Jisung sabah feci bir baş ağrısı ile uyandı. Aslında uyandı demek pek doğru olmaz, hiç uyuyamamıştı gece boyu.
Hata yapma olasılığı çok yüksekti ve bu olasılık aklından çıkmıyordu. Herkesin gözlerinin onun üzerinde olduğu ve alayla güldüğü senaryolar aklının içinde dönüp duruyordu. Endişelerini bir kenara bırakıp saate baktı, dersinin çoktan başladığını farkettiğinde yatağından fırladı. Aniden kalkmanın getirdiği baş dönmesini görmezden gelerek elinden gelen en çabuk şekilde hazırlandı ve evine çok uzak olmayan okuluna koşmaya başladı.
Nefes nefese okul kapısından içeri adım attığında onunla birlikte içeri giren birkaç kişi daha olduğunu farketti. Kim olduklarına bakmak için kafasını çevirdiğinde tanıdık bir yüzle karşılaştı. Chris'i karşısında görünce gülümsedi ve arkasından yürüyen üç kişi üzerinde göz gezdirdi.-Selam Jisung, n'aber? Heyecanlı mısın?
-Tahmin edemeyeceğin kadar çok.
-Bunu gizlemekte oldukça iyisin demek isterdim ama titreyen bacakların bunun aksini söylüyor.
Jisung şakayla karışık göz devirdi.
-Sen geleceksin değil mi?
-Evet Jisung, geleceğim. Bunu kaçıncı söyleyişim olduğunu gerçekten bilmiyorum.
-Aynen ama şimdi gidiyorum. Dersime fazlasıyla geç kaldım.
_____________
Jisung sınıf kapısının önüne geldiğinde sınıfa girmek istediği en son şeydi. Girerse herkes ona bakacak ve öğretmeni bıktıracak kadar çok soru soracaktı. Bunların yanı sıra girmek zorunda olduğunun da farkındaydı. Elini yumruk yapıp kapıyı iki defa tıklattı ve gir komutunu beklemeden sınıf kapısından içeri girdi.
Girer girmez gözleri üç arkadaşını aradı, bulduğunda ise hepsinin kendi aralarında endişeli bir şekilde konuştuklarını gördü. Tebessüm etti ve üzerindeki diğer gözleri umursamadan kendisine sorgulayıcı bakışlar atan öğretmene döndü.
-Han Jisung, geç kalma sebebini öğrenebilir miyim?
Jisung başarılı öğrenci imajını çizdirmeyecek bir bahane buldu.
-Sabahleyin test çözmek için erken kalktım, uyuya kalmışım. Geç kaldığım için özür dilerim.
Öğretmen inanmış olduğunu belli edercesine kafa salladı.
-Tamam, bir daha olmasın.
-Bir daha olmayacağından emin olabilirsiniz.
Jisung hızlı adımlarla sırasına geçtiğinde merakla ona dönen üç yüzle karşılaştı.
Önce Jeongin konuştu.-Nerede kaldın? Popüler üçlü bile senden önce geldi.
Jeongin'in söylediği ile Jisung üçlünün oturduğu tarafa baktı. Hyunjin ile Changbin konuşuyor, Minho ise uyuyordu.
Felix Jisung'un nereye baktığını merak etmiş , kafasını üçlüye çevirmişti.
Changbin ile konuşan Hyunjin üzerinde bakışlar hissetmiş ve kafasını çevirip doğruca çilli çocuğa bakmıştı. Felix kırmızının binbir çeşit tonuna bürünmüş ve kafasını çevirmişti ama çok geçti.
Hyunjin çoktan Felix'e gülmeye başlamıştı bile. Gülerek
Changbin'in konuşmasına geri döndü.-Sonra bende adama gömdüm kafayı-Lan sen ne gülüyorsun?
Hyunjin gülümsemesini yüzünden sildi.
-Ne gülmesi, gülmüyorum.
-Neyse.
Changbin aynı heyecanla anlatmaya devam ederken Hyunjin'in aklı hâlâ çilli çocuktaydı.
____________
Jisung okuldan izin alıp iki ders erken çıkmıştı.
Akşam olacak gösterisine hazırlanacaktı. Arkadaşları her ne kadar onu dünkü çalışmasının yeterli olduğu konusunda uyarsalarda Jisung'un içi rahat değildi. Son âna kadar çalışacaktı. Jisung zamanın yavaş geçeceğini düşünse de şans ondan yana olmamış ve gösteri zamanı gelmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
still loving you
NouvellesBir müzik grubunda elektro gitar çalan Minho,arkadaşının ısrarı üzerine bir buz pateni gösterisini izlemeye gittiğinde yolları Jisung ile kesişir.