Yazar notu: Yazarın yetersiz basketbol bilgisi yüzünden maç anlatılmayacak. İçtenlikle özür diliyorum. İyi okumalar...^^
Maçı 28 sayıyla kaybetmiştik. Eizō iki takım arasından da en iyi oyuncu seçildi. Kyōji en iyi defans oyuncusu seçildi. Norio ise en iyi takım kaptanı seçildi. Tüm ödüllerin bize gitmesi rakibi elbette sinir etmişti. Ama sonuçta kazandılar. Sinirlenmeye hakları yok. Maç bittikten sonra Shinten'in takım kaptanı bizimle konuşmaya geldi. Yani Saeko-san'ın sevgilisi. İsmi Ao Yasuo'ymuş. Basketbol oynadığı belliydi. Uzun ve yapılı.
Kyōji arkada çıldırıyordu. Ama tabiki kaptan onu tanıyordu. "Hey Kyōji! Naber?" Kyōji kollarını bağlamıştı. "İyi." Yasuo Kyōji'ye gülümsedi ve Norio'yla sohbet ettiler. Norio'nun cidden büyüdüğünü hissettim. Küçükken onu çok severdim. Çok tatlı ve kibardı, hep gülümserdi.
Tabiki hâlâ çok seviyorum onu ve o olmasa çıldırırım sanırım ama bugün cidden sanki onunla gurur duydum. Ona hayran gözlerle bakarken birden gözlerini bana çevirdi ve ellerini pençe biçimine sokarak "Hırr!" dedi.
Aniden böyle yaptığı için şaşırmıştım. "Salak!" deyip elimdeki havluyu kafasına attım. Havada yakalayıp saçını kurulamaya başladı. Gülümseyip arkama döndüm ki Sensei'yi bana bakarken buldum. Ben ona baktığımda gülümseyip eliyle zafer işareti yaptı.
Gülüp: "Sensei cidden Sensei gibi davranmıyorsunuz.." dedim. O da gülüp "Ben nasılsam öyle davranıyorum." deyip dil çıkardı. Cidden Sensei, Sensei değildi! Sensei'yi geçip gözlerimle Eizō'yu aradım. Kyōji'yle konuşuyordu. "Eizō!" diye seslendim. Kafasını bana çevirdi.
Koşarak yanına gittim. Kyōji'nin yüzü kızarmıştı. Belli ki çok sinirliydi. "Hığğaaaaa!!"
Kyōji garip sesler çıkarmaya başlamıştı. Eizō onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Gel dışarı çıkalım."Kyōji'yi dışarı çıkardık. Eizō'nun da derin bir nefes aldığını gördüm. "İçerde zorlanıyor muydun?"
Eizō bana döndü. "Tahmin bile edemezsin.."
Gülümsedim: "Aslında tahmin ediyorum ve cidden seni tebrik ederim. Bu durumda bile harika bir maç çıkardın. Cidden harikasın!"
Eizō şaşkın gözlerle bana baktı ve yavaş yavaş yanakları kızardı. "T-teşekkürler."
Kyōji birden yakama yapıştı "Burada desteğe ihtiyacı olan benim!" deyip bağırmaya başladı. Ne yaptım? Tabiki de normalde "Salak!" deyip kafasına geçirirdim ama bugün mutlu bir günümdeydim ve biraz empati kurdum. Kollarını yakamdan çektim ve ona sarıldım. "Sakin ol, sakin ol, sakin ol.." Birden uysallaştı ya da şaşırdı bilmiyorum. Bence şaşırmıştır aniden sarıldığım için. Ama kesinlikle dostane bir sarılmaydı, hatta insanın insana sarılmasından çok insanın köpeğine sarılması gibi falandı. Sonra geri çekildim. Kızarmış bir suratla bana bakıyordu hem de çok boş bir ifadeyle. Yavaşça yere doğru eğildi ve oturdu. "Heeeee...?"
Gözlerimi devirdim. "Nasıl bir hismiş aniden sarınılmak, Kyō-kun?" Eizō nedense bana bakmıyordu. Belki de gözlerinin önünde başka bir erkeğe... Bir dakika. Başka bir erkeğe sarıldığım için! Ama bir dakika daha... Biz Eizō ile sevgili değiliz. Ben kimseyle sevgili değilim. Biz sadece iyi arkadaşlarız. Ve sarılmam sadece arkadaşçaydı ve amacı sadece onu sakinleştirmekti. Eizō umarım yanlış yönlere çekmez! Ama bunu ona söylemediğim sürece nerden bilebilir?! Sanırım düşüncesizce bir şey yapmıştım.. Ama kime göre neye göre? Onun neden umurunda olduğunu düşünüyorum ki? Ayrıca neden umurunda olsun ki?? Şimdilik bunu burada bırakıp otobüsü işaret ederek: "Otobüs gelmiş! Takımı toplamalıyız. Hadi içeri gidelim." diyerek içeri doğru koştum. Koştum çünkü yanaklarım yeni yeni kızarıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shinki-shō (Hastalık Hastası)
Novela JuvenilTemizlik hastası Eizō, hayatı dalga olan Norio, garip hareketleriyle Sensei.. Yukina'nın bildiğini sandığı gerçekler ne kadar gerçek? Geçmiş gerçekten de geçmiş mi? OKUmasanız da olur öylesine koydum. (eski bir yapımdır, hatalarla doludur ama seviyo...