"Ashly!"Robert'ın sesiyle arkamı döndüm ve Çakır'ın kolumdaki elinden kurtularak Robert'a doğru koştum. Kollarımı boynuna doladığımda vakit kaybetmeden belimi sarmıştı kolları. Uzun zaman sonra bir arkadaşa sarılmak gerçekten iyi hissettirmişti.
"Nereye kayboldun bir anda?! Görev süresi uzatıldı, bir süre daha ortalarda gözükmeyecek olsaydın arama emri çıkartılacaktı." Robert'ın sesindeki sitem sebebiyle kıkırdadım. Geriye çekildiğimde gözleri hasar tespiti yaparcasına üzerimde gezindi. Rahatça bir nefes vererek arabanın ön kısmına yaslandı. Gözleri Çakır'a değdiğinde önce kaşlarını çattı ardından ifadesini toparlayarak bana baktı.
"Ashly bu adam kim?" Araya giren Çakır olmasaydı cevap verecektim aslında.
"Ashly kim amına koyayım?!" Çakır'ın sesini kulağımın dibinde duymayı beklemediğim için bir an irkildim. Boğazımı temizleyip konuya el attım.
"Öncelikle Ashly benim." Çakır'a döndüm. "Nickname gibi düşünebilirsin." Robert'a döndüm. Çakır'ı gösterdim. "Kendisi beni kaçırmış bulunmakta olan bir adet..." düşünüyormuş gibi yaptım. "Cani olabilir, vahşetsever olabilir, insanların acılarından zevk alan bir psikopat olabilir-" Robert şok içerisinde beni dinlerken Çakır'ın sert sesiyle sustum. Hayır korktuğun için değil, ben konuşurken bir başkası bodoslama konuştuğu için susmak zorunda kaldım.
"Yeter. Kendin hakkında konuştuğumda bana bir bok bilmediğimi söylüyorsun ya hani, sende benim hakkımda, adımdan ve soyadımdan başka hiçbir şey bilmiyorsun. Boş boş konuşup da sınırlarımı zorlama." Karşımda herhangi birisi olsaydı saygı gösterir susardım fakat karşımdaki bir psikopattan fazlası değildi. Alayla güldüm.
"Ne yaparsın? Beni de o yüzlerini parçaladığın insanların aralarına mı koyarsın?! Sen kimsin ki?!" Artık bağırıyordum. "Dur ben sana senin kim olduğunu söyleyeyim! Masum insanların ailelerini dağıtan, kafasına göre insan kaçıran, onlara hiç kimsenin ne duyduğu ne de gördüğü kimyasal maddeleri içirten veya da iğneyle damarlarına girmesini sağlayan, Rus mafyalarının bile yanında küçücük kalacağı kötülükte, iğrenç bir adamsın!" Çakır'ın yüzünde oluşan afallamış ifade karşısında bende afalladım. Gerçekleri hiç kimseden duymamış mıydı bu zamana kadar? Çakır önce omuzlarını dikleştirdi ardından bakışlarını karşıya dikti.
"Haklısın. Pisliğin, şerefsizin, psikopatın ve bunlar gibi bir sürü kötü sıfatın en önde gideniyim. Uzun zamandır bunu kendime hatırlatmıyordum, söylediğin iyi oldu." Sesinde herhangi bir his barınmıyordu. Sakindi, fazla sakindi. Robert dut yemiş bülbüle döndüğü için sadece izliyor ve olayı anlamaya çalışıyordu. Çakır yola doğru yürümeye başladığında arkasından nereye diye bağırmak istesem de bağırmadım. O kadar söz söyledikten sonra nereye diye sorsam küfür ederdi heralde. Nereye gittiğini bildiğine emindim fakat hava gerçekten fazlasıysa kararmıştı ve gittiği yeri bilse bile yeniden babasının adamları karşısına çıkabilirdi. Hiç düşünmeden ona doğru ilerledim. Düşünürsem vazgeçerdim çünkü. Birkaç hızlı adımda yanına ulaştım ve kolundan tutup durmasını sağladım. Donuk bakışları gözlerimi bulduğunda cebimden bana verdiği çakıyı çıkartıp ona uzattım.
"Ne o? Pisliğin teki olan bir adama kendisini savunabilsin diye çakı mı veriyorsun?" Alay bulaşan bakışları çakı ve gözlerim arasında gidip geliyordu. "Ben senin bildiğin- neyse ya kime ne anlatmaya çalışıyorum." Diyerek tekrardan ve bir öncekine nazaran daha hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Kolumda bir el hissettiğimde Robert olduğunu biliyordum ama dönemedim. Çakır'ın gittiği yolda takılı kalan gözlerimi oradan çekmek mümkün değildi sanki. Kırılmış mıydı bilmiyordum fakat bütün sinirimi ondan çıkardığımı hissediyordum. Haketmişti belki de ama içimde bir his vardı ve ileride çok pişman olacağımı söyleyip duruyordu. O hise içimden küfür ederek arkamı döndüm. Robert'ın gölgede koyu olan ama güneşte de rengi açılan kahveleri tedirgince gözlerime odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY 309
Novela Juvenil"Sıradaki ben miyim?" Kulağımın dibinde hissettiğim ılık nefesi sinirlerimi bozuyordu. "Zeki kadınlara zaafım var, biliyor muydun?"