"Yardım edeyim mi?" Diye sordum sanki kendisi yapamazmış gibi."Fark etmez" deyip gitti. Bende peşinden gittim. Tam kapıdan çıkacakken Neriman beni kolumdan tuttu.
"Nuriye bir şey soracağım."
"Tabii"
"Siz sevgli misiniz?" Ne diyeceğimi bilemiyordum. Hayır desem yanlış anlar mıydı?
"Eee henüz değil."
"Anladım"
"Neyse ben Şükrü'nün yanına gideyim." Odadan çıkmış mutfağa gitmiştim. Şükrü cezveyi ve fincanları çıkarmış kahveyi arıyordu. "Şükrü ben ne yapayım"
"Sen fincanların içine 1 er çay kaşığı şeker koy." Tezgahın üstünde ki şeker sandığım ama aslında tuzu fincanların dibine 1 er tatlı kaşığı kadar koymuştum. Şükrü fincanların içine bakıp
"güzelim erkencisin galiba."
"Ne diyorsun be? Ne erkencisi?" Anlamaz gözlerle Şükrü'ye bakıyordum. "Şeker yerine tuz koymuşsun bebeğim." Hemen parmağımı fincanlardan bir tanesinin içine sokup parmağımı ağzıma götürdüm. Tanrım ben ne yapıyordum. Az kalsın millete tuzlu kahve içirecektim. "B-ben özür dilerim. Şeker sandım ben."
"Sorun değil. Hadi şunların yerine şeker koy." Ben içlerini boşaltıp yerine şeker koyarken Şükrü'de kahveleri hazırlıyordu. En son kahveleri fincanlara boşaltıp Nariman'ın yanına gittik.
"Hoşgeldiniz çifte kumrular." Dedi imayla aynı zamanda kıskanç gözlerle bize bakarken. Ben Neriman'a anlamaz gözlerle bakarken Şükrü'nün sırıttığına yemin edebilirdim.
"Çifte kumrular..." diye tekrarladı koca ayaklı sessiz sessiz.
"Neriman tatlı ister misin canım?" Diye sordu. Ne? Canım mı? Beni aldatıyor olamaz! Canım dedi resmen. Neriman'da canım demesine gülümsedi. Heyecanlanmış gibiydi.
"Tabii olur." Şükrü sinirlendiğimi anlamış olacak ki bana bakıp yandan yandan sırıtmaya başlamıştı. İlgilenmiyormuş gibi yapmaya çalıştım. Ama Neriman'ın bu heyecanını gördükçe daha da sinirleniyordum. Şükrü Ayşe ablayı çağırıp
"Ayşe sütlü Nuriye getir!" Ne? Sütlü Nuriye mi? Bilerek mi yapıyordu? Neriman şaşırarak bakıp boğazını temizledi.
"Ee, şey, peki Şükrü bey"
10 dakika sonra Ayşe abla gelip tatlıları bıraktı.
"Afiyet olsun" deyip gitti. Yemeye başladığımda Neriman zorla yiyor gibiydi. Şükrü'nün yemediğini görünce
"Sen yemeyecek misin?" Diye sordum.
"Yok, ben kendi payımı akşam alacağım." Dedi imalı bir şekilde. Ne yani? Akşam beraber mi yiyecektik? Neriman ağzındaki tatlıyı yanlışlıkla tükürdü.
"İyi misin?" Diye sordu Şükrü
"İyiyim iyiyim" Deyip yüzünü buruşturdu. Ne oldu ki şimdi. Sadece, payımı akşam alacağım dedi. Yoksa...
Tatlıları yemeye bitirdikten sonra Neriman,
"Ben kalkayım artık" dedi gülümsemeye çalışırken. Niye böyle davranıyordu ki?
"Peki, gel seni geçirelim" Neriman gülümseyerek kafasını salladı. Kapıya ulaştığımızda Neriman,
"Görüşürüz, kendinize iyi bakın" dedi
"Sende, görüşürüz" diye karşılık verdik. Neriman gittikten sonra salona geçip Şükrüye
"Sen orada ne demek istedin?" Diye sordum meraklı bir şekilde
"Ne anladıysan o" Ne?
"Beraber mi yiyeceğiz?"
"Ne? Hayır"
"Diğer anladığım şeyi demek istediysen, öyle bir şey olmayacak." Dediğimde bana doğru gelip
"Kendini tutabilirsen tabii..."
"Ne demek istiyorsun sen?"
