Yoruldum
...
"Şimdi ki dersiniz kime?"
"Yoongi hocayla" Başını aşağı yukarı sallayan Felix masada arkadaşının karşısına ve sevgilisi Jeonginin yanına oturmuştu. Jisung; elini masa altından tuttuğu sevgilisine bakarken başını eğmiş ve Minhonun parmaklarının baldırı üzerinde nasıl usul usul gezdiğini izlemişti. Rahatlatmak istercesineydi hareketleri, Jisung'un kalabalık ortamlardan hoşlanmadığını biliyordu şeytan. Ona yardım ediyordu "Kalkalım mı meleğim?" Kulağına fısıldanan sözlerle başını aşağı yukarı sallamakla yetinmişti melek oğlan. Masanın öbür ucunda oturan Yeonjun; Minho'ya kötü bakışlarından atarken ikili ayaklanmıştı, belini kavradı sevgilisi; lacivert saçlı meleğin. Onu ilerletecekti "Ah, Hyunjin. Günaydın" ta ki karşılarına o şeytan çıkana kadar
"Günaydın Jisung, ve.. Minho"
"Günaydın Hwang" yalnızca bu iki kelimeyi söylemekle yetinmişti Minho. İkisi arasında görünmez bir gerginlik duvarı vardı resmen, gri saçlı şeytanın sevgilisinin belinde dinlendirdiği eli sıklaştı. Sahiplenme dürtüsüne engel olamıyordu, Hyunjin'e bu konuda kızmasada durdurulamaz bir kıskançlık alevi vardı içinde "Gidelim" Minho'nun komutuna karşılık onun belini sıkı sıkı saran elini tutmuş ve kendinden ayırmaya çalışmıştı lacivert saçlı melek oğlan. Her şeye rağmen daha hassas olmaları doğru olandı, uyarıcı bir bakış attı Jisung sevgilisine "Acelen ne, Hyunjin'e vermem gereken birkaç not var"
"Sonra verirsin"
"Neden, çok önemli bir işin mi var?" Demişti Hyunjin ellerini bol kot pantolonunun cebine koyup oğlana bir adım daha atarak, uzun ve salık bıraktığı siyah saçlarıyla tapılası görünüyordu- ki çoğu göz onu süzmekten geri durmuyordu "Derslerden önemli bir şeyler mi yani?" Sinirliydi melez, karşısında duran şeytana yaptığı her şey için sinirliydi. Ve Jisung bu herife güvenmiş olsa da onun güveneceği yoktu. Alayla bir gülüş firar etti gri saçlı şeytan oğlanın dudaklarından, ardından parmakları usul usul sevgilisinin bel oyuntusunu okşadı, sanki Hyunjin'in gözüne sokmak istiyor gibiydi bu durumu "Sevgilimle yalnız kalmak istemem yanlış mı? Oysa benim için önemli Hwang"
"Minho, notları vereyim gidelim tamam mı?"
Jisung tekrar sevgilisine dönüp gözlerini açarak uyarmıştı onu. Başı yeniden Hyunjin'e döndüğünde ona tatlı bir gülümseme sunarak kitapları arasındaki büyü notlarını aramaya başlamıştı "Çıkıyor musunuz siz?" Demişti siyah salık saçlarını bileğindeki toka yardımıyla yukarıdan bağlamaya başlayan Hyunjin. Yarı şeytan yarı melekti fakat; yalnızca şeytan formunda gezebiliyordu "Çıkıyoruz, bilmiyor muydun?" şeytan oğlan kitaplarını masaya koymuş karıştıran sevgilisine doğru eğildi ve ellerini onun kitapları üstüne dayadı "Güzelim, neden arkadaşlarına çıktığımız haberini vermedin ki?" Demişti ukala bir havayla. 'arkadaş' kelimesini bastırışı Hyunjin'den bir gülüşün firarına sebep olmuştu, başını eğen uzun boylu melez; elini sandalyelerden birine dayarken başını yana eğmişti. Gözleri şimdi Minho'yu hedefliyordu
"Kötü seçimi yüzünden onu kınarız diye korkmuştur belki, ha Minho?"
"Ne dedin?" Sonunda Jisung'un belini terk eden eliyle gerçekten karşısında duran şeytanın üzerine bir adım atarak; yürümüştü Lee Minho. Gözlerindeki o ifade neler düşündüğünü yeterince belli ediyordu, Hwang Hyunjin kotasını dolduruyordu "Durur musunuz, tamam buldum kağıtları. Al bunları Hyunjin, sonra konuşuruz" Melek oğlan aceleyle ikisinin arasına girdiğinde ortamda oluşan gerginlik hat safadaydı, Felix ve Jeongin de olay çıkacağını düşündüğünden ayaklanıp ikiliyi kollamaya başlamışlardı bile. Sıkıntı çıkacak gibiydi "Dursana Jis, ne söyleyecekse söylesin sevgilin. Üstüme yürüyor ya, şeytanın hırçın oğlu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil & angel / minsung
Fanfiction"O Lee Minho, şeytanın oğlu, yerinde olsam onun karşısına çıkmazdım"