"Abi yeter amına koyayım sürekli kavga kavga kavga"
Yeonjun, Jisung'un başında dikilmiş ona söyleniyordu. Nefes vermiş ve başını masaya yaslamıştı oğlan "Ben sanki çok istiyorum kavga etmeyi" demişti yüzünü asarak, hiç istemiyordu. Ama elinden de bir şey gelmiyordu işte "Oğlum sen bu çocuğa aşık mısın, değil misin?" Yeonjun'un şimdi Minho taraftarlığı yapmasını da anlamıyordu melek oğlan, ona hep sinir olmuşken şimdi onu koruyordu "Aşığım" kısık bir sesle söylemişti mavi saçlı melek, kendi bile zor duymuştu sesini. Ellerini masaya dayamış ve arkadaşının alnına ufak bir fiske atmıştı şeytansa, çocuk gibi davranıyorlardı sürekli "O zaman gidip konuşacaksın efendim!"
"Neden ben gidiyorum? O gelsin"
"Jisung, bak Minho'yu günahım kadar sevmem biliyorsun ama bizler şeytanız tamam mı? Hatta en şeytan diyebileceğin çocuk o, senin için değişmeye çalıştığını ben görüyorum, sen nasıl görmüyorsun?" Soluklanan arkadaşı, kendini meleğin yanına attı ve kolunu onun omzuna sararak mutsuz meleği gülümsetmek adına onun saçlarını karıştırmaya başladı "Bak fıstık ezmem, bir şeytan için öyle 'kal' demek kolay değil, üzüldüğünü ya da kıskandığını söylemekte değil. Ve o şeytanın oğlu, üzgünüm ama onun üzerine fazla oynadığını düşünüyorum. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun ama Hyunjin'in senden hoşlandığını bile bile onunla yakınlaşman ona da, Minho'ya da haksızlık"
"Yanında oluyorum sadece, başka bir amacım yok ki benim"
"Senin olmayabilir ama aşık biri için öyle olmuyor, sen şu an melek kafasıyla düşünüyorsun. Ama karşısındaki çocuk tamamen melek değil, umutlanıyor elbette. Minho'nun ona karşı bu kadar sakin kalmasına da şaşırdım ben, öfke şeytanların engelleyebileceği bir şey değil, ama o yumruk yemesine rağmen meleze dokunmadı, isterse onu yok ederdi, ama yapmadı. Gururunu bir kenara bıraktı amına koyayım; kim için, senin için" Oğlan ikna edici konuşmasını sürdürürken melek oğlan yalnızca onu dinliyor ve başını sallıyordu onun sözlerine "Sen haksızsın demiyorum, ama bir şeytandan çok beklentiye giriyorsun. O piçi ben okulun başından tanıyorum lan, hiç kimseye sana yaklaştığı gibi yaklaştığını görmedim. Ve o şeytanın varisi varisi, has be has şeytan o oğlum"
"Konuşmam mı lazım yani? Ne yapacağım hakkında bir fikrim yok"
"Konuşup olayları aranızda halletmeniz lazım, böyle olmaz bu işler" demişti hâlâ tezini savunurken. Minho'nun Jisung'u üzdüğünün farkındaydı ama kendi gözleriyle şahit olmuştu Yeonjun; Minho'nun rahibelere Han Jisung'un güçlerine el koyarlarsa neler yapacağını söylediğine, buna şahitlik ettikten sonra ona inanmaması imkansızdı. O şeytan sevgilisine aşıktı, sevme şekli biraz farklıydı tabii. Ama seviyordu sonuçta "Tamam mı fıstık ezmem benim, ben sizi bir araya getireceğim. Ama yıpratma kendini sende, bu işler inişli çıkışlı olur" Parmakları içeceği üstünde gezerken yalnızca başını sallamakla yetinmişti melek oğlan. Yeonjun'a güveniyordu, yorgunca başını onun omzuna koymuş ve sarılmalarını başlatmıştı Jisung. İkili tatlı tatlı sarıla-dursun masaya konulan kağıtla ikisininde bakışı şimdi gülümseyen Yoongi hocalarındaydı "Aaa, bu ne hocam?"
"Bu gördüğünüz ihtişamlı kağıt, bizzat Han Jisung'un özgürlük belgesi"
Melek oğlan şaşkınca kağıdı incelerken bunun hangi dilde yazılmış olduğunu anlamaya çalıştı, fakat altın yazısı işlemeler ve altında 6 büyük rahibenin mührü bulunuyordu. İzin alınmıştı gerçekten "Bu ne demek?" Demişti oğlan şaşkın sesini bastıramadan. Mint yeşili saçlarını karıştıran profesörü tatlı tatlı gülmüştü Jisung'un bu şaşkın haline "Bu: güçlerin tamamen sana ait demek oluyor Han Jisung, yer ve gökte kilide vurulmamış ilk canlısın, tebrikler" Yeonjun ıslık çalıp hoş kağıdı incelerken Jisung'ta onun gibi kağıtta yazan maddeleri anlamlandırmaya çalışıyordu "Bunu nasıl verdiler, mahkemeye bile çıkmadım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devil & angel / minsung
Fanfic"O Lee Minho, şeytanın oğlu, yerinde olsam onun karşısına çıkmazdım"