"Geçen sefer kendini güzel tutmuştun ya sanki" dedi dalga geçerek. Öpüşmemizden bahsediyordu. Tanrım doğru söylüyordu.
"Öyle bir şey olmayacak." Diye tekrarlayıp odaya çıktım. Kıyafetimi değiştirmek istiyordum. Odaya girdikten sonra dolaba doğru ilerledim. Yeni kıyafet getireceğini söylemişti o yüzden daha rahat seçecektim. Dolabı açınca gördüğüm manzarayla ağzım açık kaldı. Tanrım! Bu kıyafetler, önceki kıyafetlerden daha kötü. Ama bir şey demeyecektim. 8 saat 25 dakikanın sonunda, giyilecek kıyafet buldum. Güzel bir kıyafetti. Üzerimi değiştirip bozulan saçımı, yaralı olmayan elimle düzelttim.
3 hafta sonra...
Sonunda kolum iyileşmişti. 3 hafta işkence gördüm kolum tarafından. Şuan akşamdı ve odada oturmaktan sıklımıştım. Burası çok sıkıcıydı.
Kapıyı açıp aşağı inmeye başladım. Gördüğüm masayla gözlerimi 180 derece açıldı. Çeşit çeşit yemekler vardı. Kelle paça özellikle ortaya konulmuştu. Arkadan ayak sesleri duyduğumda arkamı döndüm. Şükrü gelip,"Hoş geldin." Dedi. Tüm gün evdeydim zaten niye hoş geldin diyorsa... Geçiştirip
"Hoş buldum" dedim. Gözüm ayaklarına gittiğinde bir şey fark ettim. Ayakları dahada büyümüşmüydü yoksa bana mı öyle geliyordu? 60 olma yolundaydı. Beni masaya yönlendirip, oturmam için sandalyeyi çekti. Oturduktan sonra kendiside oturdu.
"Neden böyle bir şey yaptın ki?"
"Öyle sorulur mu? Canım istedi"
"Neriman mı istedi?" Üç hafta önce ona canım demişti.
"Ne?"
"Üç hafta önce ona canım demiştin." Anlamaz aynı zamanda yine bana salak mısın der gibi baktı.
"Kendi canımdan bahsediyorum. Ayrıca ona canım demem seni rahatsız mı etti?"
Dedi sırıtırken. Yiyip bir yandan konuşuyorduk."Hayır etmedi. Ne zamandır arkadaşsınız?" Kesin etmemiştir
"Üniversiteden arkadaşım. Sende kuaförcü isteyince onu çağırmak istedim."
"Anladım. Bu arada bana, sevgili misiniz diye sordu" dedim. Kaşlarını çatıp
"Neden? Sen ne dedin?"
"Henüz değil dedim" ah hayır! Öyle dediğimi söylememeliydim. Yemek neredeyse boğazımda kalacaktı.
"Demek henüz değil. Ne zaman olsun istersin" dedi gülerek
"Hiç bir zaman"
"Tabii öyledir." Dedi. Gözlerimi devirip yemeye devam ettim. Sonunda yemekler bitince ayağa kalkıp, mutfağa gittim. Elimi yıkayıp odaya çıkacakken Şükrü beni bileğimden tutup duvara yasladı.
"Ne yapıyorsun?"
"3 hafta önce payımı alacağımı söylemiştim ama kolun yüzünden alamamıştım." Şaka mı bu
"Ne? Öyle bir şey olmayacak." Deyip ondan kurtulmaya çalıştım fakat beni daha sıkı tuttu. Bir eli belimde, bir eli saçımdaydı. Çam ağacı kokusu, gitmemi engelliyordu. yüzü yavaş yavaş bana yaklaşırken kendimi tutamıyordum. Çam ağacı kokusu ve beni belimden tutuşu beni tutuyordu. Sonunda dudakları, dudaklarıma değince bende kendimi tutamadım. İki bacağımı beline doladım. Odaya doğru giderken devam ediyorduk. Dudakları nazikçe beni öpüyordu. Aynı zamanda belimi okşaması beni dahada kendine çekiyodu. O sırada telefonu çaldı. Çalmasıyla oflayıp beni bırakmak zorunda kaldı. Nefes nefese kaldım. Elimi dizime koyup rahatlamaya çalıştım. Şükrü telefonu açınca,
"Efendim Neriman?" Dediğini duydum. Neriman mı? Ardından,
"Ne? Tamam sakin ol geliyoruz. Polis çağırdın mı?' dedi. Ne oluyordu? Ne polisi?
Bölüm sonu