Bölüm 12: İkizler

11 4 38
                                    

Küçük kızın çaresizlikle dolu gözleri, kız çaresizliğinin nedenini söylemeden kapandı.

“Off... Uğraştırmasanız olmuyor,” diye iç çeken ses, aniden öksürmeye başladı. Boğmaca hastalığına yakalanan insanlarınkinden bile daha sert olan bu öksürük kesildiğinde Ses, “Sizin karşıma zorluk çıkarmanız benim için bir şereftir,” diye mırıldandı.

Gördükleriyle zaten perişan hâle gelen iki kardeşin aklına Afra geldiğinde daha da hüzünlendiler. Kelimenin tam manasıyla kimsesiz kalmışlardı.

Çaresizce oturan kardeşler ailelerinin merkez kolunu temsil etmeye mecbur kalmalarının yükünü taşıyorlardı.

O sırada Atakan'ın gözlerinde yeşilin iki farklı tonundan oluşan bir parıltı belirdi. Bu tonlardan biri oldukça ilahi bir hava yayarken diğeri oldukça şeytani bir hava yayıyordu.

Genç adam ellerini sertçe yere vurdu. “Ey, dünyanın koruyucusu, kuşların yuvası olan atmosfer! Ben ki ... Sana emrediyorum ey Atmosfer! Rüzgarını bu aracı hedefinin tersine ivmelendirmek için kullan!” sözlerinin ardından ortaya çıkan devasa kasırgayla şaşırarak doğruldu.

Aracın hafiften geriye gittiğini hisseden Atakan yumruk yaptığı ellerini aracın tavanına vurdu. “Ey toprağın böğründen doğan makine! Ey uzağı kısa eden makine! Ben ki ... Sana emrediyorum. Geldiğin yoldan geri dön!”

Aracın aniden geriye fırlamasıyla iki kardeş aracın ön tarafına doğru# savruldu. Rüzgar ve aracın iş birliği içerisindeyken araca kazandırdığı ivme o kadar hızlıydı ki büyü yapıldıktan bir saniye sonra bozulmuş ondan bir saniye sonra da Afra'nın çarptığını düşündükleri kütüğe varmışlardı.

Atakan aracın kapısına elini uzattı. Savrularak açılan kapı Gökalp'in şaşkınlığına şaşkınlık kattı.

Yavaşça inen Atakan'ın gözlerindeki yeşil renkli parıltı kayboldu. Abisinin peşinden aşağıya atlayan Gökalp, kütüğün yanına çömelmiş olan abisine katıldı.

Kütüğün üzerindeki mührün hemen altında “Dur güneşin doğuşunda. Üç çeyreğe doğru fırla. Köyün kapısı işte orada,” yazıyordu.

Fantastik edebiyatı adeta hatmetmiş olan Gökalp bir kaç adım geriye gitti ve kararlı adımlarla kütüğe doğru koşmaya başladı. Kütüğe çarpmasına ramak kala gözlerini kapatan genç adam jelimsi bir şeyin içinden geçti. Ayakları çim zemine bastığında gözlerini açan Gökalp “Şimşek reis sağ olsun. Tecrübeliyiz bu konularda,” diye mırıldandı.

Atakan kardeşinin kaybolduğunu fark ettiğinde “Acaba neyi fark ettin Gökalp,” diye mırıldanarak onun yaptığı gibi bir kaç adım geri gitti. Ardından hızla koşan genç adam kütüğün içine girdi. Açık gözleri kütüğün içindeki balla eş yoğunluktaki sıvı azot tarafından yakıldığında acıyla kapattı gözlerini.

Acı çığlıkları eşliğinde kıvranmaya başlayan genç adam tamamen şans eseri bir şekilde geçitten çıktı.

Kardeşi olduğunu düşündüğü bir şeyin üzerine düşen Atakan’ın gözleri İlahi bir yeşillikle parladı. Parıltı kaybolduğunda acının geçtiğini fark ederek gözlerini açtı.

Üzerine düştüğü şeyin dokuz on yaşlarında bir kız olduğunu fark eden genç adam panikle doğruldu. Kızın gözlerindeki yaşları fark eden genç adam, onu omuzlarından kavradı.

Yavaşça doğrulttuğu kızın göz hizasına inen Atakan “İyi misin prenses?” diye sordu. Onun bu sözlerine ufak bir kıkırdamayla karşılık veren küçük kız “Ben iyiyim ama elbisem değil,” dedi.

Küçük kızın sözleri üzerine, küçük kızın giydiği kıyafete dikkatle baktı Atakan. Elbise o kadar parçalanmıştı ki balık ağı giyse daha az belli olurdu vücudu.

Kardeşimin Kehaneti Serisi 1:Lunar KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin