Aynı sokaklarda kaybolmuş bir vaziyette yürüdüm dün gece. Halbuki doğup büyüdüğüm yerdi. Sokak lambaları uzağı ve sonsuzluğu ellerinde tutuyor gibi hissediyordum. Sokaklar bir boşluk gibiydi . Yürüyordum, nereye ve kime gidiyordum? Zaman ve yer kaybolmuş, yıldızların cılız ve ince parıltısına sarılıyordum . Susuyor ve ağlıyordum. Olduğum yerde yığıldım ve öylece gökyüzüne baktım. Soluktu ve soğuktu ay. Onun soğukluğuyla titredim. Kalkmayı düşündüm yerden, sonra vazgeçtim. Düşünmeye başladım, nerden geldiğimi, nereye gittiğimi. Neden yolunda değildi herşey? Neden mutluluk vermiyordu hayat? Herkese karşı böyle mi davranıyordu yıldızlar. Düşündüm. Sorguladım. Düşündükçe canı acıyor insanın. Düşünmemek en doğrusu sanırım. Bıraktım düşünmeyi . O eski kaldırım da düşünme yeteneğimi kaybettim. Ondan sonra da hiç düşünmedim. Hayatımın geri kalanını düşünmeyen bi adam olarak devam ettirme kararı almıştım. O karşıma çıkana kadar..
En karanlık ve soğuk gecelerde bile parlayacak, içimi ısıtacak bir güneş gibiydi. İstedim o an, düşünmeyi, onu ve mutlu olmayı. Kendime verdiğim sözleri bi kenara bıraktım. Bu kez başka olacaktı . Bu kez mutlu olacaktım. İnsan değildi ki o. Melekti. Mutsuz etmezdi beni. Düşündüm. Düşündükçe kayboldum. Değiştim. Yanlıştı. Farklıydık. İnsan güneşe aşık olamazdı. İçtim bi gece. Kendimden geçene kadar içtim. Sonra yine o kaldırıma yığılıp kaldım. Küfürler savurdum kendime. Söz verdim yine kendime. Düşünmeyeceksin. Düşünmek, üzer insanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradanlık
Poesieuyuyorum yıllarca uyanıp ellerimi ve yüzümü yıkıyorum günü yıkıyorum aynamı yumrukluyorum hüzünlere kedere acıya sigara yakıyorum meçhule giden denizleri yakıyorum ellerimi ceplerime atıyorum alkollüyüm tabii sevmek mi ne münasebet ben seni...