Herkes bu hayatta bir amaç için yaşar. Amaçsız hiçbir insan yoktur belki de bu hayatta. Yani öyle olmalıydı. Amacı olmayan bir insan neler yapardı ki? Neden devam ederdi? Nasıl devam ederdi? Veya neyi düşünerek devam ederdi?
Azad'a göre her insanın bir amacı, uğruna devam ettiği biri olmalıydı. En azından bir şeyler olmalıydı.
Fakat şu son günlerde hiçbir amacı yokmuş gibi hissediyordu Azad. Devam etmesine gerek yokmuş gibi. Zaten uğruna devam etmesini gerektirecek biri de yoktu hayatında.
O sırada aklının en ücra köşelerinden gülümseyen Ateş geldi gözlerinin önüne. Belli ki kalbi, uğruna devam etmesi gereken kişiye karar vermişti.
Önünde oturduğu pencerenin kendisine sunduğu alanlara bakarken aslında sadece bakıyordu. Gördüğü, anladığı bir şey yoktu. Sadece bakıyordu. Zaten son günlerde çok dalgın, çok düşünceliydi.
Sürekli düşünceler içinde buluyordu kendini. Kaybolmuş bir şekilde. Yolunu bulamıyor, geri dönüyordu o düşüncelerden ancak yalnız kaldığı her an yeniden dalıyordu o düşüncelere. İçinden çıkmadığını bildiği halde.
Mesela neden hala bu evdeydi? Tamam gitmek için çabalamış, sürekli olaylar çıkarmıştı ancak eğer gerçekten gitmek isterse hiçbir güç onu bu evde tutamazdı. Bunu biliyordu. Bunu çok iyi biliyordu.
Neden hala bu evde kalıyordu? Neden içinde bir yerler gitmek istemiyordu ve neden o minicik sesi dinliyordu?
Hem... Hem Ateş de kaç gündür eve gelmiyordu. Evet bir de o vardı. En son bahçe girişinde oturup konuştukları günden sonra ne Ateş'i görmüş ne de ondan en ufak bir haber almıştı.
Bir yani merak ederken, merakla yolunu beklerken diğer yanı ise tepkisizce bekliyordu. Neyi beklediğini bilmeden sadece bekliyordu.
Acaba kırmış mıydı onu? Sonuçta karşısında affedilmeyi bekleyen bir insan varken kendisi affedemediğini söylemişti. Eğer biri bunu söylemiş olsa Azad kalp kırıklığından ölürdü herhalde. Ancak o düşünmeden söylemişti işte. Ateş'in ne halde olacağını düşünmeden.
Söylediği sözler için pişman mıydı bilmiyordu. Ancak o sözlerin doğru olduğunu biliyordu. Evde sürekli taşkınlık çıkardığı günlerde düşünmüştü affetmeyi, hatta denemisti de.
Ateş uyuduğu sıra yanına gidip yüzünü izlemiş, yaptığı şeyleri düşünmüş, kendisini, geçen zamanı ve diğer her şeyi düşünmüştü. Affetmeyi de düşünmüştü.
Ancak affedemediğini fark ettiği her an neye sinirlendigini bilmeden sinirlenmiş ve türlü sebeplerle Ateş'i uykularından uyandırmıştı.
Tüm bir haftaya geriden baktığında o yaptığı tüm her şeyin aslında tepkileri olduğunu biliyordu. Azad hayatı boyunca böyleydi. Bir şeye kızdığında, üzüldüğünde veya kararsız kaldığında, karar veremediğinde, kafası karışık olduğunda taşkınlık çıkararak tepkilerini gösterirdi.
Mızmız olurdu, bir şeyi beğenmezdi, çabuk sıkılırdı, sürekli tavırlı olurdu ama elinde olmadn yapardı. Hep böyle olmuştu bu. Öyle de devam edecekti.
Düşünceler içinde kaybolduğunu fark ettiğinde oturduğu yerden kalkan Azad önce ne yapacağını bilmeden etrafına bakmış daha sonra ise yavaşça önce odadan çıkmış sonra da alt kata inmişti.
Ancak ne yapacak bir şey bulabilmiş, ne konuşacak birini bulmuş, ne de sıkıntısı geçmişti. Bu ev sıkıntı veriyordu şuan kendisine bunun farkındaydı. Bu evden çıkmak istiyordu, yoksa daha kötü olacağını, daha huysuz olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İbne
Teen FictionBir intikam uğruna çıktığı yolda pişman olup aşık olacağını nereden bilebilirdi ki?