"Taehyung, sesini alçalt" fısıldar gibi araya girdiğinde iyice sinirlenmiştim.
"Adamın ne dediği belli değil mi? Bay Kim, ben buna sessiz kalamam!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he's my type | TaeKook | ✓
FanfictionTaehyung feminen bir model, Jeongguk ise onun baskıcı patronu. . SemeKook UkeTae !!YAZIMI BEĞENMİYORUM BAŞKA FİCLERİMİ OKUYUN LÜTFEN!!