12.

185 27 4
                                    

Yemin ederim yorumlarınız olmasa yazacak sey bulamicam

Saatler geçmişti. Hava iyice karardığından sokak lambaları açıldı ve tayfaya baktım.

"Beyler geç oldu gitmiyor muyuz?" Hong "Erken yaa." deyip paketten biraz daha çekirdek aldı. "Oturalım biraz daha." Diğerleri de ona katılmıştı.

İtiraf etmek gerekirse, sıkılmıştım ve hiç bir kaos yoktu. E sıkılmayayım mı? O an telefonum çaldı. Ekrandaki annem yazısını gördüğümde tarifsiz bir his tüm bedenimi kaplamıştı. Yutkunarak telefonu kapatıp yeniden cebime koyarken Jisung'un bakışlarının üzerimde gezindiğini hissediyordum. Dikkati kısa bir süre yüzüme odaklandığında bir şeyleri fark etmemesi için içten içe dua ediyordum. Derken telefonum yeniden çaldı.

Yanımda oturan Chang "Neden arıyor?" diye sormuştu. Umursamadan omuz silktim ve ayaklandım.

"Nereye gidiyorsun?" Alaycıl bir tonda cevap verdim.

"Sevgilime."

"İyi git." Eliyle kış kış yaptı.

Onlardan uzağa, parkın bir köşesine geçtim ve telefonu açtım. Cebimdeki çakmakla oynarken ne diyeceğini zaten biliyordum.

"Ne oldu?" Babam mı kapına dayandı?

"Minho neredesin?" Sesinde telaşa dair bir şey yoktu.

"Dışardayım, neden?"

"Sadece soruyorum."

"Ne istiyorsun?"

"Baban-"

"Eve kız mı attı yoksa? Beklerim. Yapmadığı şey değil." Onunla dalga geçer bir tınıyla konuşmamdan delicesine nefret ettiğini biliyordum, ancak neredeyse dört aydır belki de adını dahi hatırlamadığı bir oğlu olduğunu sadece babam geldiğinde hatırladığında, istemsizce öfkeleniyordum.

"Kardeşini alıp gideceğini söylüyor." Parmaklarımın arasındaki çakmağın varlığı sanki unutmuş gibi elimde beklettim.

"Ne zaman?"

"Bu akşam." Histerik bir kahkaha ile "Bunu söylemek için gününü mü bekledin cidden?"

"Bu kadar ileri gideceğini sanmıyordum-"

"Geliyorum." Arkama dönüp diğerlerine baktım. Kendi hallerinde konuşmaya devam ediyorlardı. Parktan hızlı adımlarla ayrıldım ve evimin üç sokak ötesinde olan annem ve kardeşimin kaldığı daireye ilerledim. Sokakları sırayla geçerken kafamdaki sesler susmuyordu.

Ya bir şey olursa?

Apartmanın önüne geldiğimde zile bastım ve beklemeye başladım. Kapı tok bir sesle açıldı. Merdivenleri ikişer ikişer çıkarken demir kapının açıldığını duyuyordum. Ayrıca bağırışma sesleri.

Haneul beni kapıda bekliyordu.

Onu canını yakmamaya çalışarak itip içeri girdim. Salonda, koltuğa oturmuş ve ayaklarını cam sehpaya uzatmış, sanki onun eviymiş gibi davranan babamın karşısında durdum.

"Vay vay," dedim gıcık bir sesle. Beni beklemediği yüzündeki kasıntı sırıtıştan belliydi. "demek bir ailen olduğu sonunda aklına gelmiş?" Ayaklarını sehpadan çekti. Kumandayı alıp televizyonu rahat bir tavırla açmıştı.

"Kendimi hatırlatmaya geldim diyelim." Haneul arkamda dururken, tişörtümü kavradı.

"Abi-" Diyeceklerini ezberlemiştim artık. Abi lütfen ona kızma, kavga etmenizi istemiyorum, ona ne istiyorsa verelim böylece bir daha gelmez değil mi? Ve en çok korktuğum. "onunla gideceğim."

Babamın yüzündeki sırıtış daha da büyüdü.

"Eğer bunu engellemek istiyorsan," Haneul'u işaret etti. "kendin gördün. Gelmek istiyor."

"Ezberlemesi için senaryo mu verdin?"

"Kendi sözleri. Ve benimle geliyor."

"Neden siktirip gitmiyorsun? Sana yakışan bu." Ayağı kalktı.

"Abi lütfen-"

"Haneul kes sesini ve odana git. Yanına geleceğim." Anneme Haneul'u işaret ettiğimde onu omuzlarından tutarak odasına yönlendirmişti. Kapanan kapı sesini duyduğumda karşımdaki adama döndüm.

"Yazık." diyerek başladım. "Demek onu alıp götürmene izin vereceğimi sandın? Sen sanki babasıymış gibi onu alacaktın ve ben öylece izleyecek miydim?"

"Minho ben onun babasıyım, gelecek dediysem evet benimle gelecek."

"Benim de babamdın. Peki ben seninle geldim mi?"

"Sana harika bir hayat vaadettim, ama elinin tersiyle köşeye ittin! Şuan bu hâldesin çünkü Haneul'un yaşındayken sana benimle gelmeni söylediğimde inat ettin. Annem için miydi Minho? Onu bir anne olarak görmediğini biliyorum." Ellerini iki yana açtım.

"Ne güzel seni de bir baba olarak görmüyorum! Bana vaadettiğini sandığın hayat, Haneul'dan uzaktı. İstediğim para, büyük bir ev ya da bunun gibi şeyler değil. Sadece bir kez olsun ben buradayken, ev gibi hissettirebilirdin." Ona bir çöpten daha değersiz hissettirdiğine emin olduğum şekilde baktım. "Yapmadın. Belki de yapmak istemedin. Bencil herifin tekisin ama biliyor musun? Bunları hatırlamaya gerek yok, Haneul'u yanıma alacağım ve benimle kalacak." Elimle kapıyı işaret ettim.

"Şimdi gidebilirsin."

"Senden mi izin alacağım?"

"Evet benden izin alacaksın, bu eve gelirken de çıkarken de benden izin alacaksın! Haberim olmadığında tek bir adım dahi atarsan, yemin ederim sana dünyayı dar ederim."

"Senin karşında baban var arkadaşın değil!" Yakamdan sertçe tuttuğunda bileğini tuttum.

"Sanki babaymışsın gibi davranmayacağım." Tişörtümün yakası, sıkıca tuttuğu için boynumu acıtıyordu. Uzun süre aynı şekilde duramayacağından, hastalıklı biriymişim gibi bir tiksintiyle geriye bıraktı. Sendeleyip yere düştüğümde, odasından Haneul'un sesi geliyordu. Ben yerdeyken bakışları bir müddet üzerimde gezdi ve yeniden geleceğim dercesine, hızlıca kapıyı çarparak çıktı.

Kısa bir süreliğine kurtulmuşuz gibi duruyordu.

Nese bayy

Kim Milyoner Olmak İster? [Minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin