Ölümüm onun elinden olacakmış. Öyledir canım ya. İçimden bu gibi cümleler kurarak bir an önce odaya çıkmaya odaklanmıştım. Bu manyağın intikam alcağı falan tutar hiç çekemem bu saatte. Odaya çıkıp önce kapıyı kilitledim sonra banyoya gittim. Makyajı ve üstümü çıkardım. Duş almaya ihtiyacım vardı. Leş gibi alkol kokuyordum. İçmesemde ortamdam dolayı oluyordu işte. Suyu ılık olcak şekilde ayarlayıp 15 dakika süren bir duş aldım. Dolaptan temiz havlularıda giyip odadaki büyük dolaptan -sanırım yağıza ait- bir çift pijama çıkardım. Alt kısmı çok büyük olduğu için sadece tişörtü giydim. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Yavaşça yatağa uzandım ve yağızı ilk günden itibaren olanları düşünmeye başladım. Sahi cidden Yağız beni neden burada tutuyordu? Herhalde babasının hayrına değil ya? Amacı neydi ve hem o beni hemde ben onu bi anda neden bu kadar sahiplenmiştik? Bu sorular kafamı kurcalarken kendimi uykunun kollarına çoktan bırakmıştım bile.
Sabah kapının tam anlamıyla yumruklanmasıyla gözlerimi yarım yamalak açtım. Ses kesilince tekrar gözlerimi kapatacaktım ki bu sefer daha yüksek bir sesle olduğum yerde sıçradım. Hala uykunun verdiği sersemlikle tam göremiyordum. Gözlerimi ovuşturup görüş alanımı açmaya çalıştım. Karşımda duran öfkeli Yağıza mı, yoksa yerde duran kırılmış kapıya mı bakacaktım. Olduğum yerde dizlerimin üstüne oturup anlamsız gözlerle Yağız'a bakmaya başladım.
"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun? Saat neredeyse 12 ye geliyor ve hanımefendi kilitli odada umursamaz bir şekilde uyuyor."
"A-anlamıyorum. Neler oluyor?" İki elini saçlarının arasından geçirerek oflayarak nefesini dışarı verdi.
"Kalk gidiyoruz." Dedi kolumdan tutup kaldırmaya çalışırken.
"Neler olduğunu öğrenmeden hiçbir yere gelmiyorum." Dedim kendimce trip atıyordum.
"Hadi ya. Öylemiymiş?" Alaycı gülümsemesiyle bana bakıyordu.
"Öyle mafya bozuntusu."
"Dünü unuttum sanma ufaklık. Hepsinin bedelini günün birinde ödeyeceksin." İçimden her ne kadar dil çıkarma isteği gelsede onu bastırmayı başarmıştım.
"Hadi gitmemiz lazım biraz önce birkaç parça eşya al yanına lazım olabilir. Aşağıda bekliyor olacağım." Bir şey dememe izin vermeden odadan çıktı. İyide burada hiç eşyam yoktu ki ?
Bende sadece telefonu alıp dün ki gece elbisesini giymek mecburiyetinde kaldım. Toplu ayakkabıları giymek istemiyordum. Salak kafam neden kıyafet almazsın ki! Ayakkabıları elime alıp yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladım. Yağız kapının yanındaki ayakkabılığa yaslanmış yere bakıyordu. Benim indiğimi farketmiş olacak ki kirpiklerinin üstünden bana baktı. Gözleri gözlerimi bulduğunda bir an korkmadım değil. O koyu kahve gözleri her zaman içimi ürpertiyordu. Yaslandığı yerden kalkıp üstüme gelmeye başladı. Merdivenin son basamağına geldiğimde tam önümde durdu. Boylarımız böyle eşitlenmiş gibiydi."Bu elbiseyle ne bok yemeyi planlıyorsun?"
"Ne demek ne bok yemek?"
"Salak olamazsın. Bu havada hasta olup başıma kalmanı istemiyorum birde git doğru düzgün bir şeyler giy."
"İyide burada hiç kıyafetim yok ki" derin bir iç çekerek suratıma boş boş bakıp kapıyı açtı.
"Yürü o zaman" eliyle kapıyı işaret ediyordu. Ayakkabıları hızla ayağıma geçirip kapıdan çıktım. Yüzüme çarpan ani soğuk beynimde uyarı etkisi yapmıştı resmen. Koşarak önümüzde duran spor arabanın koltuğuna attım kendimi. Biraz olsun ısınmıştım. Oda sürücü koltuğuna oturduktan sonra arabayı çalıştırdı. Orman yolundan çıkıp ana yol gibi bir yere çıkmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST
Mystery / ThrillerSiyah ve beyaz. Ne kadar yakın olabilirki? Biri karanlığın içinde boğulurken, diğeri nasıl bu kadar masum olabilir? (+18) içerir rahatsız olacaklar lütfen okumasın!