Bölüm 17- Çınar ve Çınak

11 4 11
                                    

İki kardeş, üçgen şeklindeki masaya oturmuş kahvaltı ediyorlardı. Daha doğrusu üçgen şeklindeki masanın boştaki kenarında duran Anka Kuşu heykeline bakarken tabaklarına koyduklarını sandıkları yiyeceklerle oynuyorlardı.

Gerçekte ise bırakın onların önlerindeki tabağı, sofrada bile besin maddesi namına hiç bir şey yoktu. O sırada kapıyı açarak içeri dalan Deniz “Efendilerim!” dedi korkuyla. “Bahsettiğim katiller geldi. Yalvarırım kurtarın köyümü!”

İki kardeş, sandalyelerini devrirerek ayağa kalktılar. Deniz onlara “Meydandalar!” dedikten sonra evden çıkarak meydandan uzağa koştu.

Gökalp sandalyesinin arkasına asılı olan mızrağı alıp sırtına asarken “Ne olduğu hakkında bir fikrin var mı? Birde bu silahlar nereden geldi,” diye sordu.

Atakan “Bilmiyorum,” diye mırıldanarak sandalyesini  kaldırdı. Sandalyenin altından çekip çıkardığı ağır kılıcı iki eliyle tutarak sırtına ne zaman taktığını bilmediği kına yerleştiren genç adam, onu bir iki adım arkasından takip eden kardeşi ile birlikte çıkışa doğru ilerledi.

Kapıdan çıkmadan önce kapının yanından kalkanlarını aldılar. Atakan’ın kalkanı, ağır kılıcıyla aynı boyda iki beşgen parçadan oluşuyordu. Genç adam bu parçaları kollarına  geçirdi.

Bu sırada Gökalp ise küremsi şekilli kalkanının üzerindeki girintiye mızrağını yerleştirdi. Ardından kalkanı sırtına astığında iki kardeş meydana doğru, dikkatli bir süratle ilerlemeye başladı.

Meydana dakikalar kala duraksayan iki kardeş yaşları dört ile dokuz arasında değişen oğlan çocuklarının acı dolu çığlıklarını duydular.

Atakan, ağır kılıcını iki eliyle önüne doğru uzattı. Gökalp ise kalkanın ortasındaki delikten mızrağının sapını geçirerek kalkanın eğimli kısmını mızrağın ucuyla birleştirdi.

Mızrağını iki eliyle hafifçe yukarı kaldıran yeşil gözlü genç adam kalkanın hafifçe kaydığını gördüğünde gülümseyerek mızrağının arka sapındaki elini çekti.

Atakan, kardeşinin gevşek orta tutuşu adını verdiği pozisyona geçtiğini gördüğünde. “Enerji konusunda cimrilik etmesen mi,” dedi.

O sırada üzerlerine gelmekte olan yirmi oka, Gökalp mızrağını kaldırarak cevap verdi.

Oklar, mızrağın üzerindeki kalkana çarparak tuzla buz oldu.

Sırıtan iki kardeş “Şimşek hücumu, dikkatli koşu,” diye mırıldandılar aynı anda. İkisi de bu hücumu sonunda kullanacakları için heyecanlıydı. Zirâ tekniği bundan yedi yıl  önce, Gökalp dokuz yaşındayken öğrenmişlerdi

Koşarak meydana daldıklarında girdiklerinde karşılarındaki manzaraya hayretle baktılar. Üzerlerinde Ataseverlerin Özel Harekat birliği olan Yıkılmazların üniformasının bulunduğu askerler, köyün ortasına topladıkları zavallı oğlanları titanyum uçlu kamçılarla kamçılıyorlardı.

Öfkeyle “Ne yapıyorsunuz lan siz!” diye bağıran yeşil gözlü genç adam, ona dönen iki yüz Yıkılmaz’a korkuyla baktı.  “Abi sence sıçma derecemiz kaçtır?” diye sordu Gökalp.

Kardeşine yanıt olarak derin bir sessizlik veren Atakan, bir eliyle ağır kılıcı sabit tutmaya çalışırken diğer eliyle boynundan annesinin ona verdiği kolyeyi çıkararak havaya kaldırdı. Kolyeyi gören Yıkılmazlar, ışığa üşüşen böcekler gibi onlara doğru koştu.

Onlara ulaşan ilk Yıkılmaz, “Genç efendiler için!” diye bağırarak yumruğunu savurdu.

Gökalp, onun yumruğunu mızrağıyla karşılamak istese de karşısındaki Yıkılmaz, yumruğunun hızını zerre azaltmaksızın yerini değiştirerek mızraktan ve dolayısıyla üzerine doğru gelmekte olan kalkandan kaçtı.

Kardeşimin Kehaneti Serisi 1:Lunar KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin