No Debería Ser, 7.

15 1 0
                                    

Mavi kelebekten selamlar.

¡Él no, estoy seguro!

Vücudumun her bir zerresine hükmeden titreme hissi sesli bir soluk vermeme sebep oldu. Arkadaşımın bana bir şeyler söylediğini duyuyordum lakin bir uğultudan farksızdı. Taehyung olabilir miydi? Eve geldiğinde sinirliydi ama üzerinde kan yoktu. Olsaydı görürdüm. Görürdüm, değil mi? O zaman neden V harfi? Neden istifa mektubu? Anlamıyordum. Hiçbir şeyi anlamıyordum.

Yavaşça yutkunarak doğruldum, bakışlarımı Jimin'e çevirdiğimde gözlerinde gördüğüm endişe yutkunmama sebep oldu. Titreyen vücudumu sarmaladığında, bu halde neden olduğumu sorguluyor olduğunu tahmin edebiliyordum. Beni Taehyung'a güvenmeye iten neydi bilmiyordum, onu tanımıyordum ama babamı öldürdükten sonra beni kucağında zevkten titretecek biri olmadığına emindim. Ben hislerimde yanılmazdım, herkes yanılır derler, ben yanılmam.

Gözlerimi kapatarak sesli bir nefes verdiğimde kollarımı arkadaşımın küçük bedenine sararak saçlarını okşamış, bunu yapanın o olması gerekirken benim yapmam oldukça sorgulayıcı bir durum gibi gözükse de benim için endişelenerek ağlayan arkadaşımı teselli etme gereği duymuştum. Hafifçe geri çekilerek iki elimi yanaklarına yerleştirdiğimde gözyaşlarını usulca silmiş, gülümsemiştim.

"Sıkıntı yok. Şaşırdım sadece ama aklıma gelen şey olanaksız, Jimin. Babam benim için o kadar da önemli değildi, ölmüş olması çok da bir şey hissettirmedi. Benim korktuğum bambaşka bir şey, boşver."

"O olmasından korkuyorsun, değil mi?"

"O diye bahsettiğin kim bilemem fakat aklıma gelen kişi olmadığına eminim."

"Nasıl emin olabiliyorsun Jungkook?"

"Hissediyorum."

"Hislerine güvenerek bir şeye kesin bir karar veremezsin!" Göğsüme vurduğunu hissettim. "Kendine gel Jungkook?! Sen bir Güney askerisin. Karşında ise tanımadığın bir Kuzeyli var, nasıl bu kadar güvebilirsin?!"

Bütün bedenini ele geçirdiğinin farkında olduğum sinirini kaşlarını çatıp bana bağırarak çıkartmayı sürdüren arkadaşımla aramızda oluşan kısa süreli sessizlik, onun öfkeyle soluklanıp arkasını dönmesine, benimse gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

İstemiyordum. O kişinin, kucağında gerçekten kendim olduğumu hissettiğim insan olduğunu, kokusunu bir kez daha içime çekmek için her şeyi yapabilecekmiş gibi hissettiğim insan olduğunu, düşünmek istemiyordum.

Belki Taehyung'a erken güvenmiş, erken değer vermiş ve belki de kısa anlarımıza rağmen bağlanmıştım lakin ben bunları bilmek de istemiyordum. Sadece kendim olmak, yanında gerçekten kendim olduğum insana toz kondurmamak istiyordum.

Jimin odadan çıkalı yaklaşık üç dakika oluyorken ben hâlâ aynı yerde dikiliyor, ne yapmam gerektiğini sorguluyordum. Yeni binbaşı atanacağı ihtimali gibi,  yüzbaşı da rütbe atlayabilirdi. Omuzlarımı silkerek odadan çıkmış, çıkmamla beraber selam veren askere birlikleri toplamasını emretmiştim.

🪦

Bakışlarımı karşımda hazır ol komutunda duran askerlere çevirirken sesli bir soluk vermiş, arkamı dönerek üssü korumak ile görevlendirilmiş askerlere doğru konuşmaya, daha doğrusu bağırmaya başlamıştım.

Blume des Todes.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin