Orenda'yı, bu dünyayı daha iyi anlamanız adına bir tanıtım videosu yaptım. İçersinde bolca spoiler var aslında :) bakarsanız sevinirim.
Bu arada eğer kitabımı beğendiyseniz arkadaşlarınıza önerirseniz çok mutlu olurum :)
Oy verip yorum yapmayı unutmayalım lütfen.
Artemisia J. keyifli okumalar diler!
Bölüm şarkısı: Jefferson Airplane - White Rabbit
8. BÖLÜM:
"KEHANET İPİNDEKİ DÜĞÜM"Bu dünyaya geleli kaç gün olmuştu, kaç takvim yaprağı geçmişti benim o nehrin dibine çakıldığım andan itibaren, bilmiyordum. Ama burada yaşadığım süre zarfı boyunca bir ömre sığdıracak birçok şey yaşamıştım belki. Yüzleştiğimiz her olayda kalbim korkuyla ağzıma gelmiş, heyecanlanmış ve şaşırmıştım. Kabul edemediğim birçok gerçek olmuştu. O gerçekleri ben inkar ederken çevremdekiler benim için tamamiyle olağandışı tepkiler veriyorlardı, onların gözünde de olağandışı tepkiler veren bendim.
Şüphesiz ki hepsi bu dünyada benim yaşadığımdan daha ağır şeyler yaşamıştı. Ama şu an hepsi en az benim kadar şaşkındı. Ama şu an hepsi en az benim kadar anormal bir tepki veriyorlardı. Demek ki Kanlı Pelit'in burada olması onların gözünde de normal bir şey değildi. Onların kılavuzlarında bile Kanlı Pelit'in burada olmasını gerektirecek bir açıklama yoktu.
Lakin bütün bu düşüncelere rağmen Kanlı Pelit, dallarını iki yana açmış, "Ben buradayım!" diyordu. En azından ben öyle hissediyordum.
"Anasını satayım bu ağaç niye burada? Alkan sana mı aşık bu ağaç Ayperi'ye mi?"
Hemen yanımda olan Can'ın dediğine normal bir zamanda gülebilirdim belki ama şu an gülmek için çene kaslarımı oynatamayacak bir haldeydim.
Her şey yine birdenbire olmuştu.
Kanlı Pelit, karşımdaydı ve ayak parmak ucumdan bir ürperti sinsice bir yılan gibi yavaş yavaş yukarıya doğru çıkmaya başladı. Ayaklarıma dolandı, ayaklarım uyuştu. Belime dolandı, sıktı, kaburgam ciğerlerime battı. Boynuma dolandı, nefesimi kesti. Dili, dilimi öptü, dilim uyuştu, konuşamadım. Gözlerim yuvalarından çıkacak gibi oldu, kenetlendim.
Kanlı Pelit, burada değildi.
Voynich kitabının çevrilen sayfa sesleri kulağıma geliyordu. Bir sayfa durdu önümde, karanlık bir odayı sadece o sayfa aydınlatıyordu. Kanlı Pelit, o sayfadaydı.
Kanlı Pelit, orada değildi.
Yağmur yağmaya başladı üzerime, yerin altından üste doğru çıktım. Çıplak ayaklarıma taşlar batınca başımı aşağıya doğru eğdim, o gecenin geceliği üzerimde, Belgrad ormanımdaydım. Parmaklarımın ucunda ise ölü Alkan Yakaza vardı. Şimşeklerin aydınlattığı bölgede yarılmış gövdesiyle Kanlı Pelit bana bakıp gülümsüyordu. Ormandaydı, hemen karşımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORENDA: AYPERİ
FantasíaSıradan bir insan, bir ağacı dokunuşuyla boydan ikiye bölebilir miydi? O ağacın içinden 10 yıldır çürümeyen bir ceset çıkabilir miydi? Sıradan bir insan, nehre düşerek başka bir dünyaya gidebilir miydi? Ben arafın ıssız koynunda ölüm şerbetini içtiğ...