İlk Bölüm

10.3K 263 113
                                    

Yardımcı doktorluk için başvuru yaptığım yerlerden en çok istediğim yerden geri dönüş almayı bekliyor muydum? Hayır.

Fenerbahçe doktoru geliyor açılın!!

Annem ve babam, Bursa'da yaşıyorlardı. Tıp okumak için geldiğim İstanbul'da yakın arkadaşımla tuttuğumuz evde kalıyorduk.

"İzel! Kızım ne bu heyecan!" Yakın arkadaşım Gizem'in ani tepkisiyle bilgisayar ekranını gösterdim. Fenerbahçe'den aldığım geri dönüş mesajı onu da en az benim kadar heyecanlandırmıştı.

Elimden tutup görüşmelere hazırlamak için odama götürdüğünde ciddi bir kombin yapmaya başladı.

"Gizemciğim, bir futbol kulübüne sence bu kadar ciddi gitmek biraz garip olmaz mı?" Biraz hak vermişti. En sevdiğim pantolonumun üzerine beyaz polo yaka bir tişört verdiğinde gülümseyerek kafamı salladım.

Giyindikten sonra Samandıra'nın yolunu tuttum. Gergindim, hem de dehşet.

Tesisin kapısındaki güvenlik arabanın içine tek kaşını kaldırarak bakıyordu.

"İzel Karaca. Görüşme için geldim." dediğim şeyle elindeki listeye bakıp kapıyı açtı. Arabayı park ettikten sonra içeriye girdim.

Kapıdaki güvenliklerden biri beni görüşme salonuna götürürken oldukça heyecanlıydım.

İçeriye tanıdık olan takım doktoru Osman Beyi gördüğümde gülümsedim, samimi bir gülümseme her şeyi çözmez mi ya?

Uzattığı elini sıktıktan sonra sandalyelerden birine oturdum. Dosyam önündeydi ve şaşkınlıkla konuşmaya başladı.

"Doktor olmanın dışında, fazla da dil biliyorsun. Tercümana ihtiyacın olmadan hastalara müdehale edebilirsin. Bu büyük bir artı." Kolayca dil öğrenebilmemin işe yaramış olması o kadar güzeldi ki.

"Üstelik iki bölüm okumuşsun." Şaşkınlıkla dosyama bakıyordu. "Hem fizyoterapi hem de tıp çok zor olmadı mı? Hem de bu kadar iyi yerlerde?" Nasıl mümkün olabilir der gibi bakıyordu.

"Ancak daha önce bir yerde çalışmamışsın." Bana bakıyordu.

"Mezun olduktan sonra okuduğum üniversitenin hastanesinde çalıştım bir yıl." Anlayışla kafasını salladı.

"Okul birincisi olduğun yazıyor."

Dosyamı beğenmişti, bunu yüzünden anlayabiliyordum.

"İşin hayırlı olsun." el sıkıştıktan sonra gülümsedim.

"Şu koridorun sonunda sana ait bir oda var. Oraya yerleşebilirsin İzel." Kafamı sallayıp konuştum.

"Tamam Osman Bey." Kaşları çatılmıştı. "Abi de. Ne bu resmiyet?" Bir anda gülmeye başlayınca ben de gülümseyip kafamı salladım.

Fenerbahçe'nin samimiyetine ölürüm ya.

Osman Abi ben odaya biraz yerleştikten sonra birkaç dosyayı bana verdi.

"Sana iki tane dosya veriyorum. Bu futbolcularla sen ilgileneceksin. Daha sonra fizyoterapistlerle de görüşme sağlayabilirsin. Yapacağın tedaviye uygun diyetisyenle de konuşman gerekecek." Kafamı salladım. İki dosya!

İrfan Can Kahveci.

Arda Güler.

Öncelikle tabii ki beni takımla tanıştırmak için sahaya götürdü.

"Gençler bi' toplanın." Osman abi konuştuktan sonra Jesus dahil olmak üzere herkes yanımıza toplanmıştı.

"Yeni yardımcı doktorumuz, İzel Karaca. Birkaçınızın dosyasını ona vereceğim. Sizi de onunla tanıştırmak istedim."

Jesus Portekizce bir şeyler söylemişti. Tercüman, Osman abiye kısık sesle bir şeyler söylediğinde Osman abi kafasını salladı.

Sessiz konuşmalarına gerek yoktu, çünkü ben Portekizce de biliyordum.

"Birkaç dil bilen doktor adayı mı?"

Ona cevaben Portekizce konuştum.

"Ana dilim gibi olmasa da evet, biliyorum."

Jesus'un yüzünde güller açmıştı resmen. Tercümanlar dışında birileriyle anlaşmak onun da hoşuna gitmişti belli ki.

"Takıma hoş geldin." İrfan Can gülerek elimi sıktığında ben de gülümsedim.

"Tesadüfe bak, ilk görüşmem de seninle." dediğim şeyle İrfan da gülmüştü. Niyeyse bir arladaşlık bağı oluşacak gibi hissediyordum.

İrfanla olam görüşmemden sonra Osman abi biraz çık tesisi dolaş, evin gibi dediği için elimdeki çayla formalara bakıyordum.

"Ne güzel imzaymış." Gözlerim de uzağı görmüyordu. Miyop olduğum için birazcık.

Yaklaşayım derken biriyle ani çarpışmam sonucu elimdeki kaynar çayı koluna dökmüştüm.

"Çok özür dilerim!" Stresle konuştuğumda Mert Hakanla göz göze geldik. Sakin, bir şey yok der gibi bir şeyler mırıldandığında onu odama doğru çektim.

Yanık kremi olması lazımdı şuralarda bir yerde.

"Bunu sürelim yoksa çok canın yanar akşam." Kafasını tamam anlamında salladığında dikkatlice, canını yakmamaya çalışarak elimdeki kremi koluna yayıyordum.

"Çok, çok özür dilerim. Dikkatli olmalıydım." Mert Hakan kafasını sağa sola salladı. "Sorun yok, gerçekten." Umarım yoktu.

Komutan || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin