On Altıncı Bölüm

4.5K 201 23
                                    

Mert Hakan dediğini yapmıştı. Benim için miydi bilmiyorum ama iki tane gol atmıştı. Gol sevinci gitar değil de tokayı öpüp kameralara doğru koşmasıydı.

Bileğinde hep toka var mıydı? Ben neden fark etmemiştim ki bunu?

Aklıma çok takılmıştı. Dün geceden beri bunu düşünüyordum. Maçtan sonra attığı posta tekrar baktığımda orada da vardı, kolundaki toka...

Evde sürekli bunu düşünmekten kafayı tırlatmıştım artık.

Sera'yla buluşmak için sözleşmiştik erkenden kendimi evden atmıştım.

Sera çoktan cafeye gelmişti. Siparişini vermek için beni bekliyordu. Onu yanağından öpüp karşısındaki sandalyeye oturmuştum.

"Bizimkiler çok güzel almadılar mı maçı? 3-2 nedir ya? Seninki de iki tane gönderdi kaleye, ne düşünüyorsun?" Gülümseyerek söylediği şeyle gülümsemeye çalıştım.

"Benimki değil. Bileğindeki tokayı görmedin herhalde? Üstelik maç sevincinde de o tokayı öpmüştü. Sevgilisi var, galiba." Yüzüm düştüğünde Sera ellerime uzandı.

"Bence bir açıklaması vardır."

Omuz silkmiştim. "Ferdi'ye sorabilirim istersen?" dediği şeye olumsuz bir şekilde kafamı iki yana salladım.

"Boşver ya, önemli değil." İçimde bir burukluk oluşmuştu. Ondan hoşlanıyordum ve bunu ancak kabullenebilmiştim. Biz birinden hoşlanırdık, o bizden hoşlanmazdı.

Drama queenlik yapmasana İzel, belli değil ne olduğu.

Sen sus Allah aşkına ya.

İç seslerim birbirine girmişti.

Aniden yanağımdan öpüldüğümde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Yanımdaki sandalyeye oturan Mert Hakan'a şaşkınlıkla bakıyordum.

Sevgilisi olan biri için benimle çok yakındı. Yakın arkadaş dediğin böyle oluyordu herhalde...

Ferdi ve Sera sımsıkı sarılmıştı. Birbirlerine olan sevgileri gözle görülebilirdi. Ferdi, Sera'nın yanındaki yerini bulduğunda ne kadar yakıştıklarını bir kez daha fark ettim.

"Aile var ya." hani derler ya. Dediğim şeyle Sera kahkaha attı. "Aile misiniz siz?" Ya öyle bir anlama mı çıkıyordu? "Lafın gelişi..." dediğim şeyle gülmemek için zor duran çifte baktım.

Ferdi ve Sera kendi aralarına konuşmaya başladığında bizim aramızdaki sessizliği bozan Mert olmuştu.

"Senin için iki gol attım, dediğim gibi. İzledin değil mi? Beğendin mi?" Çocuksu heyecanına gülümsedim.

"Emeğine sağlık." Buruk gülümsemem onu tatmin etmemişti. Tokayı taktığı eliyle yüzümü ona bakmam için kendisine doğru çevirdiğinde Gözlerim tokaya takılmıştı. Gözlerine bakmak yerine, tokaya dalıp gitmiştim.

"Mert, sen sevgili mi yaptın?" Sera'nın sorduğu soruyla Mert'in kaşları çatılmıştı.

"Hayır, neden ki?"

Bileğindeki tokayı işaret ettiğinde Mert'in yüzündeki gülümseme büyümüştü. "İzel'in tokası." Şaşkınlıkla ona bakıyordum, benim mi?

"Hani Trabzon'a gitmeden önce konuşurken saçlarınla oynamıştım ya, tokan bende kaldı." Gözlerimi sıkıca yummuştum, o goller banaydı. O sevinci benim için yapmıştı.

Sera'nın kahkahası cafeyi doldurduğunda kafamı masaya gömdüm. "Neler oluyor?" Mert'in sorduğu soruya Sera gülmekten cevap veremiyordu. Sonunda sakinleştiğinde konuşmaya başladı.

"İzel, sevgilin olduğunu düşünmüştü. Attığın gollerden sonra tokayı öptün ya." Mimiklerini görmüyordum ama nasıl olduğunu biliyordum.

Kafamı kaldırıp gözlerimi belerttiğimde Sera ağzına fermuar çekmişti.

Önüme gelen saç tutamlarını kulağımın arkasına ittiğinde garip bir şekilde bana bakıyordu. "O yüzden mi gelir gelmez kollarıma atlamadın, yazıklar olsun." Koluna hafifçe vurduğumda sırıtmaya başlamıştı.

İyice dip dibeydik. Kulağıma yaklaşıp konuşmaya başlamıştı, zaten Sera ve Ferdi çifti şu an yine bizden bağımsızdı.

"Kıskandın." Adım atmak çok zordu ama ben neleri başarmıştım.

"Kıskandım." Kabul ettiğimde şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Bunu beklemiyordu, bu belliydi.

"Neden kıskandın peki?" Dürüstlüğüme karşılık sorduğu soruya da dürüstçe cevap vermemi istiyordu.

"Çünkü... Öyle." Gülümsemişti. Bu gülümseme o kadar fazla duygu içeriyordu ki. Ben söylememiştim ama o biliyordu, anlamıştı. Biz konuşmadan da anlaşıyorduk.

"Çünkü ben de öyle..." Dediği şeyle gülümsedim.

"Çünkü sen ne?" Sırıtması büyümüştü sorduğum soruyla. Cevap vermemişti.

"Tokanı ister misin?" Kafamı olumsuzca salladım. "Sana uğur getirdiyse sende kalabilir. Geri vermek istiyorsan bende kalmasın diyorsan orası ayrı tabii." dediğim şeyle kolunu omzuma atıp daha da yaklaşmamızı sağladı.

"Bak yine aynı şeyi yapacaksın, uzaklaş." dediğim şeyle geçenlerde bozulduğum şeyi kast ettiğimi anlamıştı.

"Belki de bu sefer, sen yapacaksındır?" Kafamı olumsuzca salladım. "Ben yapmam, şimdi üzülürsün falan." dediğim şeye sırıtıyordu.

"Hmm..." Tonlaması neden bu kadar hoşuma gidiyordu. Ben neden bu adama her zerremle çekiliyordum. Nasıl bir duyguydu bu? Karnımdaki şeyler o kadar garipti ki.

Omzumun üzerinde daireler çiziyordu parmak uçlarıyla. Huylanmıştım.

"Söyle bence." Neyi söylemem lazımdı? Tek kaşımı kaldırdığımda kulağıma fısıldamıştı.

"Bana aşık olduğunu." Gözlerinin içine baktım.
Sessizliğime cevap olarak konuşmaya başladı.

"Senin sürekli yanında olmak istiyorum İzel. Bazen diyorum ki neden yanında oluyorsun ki? Hangi sıfatla. Arkadaşlar bile bu kadar yan yana değil."

"Ailen olmak istiyorum." dediği şeyle yutkundum.

"Senin olmak. Senin de benim olmanı istiyorum. Birbirimizin olmanın vereceği hissi çok merak ediyorum. Sen biraz daha utanırsan olmayacak ama."

"Bence bana aşık olduğunu artık kabullenmen lazım, tam sırası..." dediği şeyle gülümsedim.

"Seni seviyorum." dediğim şeyle yüzündeki gülümseme o kadar anlamlıydı ki.

"Seni seviyorum İzel." Yanağımla dudağım arasına kondurduğu öpücükle gelen kamera sesine gülümsedim.

Onlar sayesinde albümüz olmuştu. En güzel anlarımızı yakalıyorlardı.

"Sonunda be kardeşim." Sera'nın yüzündeki sevinç görülmeye değerdi.

"Hadi bir de sarılın." Ferdi de Sera'ya ortak olduğunda gülümsedim. Bakışlarım Mert Hakan'a döndüğünde gözlerinin içine bakmıştım. Gözbebekleri büyümüştü.

Yanağına kondurduğum öpücükle konuştu.

"Oh be dünya varmış."

Gülümsemiştim, gerçekten... Dünya varmış.

Şükür kavuşturana bebeklerim ya

Komutan || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin