Bölüm 14-Neşe

8 4 5
                                    

Kardeşini kendinden uzaklaştıran Atakan “Lütfen sakin ol Gökalp!.. Beni öldürmek eline bir şey geçirmeyecek,” dedi.

Onun söylediklerine alayla gülen genç adam cebinden çıkardığı üzerinde, on iri ünlem işareti olan siyah renkli şişeyi açarak içindeki siyah sıvıya bıçağını batırdı.

Şişeyi cebine geri koyan yeşil gözlü genç adam “Cesedin elime geçecek,” dedi. Ardından yine aniden kayboldu. Atakan pürdikkat bir şekilde etrafta ilerlerken ayaklarının altında hissettiği garip titreşimle durduğu yerden geri çekildi.

Halının içinden fırlayan Gökalp, kahverengi gözlü genç adamın geri çekilerek ne kadar iyi yaptığını fark etmesini sağladı.

Gökalp’in gözleri zümrüt yeşilinin kötücül bir tonuyla parlıyordu. Aç bir canavar misali kükreyen genç adam aniden kayboldu.

Kaybolduktan bir saniye sonra Atakan’ın burnunun dibinde belirdi. Atakan son anda geriye takla atarak ondan kurtuldu. Halıya damlayan bir damla zehir evin temeline kadar erittiğinde Atakan’ın zihninde alarm çanları çalmaya başladı.

Zihnini kapatarak kendini reflekslerine bırakan genç adam kardeşinin her bir bıçak darbesinden kaçmaya çalıştı.

Atakan kaçtıkça Gökalp sinirleniyor, sinirlendikçe daha da acımasızca saldırıyordu. Her bir saldırıda Atakan’ın ömrü geometrik olarak azalıyordu.

Abisinin bacakları, kolları, vücudu boynu ve başına savurduğu her bıçak darbesinde Gökalp’in bıçağındaki zehir azalıyor ancak enerjisi artıyordu. İkisinin arasındaki kavga adeta ölümcül bir yıpratma savaşına dönmüştü.

Gökalp şişeyi yeniden çıkararak belinde beliren koyu zümrüt rengi kemerin iki eliyle kolayca erişebileceği bir yerine astı.

İki bıçağı birden zehre batıran Gökalp tekrar kaybolduğunda Atakan derince yutkundu. Ayvayı peynir ekmekle yemişti. Genç adamın önünde beliren Gökalp bıçaklarını genç adamın ensesinde birleşecek şekilde hızla savurdu.

Atakan panik içindeydi ilerlemezse amansız bir zehirle zehirlenecekti. İlerlerse de Gökalp’e zarar vermesi gerekecekti. Düşüncelerini bırak iç güdüsü bile bu durumdan onu çıkartamıyordu. İç çeken genç adam kendini serbest bıraktı. “Öldür,” diyerek gözlerini kapadı.

Genç adamın beklediği darbe, onlarınki gibi hızlı bir savaş için fazla uzun olan bir süre boyunca gelmediğinde Atakan dikkatlice gözlerini açtı.

Afra sağ koluyla Gökalp’in boynunu sıkarken sol elini ise yeşil gözlü genç adamın, şeytanice parıldayan gözlerini yakmakta kullanıyordu.

Atakan korkuyla geri çekildi. Afra’nın gözündeki ifade Şeytan’ı bile inadından vazgeçirip bağnaz bir inanana çevirebilecek kadar korkutucuydu.

“A-Afra...” diye kekeledi genç adam. “Ne-ne yapıyorsun?” sözleriyle cümlesine devam eden Atakan yere düşen hançerleri alarak Afra’ya fırlattı. Genç kızın iki metre uzağından geçen hançerler mavi alevlerle yanarak kül oldular.

Genç kıza dehşetle bakan Atakan “Bir Atakan güçsüz kalsın zaten!” dedi küskünce. “Atakan’ın başı kel ya.”

Onun bu davranışıyla kıkırdayan Afra, Gökalp’i bıraktı. Gökalp’in boş göz çukurlarının içinde ilahi bir zümrüt yeşili belirdi. Yavaşça dönen yeşil sis ağır ağır katılaşarak yeni bir çift göz küresi oluşuyordu.

“Ne ara geldin abla? Çevremdeki zamanı neredeyse durdurmuş olmama rağmen göremedim seni,” dedi Gökalp ona ait olamayacak kadar yaşlı bir sesle.

Kardeşimin Kehaneti Serisi 1:Lunar KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin