Ölümün benim elimden olacak

8.8K 315 141
                                    

İki perdenin arasından sızan lanet ışığın gözlerimi kamaştırmasıyla uyanmak zorunda kaldım. Yatakta doğrulmaya çalıştığımda, üzerimdeki şey beni engelledi. Bu varlığın ne olduğuna bakmak içim kafamı çevirdiğimde yağız denen mafya bozuntusu olduğunu anladım. Resmen üzerime çıkmıştı hayvan herif! Bir koluma nihayet kurtabildiğimde sırtına vurdum. Tabiki hiç etkilenmedi. Ne sanıyorsam. Kas yığını.

"Yağıızzz! Kalk üstümden" o ise mırıldanarak birşeyler söylemişti ve biraz daha üstüme çıktı.

"Sana diyorum mafya-"

"Bidaha bana mafya bozuntusu dememen için seni uyarmıştım" dedi yana kayarken. Bense üzerimdeki ağırlık kalktığı için rahatlamaya çalışıyordum.

"Kalkmıyordun ne yapayım?!"

"İyi." Dedi soğukkanlı sesiyle ve yerinden kalkıp odadaki küçük banyoya ilerledi. Bir süre sonra çıktı ve kapıyı açıp aşağı inmeye başladı. Bende yatağı bu seferlik toplamadan -her zaman toplarım normalde- onun peşinden gitmeye başladım. En sonunda mutfağa girdi ve masanın yanındaki sandalyelerden birini çekip oturdu. Bense ona anlamaz bakışlarımı atıyordum.

"Ne bekliyorsun Lara? Davetiye falan mı"

"Ne yapmam gerekiyor ki?" Cidden anlamamıştım.

"Genelde normal insanlar sabahları kahvaltı yaparlar."

"Sana kahvaltı hazırlayamam"

"Sana hazırlamak ister misin diye sormadım zaten"

"Kendin hazırla" diyip mutfaktan çıktım. Yatak odasına geldiğimde çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim. En son ayakkabılarımı giyiyordum ki bileğimden sertçe tutulup çekilmemle bu işlemi gerçekleştiremedim.

"Nereye gittiğini sanıyorsun sen!" Gözleri yuvalarından fırlarcasına ateş saçıyordu.

"E-eve"

"Sana daha kaç kere söylemem gerekiyor. G-İ-T-M-E-Y-E-C-E-K-S-İ-N!" Sonlara doğru sesi daha çok yükselmişti ve her kelimenin üstüne basa basa söylemişti.

"Benim gitmem gerek yani şey akşam-"

"Dinlemek istemiyorum. Hiçbir yere gitmiyorsun o kadar!" sanane be!

"Bırak kolumu be! Sanane hem hayat benim özgürlük benim sen ne karışıyorsun ki!"

"Senin özgürlüğün, benim kısıtladığım yerde biter." İyice sinirlenmişti. Ve sinirlenince çok korkunç oluyordu.

"Hah kısıtlarmışmış sen kim oluyorsunda-" yanağımda hissettiğim sızıyla yere düştüm. Bana tokat atmıştı. Ve ben daha bu şoku atlatamadan bileğimden tutup sürüklemeye başladı merdivenleri çıktığımızda dün kaldığımız odanın karşısındaki odaya beni ittirdi.

"Ben istemediğim sürece burdan çıkmayacaksın anladın mı?" Ne yani şimdide odaya mı kilitleyecekti.

"Bak-" daha bişey dememe izin bile vermeden kapının kilitlenme sesi duyuldu ve daha sonrada inme sesleri. Of ne yapacaktım ben bu odada! En azından telefonum yanımdaydı birilerini arayıp yardım isteye bilirdim. Telefonumu açtığımda saatin üçe geldiğini gördüm. Ben dokuz falan sanıyordum ne kadar çok uyumuştum. Mesaj kutusuna baktığımda buketten mesaj vardı.

"Bu geceki partiye geliyorsun heralde kıyafetin bende bebek akşam altıda bende ol ;)"

Nasıl gidecektim şimdi. Pencereyi açıp baktığımda ikinci kattaydım zatten. Pencerinin tam altında atlayabileceğim bir veranda vardı. En azından burdan atlayıp kaçabilirdim. Beşte çıksam anca orda olurdum. İki saat vakit geçirmem gerekiyordu. Masanın üzerinde duran bilgisayarı aldım ve yatağa oturup neler yapabileciğimi düşünmeye başladım. American horror story'yi izlemeye karar verdikten sonra herhangi bir bölümünü açtım ve izlemeye başladım. Rastgele bir bölüm açtığım için anlamam biraz zaman almıştı. Birkaç bölüm daha izledikten sonra saatin 17.18 olduğunu gördüm. Hemen gitmem gerekiyordu. Camı açıp sessizce yanda duran direkten kayıp verandaya ayağımı bastım en azından ayakkabılarım yanımdaydı. Önce onları giydim. Daha sonra direkten tekrar kayıp nihayet çimlere indim. Burası bahçenin yan tarafıydı. Ön taraftan kaçarsam belki görebilirdi. O yüzden arkada duran merdiveni alıp bahçenin duvarına yasladım. Tırmanıp duvarın diğer tarafına geçtiğimde birşeyi unuttuğumu farkettim. Telefonumu! Geri dönsem kesin yakalanırdım. O yüzden kendime yeni bir telefon edinmeliydim. Nasıl olsa bir daha buraya gelmeyecektim. Ana yola çıktığımda on dakika kadar yürümek zorunda kaldım. Çünkü burası ıssız bir yoldu ve arbalar çok nadir geçiyordu. Sonunda mini bir kamyon önümde durdu. İçinde yaşlı bir çift vardı. Kamyonun arkasına baktığımda kiraz olduğunu gördüm. Sanırım kirazdan geliyorlardı. İçerdeki teyze,

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin