4.Bölüm-Kurşun

69 8 8
                                    

Düşüncelerim, aklımın içerisinde bir çığ gibi büyüyordu. Cevapsız kalan sorularım agresif tavır sergilememe sebep oluyordu. Burada üçüncü günümdü ve üç gündür gözüme toplasan sadece 1-2 saat uyku girmişti. Uyumamalıydım. Uyuyamadım çünkü tehlike her yerdeydi. Nereden geleceğini bilmediğim bir şeydi. Üstelik kimden geleceğini bilmediğim...

Açılan kapının ardından Yağız göründü. Önce yerde uzattığım ayaklarıma baktı. Ardından gözlerime değdi bakışları. Muhtemelen neden odanın köşesinde duran yatakta yatmadığımı sorguluyordu.

"Asena, neden-" sözünü kesip bıkkınlıkla cevap verdim. "Uyumayacağımı bildiğin halde neden soruyorsun?" Kaşlarını kaldırıp kafasını aşağı yukarı salladı. Bariz şaşırmıştı tavrım karşısında.

"Bir şeye ihtiyacın var mı diye soracaktım." Çekimser tavrı muhtemelen şu günlerde farklı ve sert tepkiler vermemden kaynaklanıyordu. Arkadaşlarımın, sevdiklerimin yanında her zaman eğlenmesini bilen biriydim fakat kaçırılmışken, üstelik bana zarar verme ihtimalleri yüksek iken sert çıkışıma da şaşırmamalıydı. 

"Bu odada kamera var mı?" Ben iyice etrafı incelemiştim fakat böcek şeklinde bile bir kamera olabilirdi. Şahsen ben olsam kaçırdığım insanın odasına kamera kesinlikle koyardım. Hele o insanın kaldığı odada silah varsa. Bunların düşünme yetisi hiç mi yoktu?!

"Yok...tu." Kaşlarımı çattım.

"Yoktu derken? Sonradan konuşmasındaki amaç ne?" Yağız dudaklarını ıslatıp gözleriyle etrafı taradı.

"Senin bir gün önce kaldığın odaya elini kolunu sallayarak girebilen.." susup derin bir nefes aldı. "Hâlâ kimliğini belirleyemediğimiz şahsiyet yüzünden odana kamera konuldu ve silahların bulunduğu odaya alındın. Olası bir tehlike durumunda silahlara yakın ol, savunmasız kalma diye." Kaşlarım havalanmıştı. Bu konuya hiç bu açıdan bakmamıştım. Mantıklıydı aslında fakat takıldığım bir diğer nokta, benim kaldığım odaya giren kişinin hem aralarından olmaması, hem de hâlâ kim olduğunu bulamamalarıydı.

"Daha odaya giren ve beni bilmem kaç dakika boyunca kovalayan adamın hâlâ kimliğini tespit edemiyorsanız, kendinizi bu kadar yüksek görmemelisiniz derim." Kendinizi demiştim çünkü artık Yağız da onlardan biriydi. En azından benim gözümde. Gözlerini kısıp yeşillerini bana çevirdi.

"Seni kovaladı mı?! Ne yani, peşinden mi koştu?!" Bilmiyorlar mıydı? Ne kadar eli kolu her yere uzanıyordu bunların!

"Evet, şeye kadar... bahsi geçen deney tüplerinin olduğu yere kadar." Aklıma tekrardan gelen o insanlar... hiçbirisi hak etmiyordu bunu. Yağız'a baktığımda yeşillerinden geçen tedirginlik, fazla belli oluyordu.

"Sen, oraya girdin mi?!" İçeri girip kapıyı kapattı ve yanımda dizlerinin üzerine oturdu. Başımı ağırca salladım.

"Neyin içinde olduğumu algılamamda yardımı dokundu saolsun." Sesimdeki imaya gözlerini kaçırarak cevap vermeyi tercih etmişti. Yağız biliyordu, nasıl bir tehlikenin ve vahşetin ortasında olduğunu. Bunu bile bile buradaydı.

"Asena, bazı yerleri tam oturtamıyorum kafamın içerisinde. Yardım etmen gerekiyor." Kaşlarım benden bağımsız havaya kalktı.

"Ben sanki her şeyi çözüme kavuşturdum da, sana yardım edeceğim?" Yağız sesli bir nefes vererek benim gibi sırtını duvara yaslayıp ayaklarını ileriye uzattı.

"Benim sorularımın cevapları sende fakat senin sorularının cevapları patronda." Cevapsız kalmak şu hayatta nefret ettiğim şeylerin başını çekiyordu. İçinden çıkamadığım bir labirentteydim ve çıkmam için sadece cevaplara ihtiyacım vardı.

DENEY 309Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin