Bu güzel, muq kitabımızın finaline geldiniz keyifli okumalar. Şimdiden uyarıyım saat 04.14 de yazıyorum bunu. Kafam hiç iyi değil. Her an her şey olabilir. Hazırlıklı olun.
"Hayır Berke Can'ım yapmaz. Yalan söylüyorsun."
"Bana inanmıyor musun? Tamam ellerimi çöz telefonumdan o videoyu sana göstereyim." Şükrü bunu dedikten sonra adam en sonunda merakına yenil düşüp Şükrü'nün ellerini çözdü. Şükrü cebinden telefonunu çıkartıp bir video açtı.
Video otel odasında bir kamera ile çekilmişti. Videoda iki erkek vardı fakat Şükrü benim için uygun olmadığı için dışarıda izleyip geldiler. Adam tepki vermiyordu. Şükrü'nün beni alıp götürmesine izin verdi. Şükrü'yle eve geldik. Başım çok fena ağrıyordu. O da neydi? Aman Tanrım. Başım kanıyordu. Hayır olamaz. Şükrü fark etmiş olucak ki hemen telaşla birini aradı.
"Nuriye hemen koltuğa uzan. İlk yardım yapıcam sana." Şükrü'nün lafını ikiletmeyin koltuğa uzandım. Birden Şükrü'nün hafif çıkmış sakallarının yüzüme battığını hissettim. O da neydi? Şükrü bana suni teneffüs yapıyordu. İyi geliyordu. Kanamam durdu. Şükrü yine birini arayıp gelmesine gerek kalmadığını söyledi.
Şükrü beni kucağına alıp yatak odasına çıktı. Birlikte sarılarak uyuduk. Sabah pencereden yansıyan güneş ışınlarının yüzüme yansımasıyla uyandım. Şükrü'nün simsiyah saçlarına ve aşık olduğum yüzüne güneş ışınları vuruyordu. Şükrü gerçekten çok farklıydı. Onu gerçekten çok seviyorum.
Bir anda midemin bulunmasıyla banyoya koştum. Klozetin kapağını açıp kustum. Neler oluyordu? Tanrım. Birden Şükrü'nün 51 numara ayaklarıyla yere basarak çıkardığı sesleri işittim. Tanrım bu adamın ayağı her geçen gün büyüyordu. Hemen sifonu çekip banyodan çıktım. Kapıyı açınca Şükrü ile çarpıştım. Tanrım bu adam beni deli ediyordu.
"Nuriye ne oldu iyi misin güzelim?"
"İyiyim. Sadece üşütmüşüm, midem bulanıyor."
"Doktora gidiyoruz."
"Gerek yok."
"Gerek var mı demedim zaten. Hadi yemek yiyelim. İşkembe çorbası sipariş ettim. Birazdan gelir." demesiyle zil çalmaya başladı. Acaba kim gelmişti?
Şükrü açmaya gitti. Bende peşinden gittim. Tanrım işkembe çorbaları gelmişti. Hemen mutfağa gidip çorbaları çıkardık. Şükrü hemen içmeye başladı çorbasını ama ben içemiyordum. Şükrü fark etmiş olucak ki kaşlarını çatıp bana baktı.
"Çorbanı neden içmiyorsun Nuriye? Bir sorun mu var?"
"Midem bulanıyor." Şükrü hemen cebinden telefonunu çıkarıp birini aradı.
"Doktor hemen geliyor. Gel gel bakayım buraya." deyip sol bacağının üstüne hafifçe vurdu. Gidip Şükrü'nün sol bacağının üstüne oturdum.
Bana yemek yedirmeye başladı. "Aç ağzını uçak geliyor." Bu dediğine korkmuştum. Kocaman uçak ağzıma mı giricekti? Tanrım. Eğer bir uçak ağzıma girmeye çalışırsa ben ölebilirim. Hayır hayır böyle bir şey olamaz. Şükrü benim kötülüğümü isteyemez. Ağzımı açmadım. Şükrü kızmış olacak ki kaşlarını çatmıştı. "Nuriye aç şu ağzın." Sesi uyarıcı tondaydı. Ağlamaya başladım.
"H-hayır istemiyorum. Benim kötülüğümü nasıl isteyebilirsin Şükrü? İnanamıyorum sana." Zil çalmıştı. Çok iyi anlaştığım hatta Şükrü'nünde annesi yerine koyduğu Kezban teyze kapıyı açmıştı. İçeriye beyaz önlüklü boynunda stetoskop olan bir adam girmişti. Neler oluyordu? Tanrım bu adam kimdi böyle? Ne için gelmişti?