Keyfiniz yerindedir umarım.
No pertenezco aquí.•|
Bazı anlar vardır, kelimeleri kullanmak için çok yorgun ve korkak hissedersiniz. Anlatmadığınız her şey birikmiş, boğazınızda kalıcı bir yer edinmişken dökmek zor gelir. Nefes almanızı zorlaştırır lakin söyleyemez, kurtulamazsınız çünkü istemezsiniz.
Karşımdaki beden neden hâlâ toplantı salonundan çıkmadığımı sorgularken seslice yutkunmuş, önümdeki dosyayı ona doğru ittirerek başımı öne eğmiştim.
"Ben bu görevi istemiyorum."
Gelecek olan tepkiyi bildiğimden gözlerimi kapatırken masaya vurmasıyla çıkan tok ses yerimde sıçramama sebep oldu. Yüzbaşı olup, savaşlara katılmama rağmen babamın tek hareketinin çıkarttığı sesin yarattığı etki içimi titretirken sesli bir soluk verdim.
"Ne sikim saçmalıyorsun sen Jungkook? Sana görevi alır mısın demedim, görev senin. O adamı bulacak getireceksin, geri kalanı sikimde değil. Çık şimdi."
Gözlerimi devirme isteğimi bastırarak ani bir hareketle ayaklandığımda geriye doğru düşen sandalyeyi umursamamış, bakışlarımı karşımdaki bedene saniyelik olarak sabitlememin ardından arkamı döndüğümde toplantı salonundan çıkarak ilerlemeye başlamıştım. Yatakhaneye geçerek kendi odama doğru ilerlemeye başladığımda titreyen ellerimi gizlemek amaçlı ceplerime yerleştirmiş, yüzüme yerleştirdiğim egoist ifade eşliğinde askerlerin arasından geçmeye başlamıştım. Göz göze geldiğim arkadaşım ile duraksarken gözlerimi kaçırmış, peşimden geleceğini bildiğim için odama adımladığımda kapımı kapatmamıştım.
İçeri girdiğim an gördüğüm bedenle kaşlarım havalanıp gözlerim şaşkınlıkla büyürken kapıyı sertçe kapatıp kilitlemiş, bakışlarımı rahat bir şekilde yatağıma uzanmış elindeki fotoğrafı inceleyen V'ye çevirmiştim.
"Senin burda ne işin var?"
"Benim kim olduğumu anlarsın sanıyordum, şansına baban öğretmiş."
Kurduğu cümle ile hafifçe yutkunurken bakışları bana sabitlenmiş, elindeki fotoğrafı bir kenara bırakarak oturur pozisyona geldiğinde yanını patpatlamıştı. Anlamaz gözlerle ona bakarken sırıtmış, alaycı bir tavırla ayaklanırken karşıma dikilerek bakışlarını üzerimde gezdirmişti.
"Neden hiçbir şey söylemedin? Ülkene ihanet mi ediyorsun yoksa?"
"Alakası yok, bazı şeyleri zamanında söylemediğim için şimdi nasıl söyleyeceğimi düşünüyorum sadece. Seni ilk gördüğüm an rapor etmem gerekirdi, yapmadım. Cezası rütbemi kaybetmeme kadar ilerleyebilir."
"Peki ya şu an odanda bir kuzeylinin bulunması? Onun cezası ne?"
"İdam."
İfadesizce kurduğum cümlenin ardından bakışlarımı irislerine sabitlemiş, sesli bir nefes vererek odanın içerisinde gezmeye başladığımda bakış açıma giren açık pencerem ile sinirle soluklanıp arkamda kalan bedene doğru dönmüştüm.
"Sen neden sürekli olarak benim yanıma gelip başımı belaya sokmaya çalışıyorsun?"
Cevap vermek adına dudaklarını araladığı sırada kulağıma dolan kapı sesi ile eş zamanlı olarak ince bir tonda zikredilen ismimle irislerim büyürken hızla Taehyung'un kolunu kavramış, pencereye doğru ittirmeye başlayarak kısık sesle konuşmuştum.
![](https://img.wattpad.com/cover/335220558-288-k82036.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blume des Todes.
Fanfiction"...ve ben ömrümü seni keşfetmek uğruna adamaya hazırım, V." "Bunu kendine yapma Jeon."