2.0

36 6 2
                                    

Telefon elimde titrerken korkarak yatağın üzerine düşürdüm. Gerçekten aramasını beklemiyordum. Beni görebilecekmiş gibi saçlarımı düzeltip yatakta toparlanırken sesim çatallı çıkmasın diye boğazımı temizlemiştim.

"Efendim?"

"Neden geç cevap verdin, Miyu?"

Adımı sesinden duymak bütün hücrelerimden bir titreşim geçmesini sağladı. Sanki bir kedi miyavlıyormuş gibiydi. Hayır, hayır bir kaç kedi mırlayarak miyavlıyor da olabilirdi. Adım dudaklarının arasına çok yakışmıştı. İçime derin bir nefes çekerken konuşmayı unuttuğumu fark ettim.

"Telefonu düşürdüm, kalkmaya üşendiğim için uzanıp almaya çalışırken uğraştım biraz."

"Hmhm..."

Yazarken sürekli kullandığı tınıyı sesli olarak yaptığında kendimi yutkunmaktan alıkoyamadım. Pürüzsüzdü. Her şeyiyle gerçekten mükemmel ve pürüzsüzdü, bir erkeğin sesinin bu kadar naif olması bana gerçek değilmiş gibi geliyordu. Sesi gerçekten çok güzeldi ve beni rahatlatıyordu.

"Uyuyalım mı artık, ufaklık?"

"Olur babacım." dedim ve küçük kızlar gibi kıkırdadım.

"Yanında olsaydım gösterirdim sana babacımı da... Neyse." Derin bir nefes çektiğini duydum.

"Evde kimse yok, gelebilirsin." dedim düşünmeden, söylediğim şeylerin başıma iş açacağından habersiz.

Gelmeyeceğini düşündüğüm için söylemiştim ama onun hareketlenen sesi telaşa kapılmamı sağladı. "Gelmemi ister misin gerçekten?" Hazırlanıyormuş gibi arkasından gelen hışırtılarla yutkundum.

"Ben... Yani olabilir."

Elimle alnıma vurduktan sonra mor tonlarında odamın içinde gözlerimi gezdirdim. Neyse ki Bay Daniels'ın sürekli kızmaması için odamı toplu tutuyordum. Ve neyse ki sabah erken saatlerde işte olduğu için ev boştu.

"Tamam birazdan orada olurum, Miyu."

"Bekliyorum."

Telefonu kapadıktan sonra yatakta salak salak hareket etmeye başladım ve heyecandan ellerimi etrafımda salladım. Gerçekten gelecekti, inanıyordum çünkü yalan söylemeyeceğine olan inancım tamdı. Yüzünü görebilirdim. Onun kim olduğunu öğrenebilirdim. Sonuçta vampir değildi ve beraber sabaha kadar anime izlemiştik, o da uykusuzdu, sadece biraz daha dişimi sıkıp uyumasını beklemeliydim.

Hızlıca odamın içindeki aynaya geçip üzerimi düzelttim ve çekik gözlerimde ki geceden kalma çapakları temizledim. Aynaya kolay kolay bakmazdım çünkü kendimi görmek bana babamı hatırlatırdı. Ve bu evde de ne yazık ki babam yasaklı olan şeylerden biriydi.

İstemsizce karışıklık olmayan odamı biraz daha toplamaya uğraştım. Karışıklık olmaması beni daha fazla yormuştu çünkü düzgün olan eşyaları daha düzgün olmaları için farklı yerlere koymuştum. Mangalarımla dolu olan kitaplıktaki çizgi romanlarımı sayılarına göre düzeltip önlerinde olan figürlerin yerlerini değiştirmiştim. Bilgisayar masamın da simetrik bir şekilde klavyesini, kulaklığını ve mouseunu ayarladığımda tamamdı.

Kapı yerine tıklanan camı duyduğumda yerimde sıçrasam da kendime gelerek üzerimde ki siyah saten şortlu takımımı düzelttim. Nedense içimden ona güzel gözükmek geliyordu ve kendimi engelleyemiyordum. Perdesi çekili camımı açtığımda, güneş ışıkları arasından siyahların içerisinde ki koca bedeni odama giriş yaptı.

Kafamı yukarı kaldırma zorunluluğu hissederek yüzüne baktığımda yine siyah bir kumaş parçasıyla gizlemişti ve kapüşonu örtülüydü. Sadece elmas gibi parlayan gri gözlerini görebiliyordum. Kirpiklerinin bir erkeğe göre uzun ve fazla oluşu onu kıskanmama sebep oldu. Bütün planlarım olmasa da bir kaçı şimdiden suya düşmüştü.

i need u | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin