5. Bölüm - Cesaret Edebilir Miyim?

123 10 18
                                    



-Uzunuzunuzun açıklama alarmı-

Benim için hâlâ sırası değil ama uzun zamandır bekletiyordum, bitince tutmak istemedim. Belki birileri kafa dağıtmaya ihtiyaç duyar, birileri gülümser diye paylaşmak istedim. Umarım öyle olur.

Bu parça parça yazıp defalarca kez okuma işkencesinden geçmek zorunda kaldığım bölüm içerisinde italik bir bölüm var, orası İngilizce. Orijinal hâlini en sona bıraktım.

Bir de minik bir not, ben bölüme geçmeden minik alıntılar ya da şarkılar bırakma işini beceremiyorum (çünkü çokçokçok fazla seçenek var) ama sizin tatlı ve güzel alıntılarınız varsa okumak isterim.

İyi okumalar! <3

-Uzunuzunuzun açıklama alarmı-

5. BÖLÜM - Cesaret Edebilir Miyim?

*

Ya her şey çok hızlı olmuştu ya da ben artık olayları takip edemiyordum. Ne olduğunu, nasıl olduğunu bile anlamamıştım aslında.

Umut, kitabımı aldıktan sonra okumaya başlamıştı, ara sıra ona baksam da kafasını kitaptan hiç kaldırmamıştı. Düşünseydim, kitabımın onun seveceği türde bir kitap olacağına ihtimal vermezdim. Güncel bir kitap okuyordum, Umut'un sararmış yapraklara olan sevgisi bu kitabı sevmezmiş gibi hissettirmişti. Ama düşüncelerimin aksine, Umut kitabı çok sevmiş gibiydi. Ya da yalnızca İngilizce olduğu için ilgisini çekmişti.

Sevmiş miydi bilmiyordum aslında. Uğraştığım şeyin çektiğim fotoğraflar olduğunu bilmesini istemediğim için onun tersine çevirdiğim bilgisayar ekranımın arkasından arada sırada gözümü ona çeviriyordum. Fark etmemesi için kısa kısa baktığım saniyeler içindeyse kitabın sayfalarının üzerinde gezen parmaklarına denk gelmiştim.

Ben yalnızca sevdiğim yerlerde parmaklarımı gezdirirdim. Kelimeleri hissetmekten, dokunduğum kelimelerin karakterle aramda bir köprü oluşturduğunu hayal etmekten hoşlanırdım. Onun parmaklarının sayfanın üzerinde dolaşma sebebini bilmesem de benimkiyle aynı olduğunu düşünmüştüm. Bu da kitabı sevdiğini gösteriyordu. En azından şimdilik, benim için.

Umut'u izlerken birkaç şey daha fark etmiştim. Kitap okurken dış dünyadan soyutlanıyor gibiydi. Gözlerimi üzerinde iki saniye yerine iki dakika da tutsam fark etmeyecekmiş gibi. Dünyası o anlığına okuduğu şeylerden ibaretmiş gibi. Geriye kalan her şey önemsiz ve değersizmiş gibi.

Benim aksime kitabı biraz daha hızlı okuyordu. Sayfalar daha çabuk çevriliyor, gözleri kelimelerin üzerinde daha hızlı dolanıyordu.

Bir de okuduğu sahnelere gülümsüyordu. Yine gözlerimi üzerine diktiğim dakikalarda denk gelmiştim buna. Dudakları hafifçe iki yana doğru gerilmiş, parmakları yavaşça sayfada geziniyordu.

Göz ucuyla gördüğüm sayfadan okuduğu yeri de çıkarabiliyordum. Ben de aşağı yukarı aynı sayfayı Umut beni ekip Gizem'in partisine gittiğinde okuyordum. Sebeplerini sormadan ne de çabuk kabul etmiştim her şeyi.

Sergiye gidelim mi Sezgi? Olur.
İşim çıktı, iptal edelim Sezgi. Peki.
Planlarını iptal et, benim planlarıma uyalım Sezgi. Tamam.

Düşününce hala ince bir sızı dolanmaya başlıyordu içimde. Aynı zamanda ona ne sinirlenmeye ne de kızmaya hakkımın olmadığının farkındaydım. Ben kimdim de planlarını beni öne koyarak değiştirecekti ki? Sergiye gitmişiz, gitmemişiz; ne önemi vardı?

Ya da Umut benim kırılacağım, kırılabileceğim biri miydi? Umut benim için kimdi? Umut'la ilişkimiz neydi de kırılacaktım?

Ama kırılıyordum işte. İçim, Umut'un benimle ilişkisini umursamıyordu. Ben, birinin beni değersiz hissettirmesine kırılmıştım, o kadar. Aslında Umut da bir şey yapmamıştı ama işte, bunu içime anlatmak o kadar kolay olmuyordu.

Düş KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin