Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba.
Mátame, dispárame Jeon.
Bakışlarım siyah tutamları içerisinde hapsederek ustaca gizleyen kepte gezdirirken yavaşça başımı öne eğmiş, üzerindeki üniformayı her bir detayına kadar incelerken neredeyse dikişlerini saymaya başlamıştım. Kulağıma tekrardan dolan kalın ses tonuyla yutkunmuş, şaşkınlık dolu olduğuna emin olduğum bakışlarımı Taehyung'un irislerine sabitlediğimde dediği şeye dikkat kesilmiştim.
"Yüzbaşı Jeon. Sana gelince, yıllık izninize devam edeceksiniz. Babanızın ölümüne sebep olan vatan hainlerini bizzat ben önüne sunacağım. Ağır bir dönem geçireceksin, dinlenmen daha doğru."
Bakışlarını arkamdaki bir noktaya çevirmiş, otoriter ses tonuyla konuşmuştu. Onun ses tonundan sonra kendi sesimin ne kadar cılız olduğunu hissetsem de hareketsizce karşımdaki bedenin irislerine bakıyor, tanıdık anıların kırıntılarını arıyordum.
"Asker. Yüzbaşının kalan eşyaları toplamasına yardım et, evine güvenle vardığına emin ol."
"Hayır."
Salonun içerisindeki herkes sessiz bir şaşkınlığı paylaşırken büyüyen irislerim eşliğinde arkamı dönmüş, arkadaşım ile göz göze geldiğimde aynı şaşkınlığı paylaşıyor oluşumuz gerçeği kavramama sebep olmuştu. Konuşan bendim. Seslice yutkundum, yavaşça başımı kaldırdım. Tekrardan önüme dönerek bakışlarımı binbaşına çevirdim.
"Burda kalmayı talep ediyorum binbaşım. Ben çocukluktan bu görev için eğitildim, nice ölümler gördüm, kaç binbaşının ölümüne şahit oldum.. onlardan birinin de babam olması beni ırgalamaz, izni sonlandırmak istiyorum."
Taehyung'un bakışlarındaki ifadeyi çözmeye çalışırken karşısında titremeden nasıl durduğumu sorguluyordum. İmkansızdı. En basitinden onun ensesinde V dövmesi vardı. Askerler dövme bulunduramazdı. Bu imkansızdı. Üstelik o bir Kuzeyli. Nasıl olur da bir Güneyli bir binbaşı olabilir? Yüzümdeki ifadesizliğe tezat bir şekilde içimde kopan fırtınalar kalbimi ağrıtmaya başladığında binbaşı tekrardan konuştu.
"Görevine karşı duyduğun sadakat gözlerimi yaşarttı, yüzbaşı. Elbette devam edebilirsin. Toplantı burada bitmiştir."
Kurduğu cümlenin ardından her rütbeden toplanmış askerlerin tek tek selam vererek salondan çıkmasını umursamadan Taehyung'a kitlendiğimde aynı şekilde gözlerimin içine bakıyor oluşu yutkunma isteği uyandırıyordu. Salonda nihayet yalnızca ikimiz kaldığında kulağıma dolan kapının kapanma sesiyle dik tutmak adına savaş verdiğim omuzlarımı düşürmüş, gizlediğim her bir duygum yanında kendim olduğumu hissettiğim adamın karşısında güçsüz düşerek kendilerini belli ettiklerinde sesli bir soluk vermiştim. İlk cümleyi benden bekliyor olmalıydı ki sadece susuyor, merak tohumları içeren bakışları eşliğinde beni süzüyordu.