Okulun koridorlarında kalabalığı yararak ilerliyordum. Çarptığım insanlara özür dilemeye fırsat bile bulamazken tek amacım çoktan 8 dakika geç kaldığım tiyatro salonuna ulaşmaktı. Aniden gelen cesaretimle, sanki oyunculuk yeteneğim üst düzeymiş gibi bulaştığım tiyatro işinde üstüne başrol olarak seçilmişken geç kalmıştım. Elimde dağınık şekilde tuttuğum kağıtları düzenlemeye çalışırken vardığımı fark edince duraksadım ve kapıyı açmak için derin bir nefes aldım.
Üzerimde hissettiğim bakışlara aldırış etmeden sahnenin önünde duran hocaya doğru ilerledim.
"Nerede kaldın kızım? Daha ilk provadan böyle yapacaksan rolünü senden çok isteyenler var.""Kusura bakmayın hocam, bir daha olmayacak." Diye cevap verirken gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim.
Hoca beni süzdükten sonra kafasıyla onaylayıp sahneye dönünce öndeki koltuklardan birine oturdum. Arada söylenecek şarkılar için müzik ekibi çalışmaya başlayacaktı. Sahnenin köşesinde sandalyede oturan kısa saçlı kız gitarını ayarlamaya çalışırken kızıl saçlı bir başka kız ona yardım etmek için gitarın takılı olduğu hoparlörün kablolarını düzeltiyordu.
Repliklerime göz gezdirmek için kağıtları elime aldım. Arkada söylenen şarkıyı mırıldanırken hızlıca altını çizdiğim yerleri okuyordum.
Tiyatroya her zaman ilgim olmuştu, ama bir gün yer alabileceğimi hiç düşünmemiştim. Ayrıca hiç yönlendirilmemiştim ve yeteneğim olduğunu da düşünmüyordum. Fakat okulda son seneme yaklaşmıştım ve önceki senelerimi boş çuval gibi geçirdiğim için üniversiteye girerken beni almaları için gösterebileceğim artı bir girişimim olması gerekiyordu.
Oyunumuz klasik bir aşk hikayesiyle alakalıydı. Muhtemelen hocamız edebiyatın en dip kuyusundan falan çıkarmıştı bu oyunu ki neredeyse kimse hiç duymamıştı bile. Helena ve Andre adlı iki gencin kavuşma hikayesini konu alıyordu. Helena'nın babası kızını pamuklara sararak büyütmüş ve erkek sinekle bile aynı odada bulundurmamış; Andre ise dönemin diğer oğlanlarına göre çok gönül çalan bir karakterdi. Oyunun sıkıcı olmaması için perde aralarında müzik ekibi görev alacaktı.
Omuzuma hafifçe dokunan parmağı hissettiğimde kafamı çevirdim ve elin sahibine baktım. Kıvırcık saçlı bir kız elinde bazı listeler ve metre ile gülümsüyordu.
"Sen Faith olmalısın, öyle değil mi?"Vücudumu ona çevirip kafamla onayladım.
"Ben Sadie, kostümlerden sorumluyum. Kostümleri tasarlamaya şimdiden başlamamızı istediler bu yüzden izin verirsen ölçülerini almalıyım."
Sözlerine aynı şekilde gülümseyerek kafamı salladım ve ayağa kalktım.Sadie ölçülerimi alırken biraz sohbet etme fırsatımız olmuştu. Okul panolarında segilenen ve hayran hayran baktığım çoğu resmin ona ait olduğunu öğrenmiştim. Kostümlerimiz emin ellerdeydi yani.
İşi bittikten sonra Sadie, diğer oyuncuların ölçülerini almak için yanımdan ayrıldığında arka çaprazımda oturan sarışın çocuk dikkatimi çekti. Kaşlarını çatmış şekilde elindeki kağıtları okuyor, arada yukarı bakıp dudaklarını oynatarak tahmin ettiğim kadarıyla ezber yapmaya çalışıyordu.
İki koltuğun arasından geçip yanına ilerledim. Kafasını kaldırıp baktığında hafifçe gülümsedim ve yan koltuğu işaret ettim.
"Selam, oturabilir miyim?""Tabiki, gel." Kapalı halde duran koltuğu benim için açtığında yanına oturdum ve sarışın çocuğa döndüm."
"Ezber mi yapıyordun?"
"Aynen, dün uyuyakalmışım ezberleyemedim. Bay Frank birazdan beni azarlayacak galiba."
Söylediği şeye kıkırdadım."Rolün ne, birlikte sahnemiz varsa belki yardımcı olabilirim."
"Keşke işin içinden çıkılacak gibi olsa, sarışınım falan diye Andre seçtiler."
Kaşlarımı kaldırdım."Ciddi misin, ben de Helena'yım."
"Oha süper o zaman, sen bana fısıldarsın olmazsa."
"Bu seferlik öyle yapalım barii." Sarışın çocuk güldü ve elini uzattı.
"Colin ben."
Uzattığı elini sıktım."Faith."
Müzik grubunun son parçası da bittikten sonra hocanın ilk sahne için bizi çağırmasıyla sahneye doğru ilerledik. İlk sahnemizde Andre, Helena'nın babasının yanına çırak olarak geliyordu. Bir süre ezberlediğimiz kısımlardan diyalogları ilerlettik.
.."İnsanların aşktan ölmesi yalandır."
Colin'in duraksadığını görünce fısıldadım.
"Aşk gözle değil, ruhla görülür."
Teşekkür eder gibi gözünü açıp kapadı."Aşk gözle değil, ruhla görülür."
İlk sahnenin bitmesiyle derin bir nefes verdim ve Bay Frank'e döndüm.
"Gayet iyiydi çocuklar, aranızdaki uyumu sevdim. Diyalogların akıcılığına çalışın yeterli. Sıradaki sahne için Charlie, Rose.."
Sahneden aşağı indim ve kenara bıraktığım kağıtlarımı topladım. Colin elini havaya kaldırıp çak yapınca gülümsedim ve bir sonraki grubun provasını izlemeye başladım..
Tiyatro kısmını sallıyorum bu arada aklıma estiği için yazıyorum jdhxğwhfğqhğxjqş