El agente en nosotros, 9.

29 1 0
                                    

İyi okumalar dilerim.

Cálmate, Jeon.

Kulağıma dolan alacaklı gibi vurulan kapımın sesiyle gözlerimi araladığımda kuruyan damağım ile suratımı buruşturmuş, doğrularak komidinin üzerindeki suyumdan bir yudum aldığımda tekrardan kulağıma dolan ses ile sesli bir soluk vermiştim. Bardağı aldığım yere bırakarak kapıya doğru ilerlediğimde kapıyı aralamış, sabırsız bir ifadeyle kapıya vurmaya devam edecekken duraksayan arkadaşımın alnındaki boncuk boncuk ter damlaları ile panik halinde olduğunu belli eden surat ifadesini süzmüştüm.

Gözlerimi ovalayarak kapının dışına çıktığımda aralanan dolgun dudakları duyduğumuz adım sesleri ile tekrardan kapanmış, ikimizin de bakışları aynı noktaya sabitlenirken Jimin'in seslice yutkunmasıyla kaşlarımı çatmıştım.

"Ne oluyor?"

"Önemsiz yüzbaşı, odana dön. Asker, sen benimle geliyorsun."

"Ama-"

"Asker! Geliyorsun dedim."

Bakışlarım konuşan iki kişi arasında giderken olayı kavramak adına hafızamı zorlasam da ikisinin bu şekilde bir iletişim kurmaları için bir sebep bulamıyordum. Jimin bir hata yapıp bana kaçmış olsa, Jimin bir kere hata yapmazdı ki, Taehyung ile aralarında bir muhabbet geçse ve anlatmaya gelse, Taehyung onu muhattaba almazdı? Ne döndüğünü kavrayamamanın verdiği huysuzluk kaşlarımı daha da çatmama sebep olmuş, bakışlarımı Taehyung'a sabitlediğimde konuşmuştum.

"Binbaşı Kim, izniniz olursa asker bana gece devriyesi hakkında durum raporu vermek adına gelmişti. Bu saatler benim uyuyacağım saatler değildir, sizin emriniz olduğundan uyumuştum, bizim için doğal bir durum. İşleyişimiz bu şekilde, siz yeni geldiğiniz için bilmemeniz doğal. İzniniz var mı?"

"Çok konuşuyorsun yüzbaşı. Kurman gereken tek cümle ilkiydi. Boş laf kalabalığı sevmem. Asker benimle gelecek, sonra sana ne raporu verecekse verir."

Cümlesini sonlandırmasıyla beraber kaşlarım iyice çatılırken birkaç saat öncesine kadar beni kucağına çekip sarılan adamın konuşma tavrı sinirimi bozmuş, bozulduğumu belli etmekten çekinmeyerek asker selamı vermeden odama girip kapıyı sertçe kapattığımda ikisi arasında dönen muhabbeti düşünmeyi erteleyerek bedenimi yatağa bırakmıştım. Kısa süre sonra duyduğum seslerle bıkkın bir nefes vererek gözlerimi araladığımda yavaşça doğrulmuş, seslerin geldiği yere doğru ilerleyip pencerenin önünde durduğumda fısıldayarak konuşmasına rağmen sesi odama kadar gelen kişiye bakmaya çalışmıştım.  Görüş açıma giren mint yeşili saçlarla kaşlarım havalanırken üssün yol geçen hanına döndüğünü düşünmeden edemedim.

Hâlâ bir şeyler konuşsa da tek başına olması şizofren olduğunu düşündürüyordu çünkü bu sınırda telefon veya iletişimle alakalı herhangi bir aletin çekmesi için binanın üst katında olması gerekirdi, adam bahçedeydi. Kulak kabartarak ne dediğini duymaya çalıştığımda odaklanmamın ardından netleşen sesiyle dinlemeye başladım.

"Siktiğimin şerefsizi. Bir bunlarla uğraşmadığımız kalmıştı amına koyayım. Bok vardı geldi Kuzey'den lan. Kalsaydı orada kafam rahattı benim. Sikmişim ülkesini."

Sövüşleri eşliğinde elinde bir şeyler ile uğraşsa da ne yüzünü görebiliyor ne de elindeki aleti seçebiliyordum. Bir süre sonra duyduğum adım sesleri ile iyice köşeye sinmiş, gelen maskeli adama bakarak kaşlarımı çattığımda bir gün içinde ikinci kez ne döndüğünü kavrayamamanın verdiği huysuzluk bedenimi ele geçirmişti. Adamın gelmesi ile M&M saçlı adam sövmeyi bırakarak elindeki aleti karşısındaki adama uzatmış, karşılığında küçük bir kutu almıştı. Nasıl bu kadar rahat hareket edebildikleri hayrete düşmeme sebep olmuştu şayet mint yeşili adam maske bile takmamıştı. Diğer adama göre kısa boylu, daha az cüsseliydi ve saçlarından tutun vücuduna kadar asker olmadığı açıkça belliydi. Odanın içerisine doğru ilerleyerek acil durumlar adına tuttuğum tabancayı kavrayıp tekrardan pencereye ilerlemiş, seri hareketler eşliğinde camı açmamın ardından mint yeşilli adamı hedef alarak bir el ateş etmiştim. Bacağından vurulması eşliğinde yere düşen adamın ardından koşmaya başlayan diğer adama nişan alsam da gelen askerler ile onu boşvermiş, belki de ilk hatamı burada yapmıştım. Pencereden atlayarak mint yeşili adamın kafasına silahımı dayadığımda görüş açıma giren yüzü derin bir nefes almama sebep oldu. Adam kediye benziyordu amına koyayım.

Blume des Todes.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin