Hepimiz korkardık küçükken karanlıktan. Sanki içinde bir şey saklıyormuş gibi. Aydınlık yerlerde insan içinde olmak isterdik sürekli. Karanlık, siyah. Siyah bir renk değil yansımadır diye okumuştum bi yerde. Doğru. Siyah yansımadır, insanın kendi içinin yansıması.. Karanlık kendimizle yüzleşmeye zorlar bizi, istesek de istemesek de kendi yansımalarımızla başbaşa kalırız. Belki de küçüklükteki karanlık korkusu bundandır. İnsan büyüdükçe, olgunlaştıkça anlıyor ki, kendisiyle yüzleşmek rahatlatır insanı. Kendi iç meselelerini yine kendi yardımıyla çözmek huzur verir herkese. Şimdi yine o karanlıkta, kendimle başbaşayım. Kendime hiç olmadığım kadar yakın, hiç olmadığım kadar da uzağım. Yalnızım bu gece, ama içim çok kalabalık. Kendi kalabalığında boğulur bazen insan. Bazen herkes sıkılır yaşadığı hayattan. Ne yapmak gerekir o zaman? Kendine yaklaşmak mı, yoksa kendinden kaçmak mıdır çözüm? Son sigarasının da sonuna gelmişse çaresiz midir insan? Cepleri boş, önüne duran sigara paketi boş, bira şişesi boş ve en önemlisi de kalbi boş. İyi geceler arkadaşlar, iyi geceler bandırma.. Kendinize çok yakın, bi o kadar da uzak olmanız dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradanlık
Poetryuyuyorum yıllarca uyanıp ellerimi ve yüzümü yıkıyorum günü yıkıyorum aynamı yumrukluyorum hüzünlere kedere acıya sigara yakıyorum meçhule giden denizleri yakıyorum ellerimi ceplerime atıyorum alkollüyüm tabii sevmek mi ne münasebet ben seni...