Kapıya doğru birkaç adım attım ve kulağımı yasladım. Aralık yerden duyduğum kadarıyla içeride birden fazla erkek vardı, küfür sesleri yankılanıyordu. Neler yaşandığını göremiyordum ama içinden bir ses iyi şeyler olmadığını söylüyordu.
"Kapı mı dinliyorsun?" Arkamdan gelen sesle yerimden zıplamıştım. Anında sese döndüm ve gelen rahatlama hissiyle elimi kalbime koydum.
"Sen miydin.." Gelenin, henüz ismini bilmediğim gitar çalan kız olduğunu görünce derin bir nefes verdim. En azından içeridekilerden olma ihtimali olan bir erkek değildi.
"Sakin ol kız ben de bayılırım kapı dinlemeye." İyi bari, en azından rezil olmamıştık.
"Sen de sesleri duyup mu geldin?" Diye sordum.
"Hayı-
Kapının pat diye yüzümüze açılmasıyla çığlık atıp geriye çekilmiştik. İçeridekileri unutmak için çok yanlış bir zamandı. Kapıyı açan kollarını önünde bağlamış kumral kıvırcık saçlı çocuğun kötü bakışlarını üstümde hissedince yutkundum.
"Kimsiniz ve burada ne arıyorsunuz?"Güzel soru, ben burada ne arıyorum?
"Ay merhabaa, Nyx ben bu da Faith. Ahahtarımızı düşürdük de almaya gelmiştik." Nyx elinde düşürdüğümü asla fark etmediğim anahtarlığımı salladığında gözlerimi büyüttüm. Demek ki düşürdüğümü görüp vermek için peşimden gelmişti ve üstünde ismim yazdığı için durumu kurtarabilmişti.
Kıvırcık çocuk ciddi ifadesini biraz yumuşattı.
"İyi, aldıysanız gidin."Kafamı hızlıca sallayıp Nyx'e döndüm ve teşekkür eder gibi gözlerimi açıp kapadım.
Arkamızı dönüp gidecekken içerden gelen bir inleme sesiyle tekrardan bakmak için kapıya döndük. Yerde yatan ve yüzü kan içinde olan çocuğu fark ettiğimizde her şey için çok geçti çünkü kıvırcık çocuk da gördüğümüzü görmüştü. Aynı anda muhtemelen kıvırcık çocuğun neden geri dönmediğine bakmak için kapıya gelen bir başka çocuk da şaşkınlıkla Nyx'e bakıyordu.
"Nyx? Burada ne arıyorsunuz siz?" İçeriden yeni gelen çocukla Nyx birbirlerini tanıyorlar mıydı? Çok tuhaf şeyler oluyordu ve ben hiçbir bok anlamıyordum.
"Asıl burada ne oluyor Lowell? İçerideki çocuk iyi mi?" Adı Lowell olan çocuk ve hala adını öğrenmediğim ve gardiyan gibi kapıda dikilmeyi sürdüren şahsiyet birbirlerine bakıp yutkundular. Ardından kapıyı kapatıp yanımıza yaklaştılar.
"Hangi çocuk? Chris mi? Chris iyi misin kardeşim? Bence gayet iyi duruyor çok şükür sağlığı yerinde."
Chris kafasını salladı ve sanki ikna olmuş muyuz diye kontrol etmek için yüzümüze bakıp gözlerini kırpıştırdı.
"Hayır, az önce içeride yatan çocuktan bahsediyorum. Pardon da biz salak gibi mi görünüyoruz oradan?"
Nyx yükselmeye başladığında bileğini kavradım. Hala tek kelime etmemiştim ve uzatmak da istemiyordum çünkü böyle korkunç bir yerde asla tanımadığım bu aygırdan bozma çocuklara güvenemezdim
Lowell dudaklarını yalayıp tekrar söze girdi."Yok sen yanlış anladın, bence buranın havası yüzünden olmuştur. Temiz hava alalım mı? Hem sizin gösteri için provanız vardı oldu ona?"
Prova aklıma geldiğinde çok geç kalmış olduğumuzu fark ettim ve kafamı sallayıp Nyx'i yukarı çekiştirmeye başladım. Provamız olmasa, Nyx'in gitmeyi düşünmeyeceğini düşünüyordum ama o da teslim olmuştu.
Lowell ve Nyx önden yürümeye başladıklarında koşar adım peşlerinden gittim ve merdivene çıkmadan önce son bir kez arkamı dönüp kıvırcık çocuğa baktım. Duvara yaslanmış ve tek kaşı havada şekilde "ne var" gibisinden kafasını iki yana salladı. Kaşlarımı çatıp fark edebileceği şekilde göz devirdim ve Nyx'leri takip ettim.
Provamız bittikten sonra bizi evlerimize göndermişlerdi. Olanlar kafamı çok kurcalıyordu ama bulaşmayı da pek istemezdim. Ertesi gün kantinde otururken içten içe de uyuyordum. Ezber işi cidden zordu ve hafızamın bu aralar pek de iyi olduğu söylenmezdi. Bu yüzden gece geç saate kadar oturmak zorunda kalmıştım.
Hemen yanımda oturan Jay, elindeki kağıdı yırtar gibi sildikten sonra gördüğü şeyi beğenmemiş olacak ki sayfayı buruşturup havaya fırlattı. Hemen arkasından yaklaşan Sadie, yere düşen kağıdı eğilip aldığında bakışlarım ona çevrildi ve gülümsedim. Jay'in buruşturduğu kağıdı açtı ve inceledi.
"Sorun gözlerde, büyük çizdiğin için sanki kafa büyük gibi çıkmış ama sorun kafada değil." Sandalye çekip yanımıza oturduğunda pür dikkat ne yaptığını izliyorduk. Jay'in elinden kalemi çekip aldığında Jay şaşkınlıkla kağıdı inceliyordu. Çok küçük dokunuşlar sonrasında resmi Jay'in önüne sürükledi.
"İşte şimdi oldu. Vee selam Faith, seni görünce yanına gelmek istedim."
Gülümsedim ve kaşlarını çatmış resmi inceleyen Jay'den bakışlarımı çektim.
"Hoşgeldinn. Biz de Jay'in çizimiyle uğraşıyorduk. Gelmen iyi oldu." Ardından yine Jay'e döndüm. Kaşlarını kaldırmış ve Sadie'ye anlamlandıramadığım şekilde bakıyordu.
"Vücut hatlarını çok beğendim, cidden iyi çiziyorsun. "
"Biliyorum, iyi çiziyorum ama bir işime yaramıyor şu anlık. Sadece hobi. "
Aklıma gelen şeyle ellerimi masaya koydum ve öne doğru eğildim.
"Sadie, bence Jay tiyatro için çizimlerine yardım etmeyi çok ister. Değil mi Jay?" Gözlerimi kırpıştırıp bir Jay'e bir de Sadie'ye baktım.
Sadie'nin dudakları kıvrılmaya başlamıştı. Bu onun için iyi olurdu. Hem yetenekli bulduğu biri yardım edecekti, hem de daha az yorulmuş olacaktı. Jay için de hava hoş olmalıydı, harcanıyorum diye ağlıyordu bana.
"Bir saniye bir saniye ne çizimi ne tiyatrosu?"
Sadie hemen açıklamaya başladı.
"Yıl sonunda yapılacak gösteride tiyatroda oynayacak oyuncuların kıyafetlerini tasarlıyoruz. "
Jay geriye yaslandı ve bacak bacak üstüne attı. "Peki benim bu işten çıkarım ne olacak?"
Sadie, bana doğru kime çattık bakışı atmaya başlamışken ellerimi iki yana açıp kafamı salladım. Derin bir nefes verdi ve tekrardan konuşmaya başladı.
"Özgeçmişimizde yılsonu gösterisinde yer aldığımız gözükecek ve çizimlerimiz okul dergisinde yayınlacak. Yeterli mi senin için?"
Jay bir süre düşünür gibi yaptı. "Biraz düşünmem lazım, sonuçta benim gibi sanatçılar kolay yetişmiyor. "
Sadie gözlerini kapatıp açtı ve omuz silkti. "İstemiyorsan kalsın. Ben de çok meraklı değilim sana. Kendim halledebiliyorum."
Jay'in bozulmuş ifadesine güldüm.
"Hayır Sadie şaka yapmıştım ben, ne zaman başlıyoruz yarın mı?"♤