9. Bölüm

57 4 28
                                    



Öncelikle merhaba. Sınavlar sağolsun, canlarım benim hepside bize girmeyi çok seviyorlar. O yüzden yazamadım. Asıldan yazardım ama üşendim. Neyse bir dahaki bölüm final yapıcam. Bu kadar muq bir kitabı final yapıcam diye üzülüyorum ama başka hikayelerde yayınlayacağız.

Ayrıca bu kitabı okurken beyin hücrelerinize bir şeyler oluyor mu? Bende hangi beyinle yazdıysam-
Bir saniye beyin neydi-
Ha şu kıvrımlı pembe cevize benzer kafatasımızın içindeki et parçası. Off canım sıkıldı diye boş yapıyorum şu an. Neyse siz beni boşverin kitabı okuyun. Beyninizi bir yere koymayı unutmayın.

Aradan bir kaç saat geçmişti. Şükrü bana yemek almaya kantine gitmişti. Bende tabanla boş boş bakışıyordum. Birden kapı son ses açıldı. Şükrü'nün geldiğini sandım. Hemen beni uyuyor olarak görsün diye gözlerimi kapatmıştım. Birden oda meşe ağacı kokmaya başlamıştı. Neler oluyordu? Bu Şükrü'nün kokusu değildi. Birden dudaklarımda bir baskı hissettim. Fakat bu Şükrü'nün dudaklarına benzemiyordu. Ayrıca hiç sakal felanda batmıyordu dudağıma. Gözlerimi açtığımda gözlerimin 2758 derece açılması bir olmuştu. Şükrü sanırım estetik yaptırmıştı. Çünkü bu adam Şükrü'ye hiç benzemiyordu.

"Şükrü? Ne ara estetik yaptın sen?" Adam bana salak mısın der gibi bakıyordu.

"Seni herkes salaklıklarından biliyorda ,bu kadarını ben bile tahmin etmezdim. Harbi salakmışsın sen." Ne diyordu bu adam? Bu söylediklerimin salaklıkla ne alakası var? Asıl bunu diyince kendisi salak.

"Asıl sen salaksın. Hıh." Ona küsmüştüm. Şükrü niye bana böyle davranıyordu?

"Biliyor musun? Senin triplerinle hiç uğraşamam." Ya anlayamıyordum bir adam 1 saat içinde nasıl hem estetikle bambaşka birine dönüşüp hem sesini değiştirebilirdi ki? Şükrü cebinden bir peçete çıkartıp üstüne bir kolonya döktü. Acaba kolonya nasıl kokuyordu? Hemen Şükrü'nün elindeki kolonya döktüğü peçeteyi koklamaya başladım. Neler oluyordu? Tanrım. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Sanırım koku çok güzel olduğu için kokuya bayılıyordum. Bu kadar güzel koktuğunu tahmin bile edemezdim.

2 saat sonra...

Neler oluyordu? Neden her yer bulanıktı. Tanrım. Neyseki normale dönüyordu. Tamamen normale dönünce ayağı kalkmaya çalıştım. Sadece çalıştım. Çünkü her yerim bi sandalyeye bağlıydı. Sadece ellerimi ve başımı oynatabiliyordum. Şükrü neden bunu bana yapıyordu? Sandalyeyi oynatabildiğim kadar oynatmaya çalıştım. Bir anda yere düştüm. Tanrım benim günahım neydi? Her yerim acımaya başladı. Ağlamaya başladım. Şükrü sesleri duymuş olucak ki kapıyı son ses açıp yanıma geldi.

"Nuriye ne bu halin senin? Başımıza iş açacaksın."

"BEN Mİ DEDİM SANA BENİ BAĞLA DİYE SALAK HERİF!?" Ayaklarımın uyuştuğunu fark ettim. Bu salak beni kangren edecekti. Bir adam elinde demir kelepçelerle kapıdan içeriye girdi.

"Patron emrettiğiniz demir kelepçeleri getirdim. İsterseniz ben takarım"

"Gerek yok, çıkabilirsin." Şükrü'nün bunu demesiyle adam kelepçeleri masaya bırakıp dışarı çıktı. "Şimdi söyle bakalım Şükrü nerede?"

"Salak mısın Şükrü? Karşımdasın işte."

"Ya Nuriye bak kafatasının içinde bi et parçası var. Biliyor musun? İnsanlar ona beyin diyor. Sen neden onu kullanmıyorsun? Benim Şükrü'ye benzer bir tipim mi var? Koskoca mafya babasının konuştuğu tiplere bak. Yemin ederim akıl sağlığımı yitirecem." Bu dediklerine çok kırılmıştım.

"Yani sen Şükrü değil misin?"

"Beyninin 1000/1 ini kullandığın için teşekkür ederim Nuriye ve evet ben Şükrü değilim. Ayrıca Şükrü'nün boyu 1.90 benim boyum 189,5 fark etmişsindir. Bir insan neden kendi rızasıyla boyunu yarım santim kısaltır?"

Karşımdaki adama bakmıştım. Evet, boyu 1.89,5 ben bunu daha önce nasıl fark etmemiştim. Tanrım.

Bir anda kapı son ses açıldı. Kapıdan adamın adamları geldi. Meşe ağaç kokulu adamın alnındaki damarlar belirginleşmeye başladı. Neye sinirleşmişti böyle? "Şükrü'nün yerini söyleyecek misin? Tanrı aşkına. Tam 4838 gündür onu her yerde arıyorum."

"Ya siz salak mısınız? Bad boys sokağı no 26 da arasanız bulacaksınız. Bir de salak gibi onu her yerde mi arıyorsunuz? Ayrıca Şükrü'nün yerini ölsemde size söylemem. Hıh"Adamlar bu dediğime aynı zamanda sırıtıp aynı zamanda şaşırmışlardı. Sanırım bu kadar iddialı olduğuma şaşırdılar. İkisi de odadan çıktılar. Tabii benden bilgi alamayacaklarını öğrendiler, beni çözmek için bıçak falan getirmeye gittiler.

2 gün sonra...

Aradan tam 48 saat geçmişti fakat hâlâ beni çözmek için bıçak yada makas getirmemişlerdi. Bir anda kapı son ses açıldı. İçeriye meşe ağaçlı adam ve yanında başka bir yakışıklı adam geldi. O da neydi aralarında kollarından tutuğu başına kese kağıdı geçirilmiş bir adam vardı. Neler oluyordu. Tanrım

"Açın şunun yüzünü!" birden adam adamın yüzündeki kese kağıdını çıkarmıştı. Aman Tanrım Buda neydi? Karşımda yüzü kan içinde kalmış darp izleri ile dolu Şükrü'nün yüzü vardı.

"Ş-Şükrü s-sana n-ne o-oldu b-böyle?" Meşe ağaç kokulu adam hayretle yüzüme baktı.

"Senin bu kadar zeki olduğunu hiç düşünemedim." Bunu demesi beni mutlu etmişti. Bana iltifat etmişti.

"Yaa teşekkür ederim." Adam bu dediğimede şaşırmıştı. Ama neden şaşırdığını söylemedi. Acaba neden şaşırmıştı?

"Seni uyarmıştım Şükrü. Bende senin bana yaptığın gibi sevgilini gözlerinin önünde öldüreceğim.

Flashback...

Abdurrahman Rezzaktan

"Şükrü bak sana yalvarıyorum, Berke Can'ı öldürmeyin. O benim yaşam kaynağım, hayatta en sevdiğim kişi. Sevgilim. Lütfen onu öldürme, beni öldür." Şükrü beni dinlemiyordu. Benimle düşman diye sevgilimi öldürüyordu.

Bir anda gözlerimi dibinde patlayan silah sesiyle sonuna kadar açmıştım. Hayır hayır hayır. Olamaz nolur yanlış duymuş olayım. Lütfen şu an bir rüyada olayım. Hayır her şey gerçekti. Lanet olsun.

Bu hayatta en sevdiğim insanı, sevgilimi kaybetmiştim. O gün kendine söz verdim. Bende Şükrü'ye bana yaşattığı acının 10 misliyse yaşatacaktım.

Günümüz

"Seni uyarmıştım Şükrü. Bende senin bana yaptığın gibi sevgilini gözlerinin önünde öldüreceğim."

"Abdurrahman bak o bir hataydı, pişmanım. Bir salaklık yaptım. Hem Berke Can seni aldatıyordu, elimde kanıtlarım var." Abdurrahman sonuna kadar açılmış gözlerle bana bakıyordu.

"Hayır Berke Can'ım yapmaz. Yalan söylüyorsun."

"Bana inanmıyor musun? Tamam ellerimi çöz telefonumdan o videoyu sana göstereyim." Şükrü bunu dedikten sonra adam en sonunda merakına yenil düşüp Şükrü'nün ellerini çözdü. Şükrü cebinden telefonunu çıkartıp bir video açtı.

Video otel odasında bir kamera ile çekilmişti. Videoda iki erkek vardı fakat Şükrü benim için uygun olmadığı için dışarıda izleyip geldiler. Adam tepki vermiyordu. Şükrü'nün beni alıp götürmesine izin verdi. Şükrü'yle eve geldik. Başım çok fena ağrıyordu. O da neydi? Aman Tanrım.

Eveeeetttt bölüm bu kadaaar. İnşallah beyninizi bir kenara koymayı unutmamışsınızdır.

Mafya'nın Güzeli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin