4

14 3 80
                                    

Ash
Nyx ile beraber sağ çıkmayı başardığımız bir dersten sonra kantine doğru gidiyorduk. Kendime sıcak bir şeyler alıp oradan müzik sınıfına geçecektim.

Kantine giriş yaptığımızda dün kağıtları sormak için konuştuğum kızları gördüm. Yanlarında bir de oğlan vardı. Nyx beni dürttüğünde ona döndüm.

"Bir şeyler aldıktan sonra dünkü kızların yanına gidelim mi?" Kafamı salladım fakat anlamamış gibi suratına baktım.

"Sen onlarla ne zaman tanıştın?"
Kızlardan birine baktı ve geri dönüp kafasını iki yana salladı.

"Uzun hikaye."

Birkaç parça yiyecek aldıktan sonra masaya doğru ilerledik. Kızlar gülümseyerek selam verdiklerinde dört kızın arasında tek başına kalmış çocuğun tuhaf bir şekilde hepimize baktığını gördüm.

"Faith ben kaçar." Faith başını salladığında çocuk resmen koşar adımlarla uzaklaşmıştı. Erkekleri anlamak çok zor, karizmayı çizdirmeyi sevmiyorlar.

"Eee daha daha nasılsınız, sohbetimize de doyum yok." Nyx konuştuğunda güldük.

"Hepinizle tam olarak tanışmadım galiba, Sadie ben." Sevimli şekilde gülümsedi.

"Ash." Aynı şekilde karşılık verdim.

"Nyx ben de, zaten Faith'le de tanışıyoruz. " Faith'e imalı bakışlar gönderdiğinde Faith de dudaklarını birbirine bastırdı. Biz yokken bir şeyler olmuş olmalıydı.

"Dün sahnede çok iyiydiniz, söylediğiniz şarkı size mi aitti? Cidden dile takılıyor, akşama kadar söyledim." Faith konuştuğunda gururlu şekilde Nyx ile birbirimize baktık.

"Evet ikimiz yazdık ve cidden çok uğraştırıcıydı. Herkes bu gösteri için çok emek veriyor, umarım güzel bir şey olur."

Aynı anda kafalarıyla onayladılar. "Bugün prova var mı bu arada?" Diye sordu Sadie.

"Evet son iki ders diye ayarlanmış."

Saate baktım ve sandalyemi geriye çektim. "Prova demişken, birazcık çalışmam lazım müzik sınıfında. Son ders görüşürüz olur mu?"

"Çalışmaya ihtiyacın bile yok, saf yeteneksin sen." Sadie'nin sözlerinin üstüne ona göz kırptım ve herkese el sallayıp müzik sınıfına doğru yola koyuldum.

Nyx
Üçümüz kaldığımızda kantine giren bir grup erkek dikkatimi çekti. Bunlardan ikisi Chris ve Lowell olmak üzere 5 kişiydiler. Lowell ile gözlerimiz birleştiğinde bana hafifçe gülümsedi. Karşılık vermek içimden geldi,  fakat yapamazdım çünkü dünkü açıklamalarına ikna olmamıştım. Bana provam var gibisinden bir açıklama yapıp gidip adam mı dövmüşlerdi?

Normalde olayın içine daha çok girerdim fakat işin aslının böyle olmadığını hissettiğimden dün çok kurcalamamıştım. Zaten yeterince ürkünç bir yerdi ve Faith de gitmeye çok istekliydi.

Lowell küçük bir baş hareketiyle bahçeyi gösterdi. Anladığım kadarıyla konuşmak istesiği şeyler vardı. Konuşalım bakalım aslan parçası, bakalım bugün nasıl yalanlar uyduracaksın.

Kızlara bir yalan uydurup ayağa kalktım. Sadie de girmesi gereken dersi olduğu için kalkmıştı.

Sadie gittikten sonra masada tek kalan  Faith'e döndüm.
"Lowell konuşmaya çağırıyor. Provada anlatırım, ama dün gördüğümüz yaralı çocuğu okulda görürsen dikkatli ol. Ne olduğunu ona soralım. "

Faith başıyla onayladığında dışarı çıktım ve hemen kapının önünde bekleyen Lowell'a yaklaştım.

"Nasılsın Nyx?" Gülümseyerek yüzüme baktığında içinden ne kadar salak bir çocuk diye geçirdim. Sanki dün hiçbir şey olmamıştı, milleti hayatımda ilk defa gördüğüm korku filmini aratmayan bir yerde dövmemişlerdi, üstüne bir de bizi aptal yerine koymamışlardı gibi yüzüme gülebiliyordu. Senin bir aklını alayım da gör Lowell efendi.

"İyiyim, Lowell." Net ve kısa bir cevap verip kollarımı bağladım.

"Sormadın ama ben de iyiyim." Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı.

"Ne vardı bu arada, müdür sizi çağırdığı için hesap sormaya mı geldiniz?" İçimden gülmek gelse de sustum ve ciddi ifademi korudum.

Şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Müdürün bizi çağırması mı gerekiyordu?"

"Ben ispiyoncu olmadığımın garantisini vermedim sonuçta, belki de bize güvenmek hataydı." Tırnaklarımı inceleyerek konuştuğumda dudaklarını kemirmeye başlamıştı.

"Cidden söylediniz mi? Hiçbir şey göründüğü gibi değildi ki.."

"Aha! Yakaladım seni! Yani çocuğu dövdünüz!"

Lowell bağırarak söylediğim şeye ellerini ağzıma kapatarak karşılık verince anında üstümden ittim.
"Bağırma kızım ya, duyacaklar."

"Dokunma bana yoksa sapık var diye bağırırım, hem milletin duymasından bu kadar çok korkuyorsanız yapmasaydınız canım. Söyle bakayım, o yerde ne yapıyorsunuz?" Lowell iç çekti ve ayaklarına bakarak kafasını iki yana salladı.

"Sana söylemek isterdim ama inan ki söyleyemem. Erkeklerin de kendi aralarında olabiliyor bazı sırları maalesef."

"Söylemezsen söyleme, bir şekilde öğrenirim zaten." Omuz silkerek verdiğim cevaba tek kaşını kaldırdı.

"Yaa öyle mi. Elinden geleni ardına koyma." Sırıtarak gözlerini kırpıştırdığında aslında bu manzaranın sevimli olduğunu bile söyleyebilirdim. Saçlarımı savurarak havalı bir şekilde yanından ayrılacağım sırada tekrardan bileğimden tutmasıyla durdum.

"Bu arada, cidden müdür bizi çağırmayacak değil mi? Belalıyım diyorum kızım da disiplin de yemeyelim." Gülerek başımı iki yana salladım. Bileğimdeki ellerini gevşetti.

"Merak etme, henüz bir şey yapmadım."

Ash
Müzik sınıfında yalnızdım. Arkada söylenmesi zor bir şarkı durmadan çalıyor, bense şarkıyı söyleyip kayıt alıyordum. Bu kaydı dinleyip beğenmediğim yerleri tekrar söylüyor, sonra bunu tekrar tekrar yapıyordum.

Gösteride canlı söyleyecektik. Bu yüzden hataya yer olmamalıydı. Yüzlerce ne yaptığını bilmeyen ergenin önünde yapabildiğimizin en mükemmelini yapmalıydık.

Üstümdeki hırkayı çıkarıp bir kenara attım ve camı açtım. Stresten terlemiştim. Sıralardan birine oturdum ve kaydettiğim sesi dinlemeye başladım.

Tam şarkının nakarat kısmı geldiğinde, camdan giren ve tüm notlarımı ve telefonumu yere fırlatan basketbol topuyla çığlık attım. Hemen telefonumu yerden aldım. Kayıt silinmişti, işin kötüsü şu ana kadar kaydettiklerimin en iyisiydi.

Telefonu masanın üstüne adeta fırlattım ve basketbol topunu elime alıp cama yaklaştım. Çocuğun biri eliyle güneşi engellemeye çalışırken yukarı doğru bana bakıyordu. Suçluyu bulmuştuk.

"Kanka topu atsana ya." Diye seslendiğinde kaşlarımı kaldırdım.

" 'Kanka', topu cama değil potaya atacaktın yalnız. Basketbolu az önce mi öğrendin?"

Kaşlarını çattığında güldüm. "Ben okul takımındayım, haberin olsun. "

"Seni bu performansla iki dakikalık ederler koçum." Ben dalga geçtikçe eli kolu oynamaya başlamıştı. Erkeklerle uğraşmak favori aktivitem diye boşuna demiyorum.

"Sen ne anlarsın zaten basketboldan?"

"Valla en azından arada deliği tutturuyorum. " Sarışın çocuk sabır çekip eliyle çenesini ovuşturduktan sonra tekrar yukarı baktı.

"At topumu oynayacağım ya." Gülümsedim ve kafamı iki yana salladım.

"Çalışma ortamımın içine sıçtıktan sonra sana iyilik yapamam. Attığın gibi alırsın." Camı yüzüne kapattıktan sonra kendi kendime güldüm. Gelsin bakalım, gelsin de görüşelim..

Until I Found YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin