Her zamanki gibi aynı saatte dükkana geldim. Koray içerideydi. "Günaydın." dedim. Kafa selamı verdi. İçeri geçtim ve eşyalarımı bıraktım. "Birazdan malzemeci gelecek. Koli indirecek onları yerleştireceğiz." dedi telefonu kenara koyup. Kafa salladım. "Tamam." dedim. Reyonları düzenlerken malzemeciden telefon geldi ve kolileri taşımaya başladılar.
Adam son koliyi getirdi. "Abla bunu da buraya koyuyorum. Sonuncusu." dedi. "Bırak abicim oraya. Sağ olasın." dedim ve adamlar gitti. Kolilerden birini içeri çekmeye başladım. Sonrasında kafamı kaldırdım ve Koray'a baktım. "Koray beyler yardım etmeye teşrif edecekler mi acaba?" dedim ellerimi belime koyarak. Koray güldü ve cevap verdi. "Ne oldu küçük hanım taşıyamadınız mı?" dedi.
"Taşıyamadım. Kalk da yardım et hadi." dedim. Uzun bir süre bakıştık. "E hadi. Daha bir sürü koli var." dedim. "Peki hanımefendi." dedi ve kolilerin yanına gitti. Ürünleri yerleştirmek için merdiven çektim ve çıktım. Uzun bir bekleyişten sonra Koray'a seslendim. "Taşıyamıyor musun? Yaşlı olduğunu düşünmüyordum." dedim ve güldüm. "Hangisi yukarı hangisi reyona bilemedim. Bir bakar mısın?" dedi. "Geliyorum." dedim. İnerken ayağım takıldı ve merdiven ile beraber yere düştüm.
"Buket!" diyerek yanıma koştu Koray. Merdiveni kaldırdı. "İyi misin?" dedi ve yanıma çömeldi. Kafa salladım. "Evet. İyiyim. Sadece popom acıyor." dedim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Ama bileğim acıyordu ve geri oturdum ."Emin misin iyi olduğuna?" dedi ve gözlerime baktı. "İyiyim iyi." dedim ve tekrar ayağa kalkmak için hareketlendim ama bileğimin acısına dayanamayıp kendimi bıraktım. "Bence emin değilsin." dedi. yüzüne bakamıyordum çünkü çok yakındık. "Biraz bileğim acıyor." dedim. Güldü. Elini belime doladı ve beni kucağına aldı. Ayağa kalktı ve yüzüme baktı. Kızardığımı hissediyordum. Kafamı eğdim. Koray sırıtmaya devam ediyordu.
Beni içeri götürdü ve koltuğa bıraktı. Sonrasında ayak ucuma oturdu ve terliğimi çıkardı. "Çalışmaya terlikle gelirsen olacağı bu." dedi. "Özür dilerim." dedim mahcup bir sesle. "Dilemene gerek yok. Senin hatan değil. Takıldın ve düştün sadece." dedi ve buzluktan buz alıp bileğime tuttu. Sonrasında içeri müşteri girdi. "Müşteri geldi." dedim. Koray kafasını kaldırıp içeri seslendi. "Hemen geliyorum." buzu elime uzattı. Aldım. Bana baktı. Sonrasında buz olan elimi tuttu ve nasıl yapacağımı gösterdi. "Tut çek. Devamlı tutarsan acır. Erkenden çık bugün. Benden sana izin." dedi ve gözlerime baktı. Uzun bir bakıştan sonra telaşla elimi bıraktı ve gitti.
Telefonumu elime aldım ve Kerem'i aradım. Açmadı. İşte olma ihtimalini düşündüm ve mesaj attım.
'Kerem. İşte bileğimi burktum beni gelip alır mısın?' 14.50
Gönderdim. Birazdan bakar diye düşünerek telefonu kapattım.
'Ne oldu yavrum? İyi misin?' 14.55
'İyiyim. Bileğimi incittim o kadar. Gelir misin almaya?' 14.55
'Tamam geliyorum.' 15.00
Mesajı kapattım ve eşyamı alıp dükkana çıktım. Koray yoktu. Oturdum ve bekledim. Saat 15.30 olmuştu. Koray hala yoktu. Beklerken Kerem'i gördüm. "Buket." dedi ve koşarak yanıma geldi. "İyi misin?" dedi ve sarıldı. "İyiyim." dediğimde içeri Koray'ın girdiğini gördüm. Sinirli görünüyordu. "Koray. Ben de seni beklerken Kerem'i çağırdım." Koray kafasını eğdi ve salladı. "Gidebilirsin o zaman." dedi.
O sırada elindeki poşeti fark ettim. "Gidelim biz." dedi Kerem. "Evet, gidelim. Teşekkürler izin verdiğin için. Kolay gelsin." dedim. Dükkandan çıktık ve giderken Koray seslendi. Elindeki poşeti uzattı. "Bunu Buket için almıştım. Bileği için." Kerem baktı. Uzandı ve poşeti aldı. "Eyvallah. Kardeşimi düşündüğün için sağ ol." dedi. Koray şaşırdı. "Ne?" Ben güldüm. "Evet. Kerem benim kuzenim. Kardeşim de bi nevi. Beraber büyüdük." Koray hala şaşkındı. Güldüm ve el salladım. Elini kaldırdı ve o da salladı.
Eve geldik ve Kerem beni sırtında yukarı kadar çıkardı. Ananem kapıyı açınca telaşa kapıldı. "Ne oldu kızım? Niye Keremin sırtındasın?" dedi. Kerem beni içeri götürdü ve koltuğa oturttu. "Bir şey yok anane. Ayağını burktu o kadar." dedi Kerem. "Buz getireyim ben." dedi ve mutfağa gitti. Kerem yanıma oturdu. "O oğlanda kötü şeyler hissettim Buket. O adamda bir şey var." dedikleri garibime gitmişti. "Ne demeye çalışıyorsun?" iç çekti ve sesini iyice kıstı.
"O adam hiç güvenilir değil."
"Pardon? Neyi güvenilir değil? Sanki önceden tanıyormuşsun gibi." dedim sinirle. "Buket anlamıyorsun-"
"Tamam Kerem. Anladım, çalışmamı istemiyorsun. Ama üzgünüm işime devam edeceğim çünkü okuldaki iğrenç insanlarla muhatap olmak istemiyorum." dedim ve ananem geldi. "Ne oldu ne bağrışıyorsunuz öyle?" dedi ananem. Kerem ananemin elindeki buzu aldı ve bileğime koydu. Bir bana baktı sonra ananeme döndü. "Bir şey yok ananem Buket benimle uğraşıyor da. Hadi sen işlerini hallet. Ben Buket ile ilgileniyorum." dedi. Ananem ikimizin de yanağını sıktı ve gitmeye başladı. Kerem ananem gidene kadar ananemin arkasından baktı ve mutfağa girince elindeki buzu yüzüme fırlattı. "Hey! Bir de yüzüm mü şişsin. Daha yeni geçti zaten yaralarım."
"Deli ediyorsun Buket. DELİ!" dedi Kerem ve odasına geçti. "Asıl sen beni deli ediyorsun KEROŞ!" dedim ve odadan bir kaos duyuldu.
"BANA KEROŞ DEME!!" güldüm ve ayağa kalkıp odama gittim.
***
"Çocuklar yemek hazır!" diye seslendi. Kerem ile aynı anda odalarımızdan çıktık. Ben topallayarak yürüyordum. Kerem önüme geçti ve hızlıca mutfağa girdi. Sonrasında geri döndü ve koluma girerek hızlıca mutfağa geçtik. Sofrada karşı karşıya oturduk. Bana sinirle bakıyordu. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan konuştum. "Uzun zaman sonra aynı sofradayız. Şimdiye kadar neredeydiniz?" ananem elinde çorba tenceresiyle yanımıza şaşkınlıkla geldi.
"Bir yandan çalıştığım için akşamları geç geliyorum. Bazen sabah geldiğim de oluyor." dedi ve ananem önümüze çorbaları koydu. "Afiyet olsun Keroş." dedim ve güldüm. Ananeme baktığımda ise gülmemek için zor duruyordu. Kerem öfkeli bir şekilde bana bakıyordu. Umursamadı ve çorbasını içti.
Yemeğimizi yedikten sonra Kerem hemen kalktı ve odasına gitti. Ben de odama gitmek için ayağa kalktığım sırada başım döndü. Bir yere tutunmaya çalıştım. Ananemin seslendiğini duydum. Ama cevap veremiyordum. Gözüm kararmaya başladı. Bir yere tutunmuştum ama ayağımın acısıyla yere yığıldım. Ananemin çığlıklarını duyuyordum. Sonrasında bir sıcaklık hissettim. Ama boşluktaydım sanki. Karanlığın sonunda gözüme parlayan bir ışık. Huzur muydu bu? Yoksa bir son mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Teen FictionSırlar, uzun süre saklanılacak değildi. Elbet ortaya çıkar ve en ağır şekilde acıtır kalbimizi, zihnimizi. Ailemi alan kişi miydi, yoksa bir çift koyu kahve göz müydü canımı yakan? Gönlümü verdiğim, aşk dediğim adam mıydı hayatımı mahveden? Sevmek e...