şarkılar;
Sezen aksu, el gibi.
Yasir Miy-Çağan Şengül, seni kaybettim.
Tolgahan Tarıoğlu, Bu kalp.
**
Hayatta bazı dönüm noktaları vardı. İnsanların canını çok acıtan ama hayatını tamamen değiştiren. Ne olacağını bilmeden seçtiğimiz kararlar hayatımızın yönünü belirliyordu. Bizim küçük bir seçim olarak gördüklerimiz, genellikle hayatımızı kökünden değiştirecek seçimler oluyordu. Şimdi seçeceğim şey hayatımı belirleyecekti ve bu seçim o kadar da zor gelmiyordu gözüme. Sorun şuydu ki, seçmek istediğim hayatın karşıma ne çıkaracağını bilmiyordum. Tam olarak da bundan deli gibi korkuyordum.Atalay ailesinin evinin önündeydim. Şimdi ya o evde yaşamaya devam edecek ve hayatımı daha da mahvetmelerine izin verecektim ya da eşyalarımı alıp Efsun'lara gidecek ve hayatın bana getirdiklerine göz yumacaktım.
Efsun'lara gidip hayatın getirdiklerine göz yummak daha mantıklı bir seçenek olarak gözükse de korkuyordum. Bilmediğimden korkuyordum, daha sonra ne yapacağımı bilmediğimden. Kapının önündeki iki basamağı çıkıp zile bastım. Hizmetlilerden birisi açtı kapıyı.
"Hoş geldiniz, Seren hanımlar yemeğe başlamak için sizi-"
Kapı direkt olarak salona açılıyordu ve ben buradan annem ile babamı görebiliyordum.
Sudeyi ise görmemeyi tercih ediyordum.
İçeriye girip merdivenlere doğru ilerledim. "Çok kalmayacağım Elif, söyle onlara her zamanki gibi beni beklemeden başlayabilirler, sıkıntı yok." Beni duyduklarını biliyordum. Sadece onların yüzüne karşı konuşmayı kendime hakaret olarak gördüğümden aynı zamanda karşı karşıya olduğumuzda cesaretimin kırıldığını, söylemek istediklerimi söyleyemediğimi de bildiğimden yüzlerine bakmadan konuşuyordum. Böylesi çok daha iyiydi.
Odama çıkıp dolabımdaki büyük valizi çıkardım ve yatağımın üzerine koydum. Benimle birlikte Elif de peşimden gelmişti. Burada kalan üç beş kıyafetimi sıkıştırmaya başladım.
"Ahsen hanım, babanız-"
O adam benim babam değil ki, demek istedim. Ama diyemedim.
"Çok kalmayacağımı söylemiştim."
"Babanız sizi bekliyor-"
"Her zaman beklemiyordu, şimdi bekleyesi mi tutmuş Elif?"
Arkasını dönüp odadan çıktı. Komodinin üzerindeki fotoğraflarımı da valize sıkıştırdım. Yedek şarj aletimi, kitaplarımı ve birkaç özel eşyamı daha alıp valize koydum. Valizim ile arabamın anahtarını da alıp odadan çıktım.
Bu seçim belki hayatımı daha da kötü hâle getirecekti belki de çok güzel olacaktı bilmiyordum ama bir karar vermiştim ve peşinden gidecektim, sonunda ölüm bile olsa.
Merdivenleri indiğimde yemek masasına doğru döndüm. Arabanın anahtarını öne doğru uzattım.
"Aldım ben bunu, koymaz size bence. Hem bana aldığınız ilk hediyeyi de size bırakacak değildim."
Hepsi yemeği bırakmış bana bakıyordu. Üzülmüşe benzemiyorlardı ama çok da umrumda değildi.
Babam öylece bakmayı bırakıp, "Nereye gittiğini sorabilir miyim sevgili kızım?" Diye sordu.