"Avukat, Zekan Silahın, Cesaretin Yoldaşın, Öfken Güçün Olsun"

33 6 0
                                    

"Sen beni kendin gibi karasicilli sanıyorsun galiba" dedim "Yooo, sanmıyorum. Ama sen çok çabuk pes ettin avukat" "Pes etmedim. Sadece....." "Sadece ne?"
Cidden sadece ne? Kariyerim..... Bora'nın sözleri doldu kulağıma "Ne güzel evimizdeyiz, mutluyuz, kariyer yapıyorsun. Neden bütün bunları mahvetmek istiyorsun?" demişti bana. Kariyerimi mahvetmek istiyor muydum?

"Hey! Pişt! Avukat? Nereye daldın öyle?" "Şey...."
"Korkuyor işte Pars anlasana! Beceremez adalet tanrıçası" dedi filli boya. Bana... Bana... Beceremez mi dedi o? Sikerim ben bunu!

"Öncelikle beni bir tanrıça kadar güzel bulduğun için eyvallah. İkinci olarak ise, ben asla korkmam. Bu sözlerin beni üzmek yerine sadece içimdeki kana susamış kadını besliyor... Ve o kadın ortaya çıkarsa hiç iyi olmaz! Kapiş!" diyip göz kırptım. Pars'a dönüp
" Kimi kaçıyorum? "dedim özgüvenli bir sesle.

"Ferhat Şenel" "Hımmm anladım" "Kara sana yardım edicek" Aaa! Harika! Biri yardım edicekti bu iyiydi işte!
"Yardım derken... Sadece güvenlik kameralarını devre dışı bırakıcak" lanet olsun! Çok mu sırıtmıştım acaba?
"Okey. Bana uyar" dedim sesimden hayal kırıklığını uzak tutarak "Plan'ını kur. Ne lazımsa söyle halledelim" "Tamam" dedim.

Bir tane daha sigara yakıp gökyüzüne baktım... O kadar dalmışım ki gökyüzüne pars'ın "Şu gökyüzünü izlemeyi kes de al şu telefonu ve numaranı yaz" "Ne numarası?" "Telefonu uzattığıma göre TC. Kimlik numaranı istiyorum kelebek!" dedi sinirle "Kes be!" diyip telefonu sinirle aldım elinden ve numaramı yazdım "Al hödük!" diyip uzattım ona "İnsan gibi ver önce" "Kusura bakma hayvanlara insan gibi davranamama hastalığı var bende" herkes put kesilmişti çıt çıkmıyordu duyanda cinayet işledim sanıcak!

Pars'ın elamsı-sarımsı gözleri öfkeden koyu kahveye bürünmüştü "Sen ne-" "Gözlerin... Öfkelenince kahvenin en koyu tonuna bürünüyor, üzgün olduğunda ise en açık sarıya bürünüyor" dedim
Gözlerinin içine bakarak... Pars yutkundu. Yutkunurken adem elması ortaya çıkmıştı. İstemsizce bende yutkundum.

"Gözlerimle bu kadar ilgilendiğini bilmiyordum kelebek" "Sadece gözlem sırtlan. Sana özel bir durum değil" kaşları kalktı. Gözleri sarıya dönüyordu sanki ama hemen toparladı. "Mesela..." dedim ve bakışlarımı Pars'ın yanındaki çocuğun gözlerine diktim "şu çocuğun gözleri simsiyah... Böyle baktıkça insanın en kötü anılarını canlandıran cinsten bir siyah...."
"Adım gibi" dedi çocuk "Adın kara mı?" kafasını salladı.
Bana yardım edicek çocuktu. Gerçi çocuk demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü... aynı yaşta gibiyiz.

"Plan'ını kurdun mu?" dedi sinirle onun aksine sakin bir sesle "Evet... Öncelikle adamı uyutmak için bana uykucu ilaçı gibi bir şey lazım. Sıvı olsun ama. Şırıngayla enjekte edebileyelim... Sonra tabi ki de bir silah."dememe kalmadan pars masa'nın üzerine siyah bir silah bıraktı.
" Ha! Söylemeyi unuttum... Bana bir eldiven lazım. Siyah olsun lütfen "" Ne için? "" Size güvenmiyorum. Nerden bilicem silah'ı elime aldığımda parmak izimi alamıyacağınızı? ya da belki bu silah cenk'i öldürdüğün silahdır. O yüzden kusura bakma o riske girmiyorum " kahkaha attı. Ve başıyla arkamdaki birilerine komut verdi.

Masa'nı üzerine bir çift siyah eldiven bırakıldı. Elime aldım ve sirkelemeye başladım. Pars kaşlarını çatmış beni izliyordu. Eldiven'in iç yüzünün temiz olduğundan emin olduktan sonra eldivenleri giydim ve eldiven'in avuç-parmak kısımlarını pantolon'uma sürdüm. Beyaz toz falan yoktu. Ne? Kimseye güvenmemek bunları gerektiriyor! Özellikle Pars gibi birine.

Silah'a uzandım ve elime aldım. Hissi çok tuhaftı. Demirin soğukluğunu deri eldivenden bile hissediyordum. Ama güven ve huzur veriyordu sanki...
Nasıl oluyordu da böyle kötü ameller için kullanılan bir şey bu kadar güven verebiliyordu? Bunu idrak edemiyordum.

İntikam Yağmuru  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin