Şarkılar:
Rana Türkyılmaz, Unutulur değil mi?
Yasir Miy, Gidiyor musun?
Dedublüman, Çözemezsin
**
Ölüm.Hayatın en büyük gerçeği buymuş meğer.
Bugün anladım.
Ölüm.
Hayatta çaresi olmayan tek şeymiş meğer.
Bugün anladım.
Ölüm.
Ölüm kadar çaresiz hissettiren bir şey var mıydı? Yoktu. Kimse hiç bir şey yapamazdı ölen birisine. Kimse ölen birisini geri getiremezdi.
Ölen birisini özlemek de bu dünyanın en büyük çaresizliğiymiş.Bugün anladım.
"Babaanne, annem ile babam neden beni sevmiyor?"
Bakışlarımı mezara toprak atan adamlara, amcalarıma çevirdim. Üç gün sonra miras için birbirlerine düşeceklerini, içten içe halay çekmek istediklerini bilmesem gözlerindeki yaşlara inanacaktım.
"Bilmiyorum kızım, ama ben seviyorum yetmez mi?"
Arkamda abim, Efsun ve neden burada olduğunu bilmediğim Alar vardı. Neden buradaydı bilmiyordum. Neden daha iki gün önce tanıştığı birisinin yanında oluyordu, bilmiyordum ama buradaydı.
"Yeter babaanneciğim, sen yanımda olduktan sonra bana hiç bir şey olmaz."
Herkesten ayrı bir köşede ağlayarak izliyordum. Her şey birazdan son bulacak, herkes unutacaktı acımızı. Acımı. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Her yerde mezar vardı, acılar vardı. İnsanların sevdikleri yatıyordu o mezarlarda.
İleride, mezarların arasındaki çiçekçi dikkatimi çekti.
Begonya. Begonya sever babaannem. Begonya var mıdır orada?
Kendimi zorlayıp çiçekçiye doğru ilerledim. Çeşit çeşit çiçek vardı ama begonya görememiştim. Çiçekçinin önünde durup abiye seslendim. "Abi begonya var mı?"
Saçları bembeyazdı. Yüzü kırışmıştı, 50'lerinin sonunda olmalıydı. Çiçeklerle ilgilenmeyi bırakıp bana döndü.
"Var kızım, vereyim mi?"
Başımı salladım.
"Kaç tane vereyim?"
Duraksadım. Bir mezara kaç tane çiçek ekilirdi? Ben bilmiyordum, bir mezara kaç tane çiçek ekilirdi. Adam duraksadığımı anlayıp birkaç tane begonya uzattı, parasını verip geri döndüm.
Az sonra herkes gitmiş, sadece ben, abim, Efsun ve Alar kalmıştık.
Gözlerimi silip mezara doğru yaklaştım. Elimdeki begonyaları kenara koyup etrafa bakındım, toprağı kazabilmek için kürek gibi bir şeye ihtiyacım vardı ama etrafta yoktu. Hiç bir şey bulamayınca ellerimle eşeledim toprağı. Islak toprak parçacıkları tırnaklarımın arasına giriyor, küçük taşlar parmak uçlarıma batıyor ve kanatıyordu. Acıtıyordu da parmaklarımı aslında ama umursamadım, daha büyük bir acım vardı çünkü. Yeteri kadar eşeleyince begonyayı alıp toprağın içine yerleştirdim ve etrafını toprakla kapattım. Birkaç dakika duraksadım. Kimsesiz kalmış olmanın yükü omuzlarımdaydı ve çok acıtıyordu. Bütün begonyaları ağlayarak ektim. Gözlerimi mezara dikip baktım öylece. Toprağın altında babaannem vardı. Parmaklarıma indirdim gözlerimi yavaşça, parmak uçlarım parçalanmıştı ve kanıyorlardı.