Bölüm 4

90 15 239
                                    

Medya; Mert

Kristale dokunan Sunay kristalin aniden boynuna doğru fırlayarak orada boşluğun sembolü ile aynı şekilde bir dövme oluşturmasına pek şaşırmış sayılmazdı. Sonuçta bu bir Atasal eserdi. Onun gariplikleri olmayacaktı da neyin olacaktı? Artık ailesinin biraz olsun kurtulma şansının olduğunu düşünen genç kız, Atasal eserin kaldığı odadan çıkar çıkmaz "Haydi bakalım özcük, şimdi de öngörümü haksız çıkar da görelim!" diye mırıldanmaktan kendini alamamıştı.



Sunay sahip olduğu ufak miktardaki umut eşliğinde Londra'ya doğru ilerlerken iki kardeş ise Narin ve kardeşi Mert ile onların sürpriz arka planı hakkında konuşuyorlardı. "Yani Aysun ailesinin yıllardır kayıp olan üyesi sensin?" Atakan, genç kıza derin bir şaşkınlıkla bir kez daha sordu. Narin, genç adamın sorusunu on yedinci defa "Hayır, benim şaşkın arkadaşım. Ben değilim, bahsettiğiniz kişi annem. Annem, babamla evlenebilmek için evden kaçtı. Aysun ailesi ise bunu kendilerine yediremediğinden annemi, kayıp üye olarak adlandırdılar. Sorgunuz bittiyse içeri geçsek? Malum hava soğuk, Mert üşümesin," diye cevaplandırdığında Gökalp, aynı şeyi on sekizinci hatta ellinci defa da anlatsa onu ilk seferki ilgiyle dinleyebileceğini fark etti.



"Ve onların diğer varislerinin hepsi birbirlerini cennete göndermekten başka hiç bir şey yapamayacak kadar beceriksiz olduğundan, O kötü amcalar," diye ekledi Mert sevimli bir gülümsemeyle. "Benim tatlı mı tatlı, güzel ablamı varis yapmak ve bunu yapabilmek içinde kayıp dedikleri annemi geri çağırmak zorunda kaldılar ama ne yazık ki babam uçtuğundan o bize katılamadı."



Atakan bir yandan Mert'in bu sözlerine istemsizce gülümserken bir yandan da küçük çocuğun montunu çıkarmasına yardım etti.



Çıkardığı montu ve Narin'in kabanını alan genç adam bunları büyük bir zevkle kardeşinin kollarına bıraktıktan sonra Mert'in elinden tuttuğu gibi sevgili misafirlerini salona doğru yönlendirmeye daha doğrusu sürüklemeye başladı. Salondaki üçlü koltuğun üzerinde, evin kedisi Defne'yi gören Mert "Aaa... Kedi!" diye bağırarak koştu ancak ikinci isminin hakkını veren Defne, gölge misali aniden kaybolunca üzgün bir şekilde koltuğa oturmak zorunda kaldı. Fırsattan istifade eden Atakan küçük çocuğun yanına otururken bir kaç dakika sonra gelen Gökalp ise minik kızıl saçlının diğer tarafına oturmuştu.



"Acaba bu sefer neler olacak?" diye düşünen gümüş gözlü genç kız üçlü koltuğu en iyi açıdan görebilmek için tam karşılarına çektiği krem rengi armut koltuğa oturdu.



Atakan, küçük çocuğun kızıl saçlarını okşarken Mert'in üzüntüyle buğulanmış kahverengi gözlerine sevgiyle baktı. Gökalp ise o sırada "Acaba bu anime fırlamasını yersem abim kızar mı?" diye düşünüyordu.



Narin iki kardeşe ve aralarında kalmış hayatın anlamını sorgulayan ufaklığa tatlı bir gülümseme ile bakarken "Acaba tüm Ataseverler böyle mi yoksa sadece bu ikisi mi çocuk sevme konusunda bu kadar beceriksiz? Mert burada normal şartlar altında yarım saatten fazla hayatta kalamaz. Neyseki benim için yani Federasyon'un en mükemmel ablası için bu süreyi uzatmak nefes almaktan bile kolay," diye düşündü. Bir kaç dakika sonra sanki hayat onun bu sorusunun cevapsız kalmasını istemiyormuş gibi Yakut salona girdi ve abilerinin arasındaki Mert'i gördü.



"Abilerimden uzak dur seni küçük, pis, kızıl hırsız!" diye kıskanç bir sesle bağıran küçük android kaşla göz arasında Mert'i yere itmiş ve yerine geçerek abilerinin sevgisinin tadını çıkarmaya başlamıştı.



Gümüş gözlü kızın şaşkın bakışları arasında biraz önce Yakut tarafından acımasızca yere atılan Mert "Şey... Kusura bakma abilerini almaya çalışmıyordum. Aslında onlar beni almışlardı desem daha doğru olur," dedi tatlı tutmaya çalıştığı acı dolu bir yüz ifadesiyle.

Kardeşimin Kehaneti Serisi 1:Lunar KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin