"Tabiki de hayır." deyip önüme döndüm. Ama hala bana salak salak gülüyordu. Özür dilerim Norio! Senden daha salaklar da varmış... Eizō da önüne dönmüştü. Ben yanımdaki salağa aldırmamaya çalışırken birden kafama bir kağıt çarpıp sırama düştü. Kağıdı Norio'nun attığı kesindi. Kyōji'ye belli etmemeye çalışarak notu açtım. Notta yazan şey Norio'nun tam bir gerizekalı olduğunu ispatlıyordu:
"YANINDAKİ LAVUK KİM?! NE ARA YANINA ERKEK OTURTMAYA BAŞLADIN?!"
Nota cevabım netti:
"GERİZEKALI."
Notu tam kafasına gelecek şekilde sabitleyip attım. Not kafasına çarpıp yere düştü. Tooru Sensei bir şeyler anlatmaya başladı. Ona odaklanmaya çalışırken Kyōji kulağıma fısıldadı: "O not attığın kişi kim? Sevgilin mi?" Biraz geri çekilip yüzüne baktım: "Arkadaşım. Neden soruyorsun?" Yüzüne o kadar büyük bir gülümseme yayıldı ki "Suikastçı Sınıfı" mangasındaki öğretmen gibi oldu. Tam neden sırıttığını soracaktım ki Tooru Sensei konuşmaya tekrar başladı:
"Evet okuldaki basketbol kulübü alımları başlamış. Bu sınıftan katılmak isteyen lütfen bana ismini söylesin..."
Kyōji birden elini kaldırdı. Norio'ya baktığımda onunda elini havada gördüm. Bu sene basketbola katılmak istediğini söylediğini hatırladım. Eizō sessiz duruyordu. Boyu uzundu aslında katılsa fena olmazdı. Ayrıca hastalığını yenmesi için bir fırsat olabilirdi. Eizō'nun kulağına eğildim: "Sen de katılmalısın." Eizō irkildi. Düşünceliydi. Bence o da katılmak istiyordu. "Hadi.. sadece elini kaldır. Yardımcı olmak için yanında olacağıma söz veriyorum." dedim fısıltıyla. Heyecanla arkasına döndü: "Nasıl?" diye sordu. Gülümsedim: "Sen sadece bana güven ve elini kaldır." Şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. O an çok tat- Hayır öyle bir şey değildi. Bana güvenip elini kaldırdı. Sınıfta sadece 5 kişi katılıyordu.
"Sengoku Kyōji!"
"Kajikawa Norio!"
"Yumoto Eizō."
"Yamauchi Taka!"
"Chiba Tokuji!"Bende ayağa kalktım:
"Hanai Yukina. Menajer olarak katılmak istiyorum."
Tooru Sensei şaşırmış bir biçimde bana baktı. Katılmamın tek nedeni Eizō'ydu. Basketbol hakkında bir şey bildiğimden değil yani.
Tooru Sensei "Peki." deyip kağıda adımı yazdı. Birden sınıftaki tüm erkekler ellerini kaldırıp "Biz de katılmak istiyoruz!" diye bağırdılar. Kız düşkünleri işte! Tooru Sensei hayatımı kurtaran bir şey söyledi: "Bir sınıftan en fazla 6 kişi katılabiliyor. Üzgünüm, biraz geciktiniz."
Bunun doğru olmadığını biliyordum. Sensei teneffüste spor salonuna inmemizi söyledi. O sırada zil çaldı ve Sensei kapıdan çıkarken bana göz kırptı. "TEŞEKKÜRLER SENSEİ..." diye geçirdim içimden.
"Birisi çok uzun süre sessiz kaldı." diye düşünürken o kişi konuşmaya başladı: "Benim için katıldığını itiraf et!" Yüzümde gülümsemeyle: "Eizō için katıldığımı itiraf ediyorum!" dedim. Eizō yüzüme bakamadı. Dostum bu çocuk çok çabuk utanıyor! Ama ondan farklı olarak şu yanımdaki mal beni öpse bile utanmaz.
"Ahh! Şanslı çocuk."
Kyōji'ye döndüm: "Ne demek istiyorsun?"
Birden Norio, Eizō'nun yanına oturdu: "Ne planlar yapıyorsun Yukina? Ne demek basketbol kulübünde menajer olmak? Aklını mı kaçırdın?! O kadar erkeğin içinde olmaya utanmayacak mısın?!"
Normalde utanmazdım. Ama o sınıfta böyle bağırınca utandım: "Norio ağzına patlatmamı istemiyorsan kapa çeneni ve dinle. Eminim şu an yanımdakinin neden burada oturduğunu da merak ediyorsun çünkü hiçbir şeyden haberin yok! Yanımdaki yeni öğrenci ve Tooru Sensei yanıma oturmasına izin verdiği için yanımda. Ben kimseyi yanıma oturtmadım! Menajer olayı içinse; kesinlikle Eizō'ya destek olmak için katılıyorum. O kadar erkeğin içinde memnun olacağımdan değil!"
Norio bu sefer beni sinirlendirmek yerine kırmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Norio ve Eizō, hatta Kyōji bile bana şaşkınca bakıyordu. Burada ağlayamazdım. Sıramdan kalkıp hızlıca kapıya yöneldim. Norio salağının sanki beni tanımıyormuş gibi öyle bağırmasına inanamıyordum. Ayaklarıma kapansa bile uzun süre onu affetmeyecektim. Kapıdan çıkarken Norio'nun adımı söylediğini duydum ama arkamı dönmedim. Koridorda hızlıca ilerlemeye başladım. Gözlerimin buğusundan etrafı net göremiyordum. Sensei spor salonuna gelmemizi söylemişti. Ama şu an hiçbir şey umrumda değildi. Birden sert bir şeye çarpıp yere düştüm. Etrafta kimse yoktu, karşımdaki duvardan başka. Bir dakika bu duvar... Tooru Sensei'di!
"İyi misin Yukina?!"
Koltuk altlarımdan tutup beni kaldırdı. Gözümdeki yaşları silmeye çalışıyordum. "Özür dilerim Sensei. Sizi görmedim..." deyip çatıya giden merdivenlere yöneldim. Sensei arkamdan bağırdı ama durmadım. Merdivenleri hızlıca çıkıp kapıyı ittim.
Kendimi korkuluklara dayadım ve yere çömelip gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Neden bu kadar kırıldım bilmiyordum. Her zaman yaptığım gibi suçu yine ama yine kendimde arıyordum. Bir kere olsun karşımdakini suçlu göremiyordum. Ne yapmalıydım şu an? Burada ağlamak bir çözüm müydü? Kimse yanıma-
"Hey. Selam!"
Sensei... Demek ki koştuğumu görünce takip etmişti. Kendime gelmeye çalıştım, gözyaşlarımı silmeye çalışırken Sensei karşıma çömeldi.
"Gözyaşlarını saklamana gerek yok. Bırak da rahatça süzülsünler."
Niye bu kadar nazikti? Bir Sensei ile böyle olmak doğru değildi sanırım. Bence buradan ayrılmalıydım.
"Anlat." dedi. "Canını sıkan şeyi anlat."
"Sanane be!" derdi 1 saat önceki ben. Ama şu an gariptim. Normal ben değildim. Anlatmak istiyordum, hem de çok. Ve sessizce anlattım.
"Bence o kişi seni önemsediği için öyle davranmış. Seni cidden seven biri. Belki de biraz kıskanç. Ama yine de istersen iptal edebilirim menajer-"
"Kesinlikle hayır!" diyerek sözünü kestim. Dışarıdan kurallara uymayan, asi biri gibi duruyordum belki ama aslında kuralları çok önemserdim. "Özür dilerim. Lafınızı kestim."
"Önemli değil." deyip eliyle başımı okşadı. Nedense kendimi bir kedi gibi hissettim. Elini başımdan çekince devam ettim.
"Dediğim gibi o arkadaşıma destek olmak için katıldım ben ve salak bir arkadaşım yüzünden vazgeçmeyeceğim."
Sensei gülümsedi: "Bu salak arkadaşla yakın mısınız?"
"Evet. Çocukluk arkadaşım." dedim. Güldü. "Her ne kadar isim vermesen de herkesi anladım desem?" Sensei'ye döndüm. O da bana bakıyordu."Destek olmak istediğin arkadaşın Eizō, çocukluk arkadaşın Norio ve sana dalaşan da Kyōji değil mi?" Sensei'ye şaşkınca baktım. Nasıl yani? Bu kadar anlaşılır mı konuşmuştum?
"Derste Norio ile birbirinize kağıt attınız ve Eizō'nun kulağına fısıldadın. Ayrıca bir nedenden ötürü de Kyōji'ye soğuk davranıyordun." Cidden şaşırmıştım. Sürekli beni mi takip etmişti? Yoksa tüm öğretmenler böyle miydi? Sensei hala bana bakıyordu. Başını öbür tarafa çevirdi birden: "Bana öyle bakma lütfen. Garip hissediyorum..."
"HA?" dedim içimden. Ben de garip hissetmiştim aslında. Sadece gözlem yeteneğinden kaynaklı olabilir ama hakkımda bir şeyler bilmesi kendimi güvensiz hissettirmişti. Artık gitmem gerektiğini düşündüm. "Teşekkürler Sensei. Dinlediğiniz için."
Sensei gülümsedi: "Asıl ben teşekkür ederim anlattığın için." Ben de gülümsedim. Yüzüme baktığı an gözlerini kapatıp güldü. Arkamı dönüp koştum. Sanırım Norio'dan özür dileyecektim. Koşarken Sensei'nin hareketlerini düşündüm. Hiçbir öğretmenin olmadığı kadar sıcakkanlıydı ve bugün yanımda biraz garipti. Bunları düşünürken çoktan okul bahçesindeydim ama morali bozulduğunda Norio'nun kedilerle oynamaya geldiğini biliyordum. Burada olmalıydı ve etrafa biraz bakındığımda onu gördüm. Kuytu bir çimenlikte kedinin birine sarılmış ağlıyordu. O an ona olan tüm kızgınlığımı unuttum ve koşup ona sarıldım. Kedi hemen aradan sıyrılıp kaçmıştı. Norio ben olduğumu farkedince o da bana sarıldı. "Yuki..Ben çok üzgünüm. Ben o anlamda deme-"
"Açıklama yapmana gerek yok. Seni anladım. Şimdi sus ve sarıl." Norio kafasını omzuma gömdü. Norio salak, boşboğaz, vurdumduymaz olabilirdi ama kesinlikle ona sarılmak beni güvende hissettiren nadir şeylerdendi..
![](https://img.wattpad.com/cover/337471737-288-k395764.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shinki-shō (Hastalık Hastası)
Novela JuvenilTemizlik hastası Eizō, hayatı dalga olan Norio, garip hareketleriyle Sensei.. Yukina'nın bildiğini sandığı gerçekler ne kadar gerçek? Geçmiş gerçekten de geçmiş mi? OKUmasanız da olur öylesine koydum. (eski bir yapımdır, hatalarla doludur ama seviyo...